Neye alıştırılıyorsunuz? Gizli… Siz anlamazsınız. Bu devlet aklı.
Görüşüyorlar ama ne görüştüklerini bize söylemiyorlar. Biz kimiz ki! Biz ezikler. Bize ne. Onlar görüşür, karar verir, yapar. Muhakkak iyi yapar, âlâ yapar. Bize ne oluyor!
Bu lafların, bu tutumun bir anlamı var. Görüşülenler, kamuoyunda çok şiddetli tepki doğuracak şeyler. Onları doğrudan ortaya atmak olmaz. Tepki doğurur. Onun için “alıştıra alıştıra” ilerlenecek. Bu başlıklı bir yazım vardı: Alıştıra Alıştıra (https://bit.ly/karar-alistira-alistira) O yazıda, Rûdaw televizyonunun Kuzey, yani Türkiye’deki Kürdistan programında Abdürrahim Semavi ile yapılan bir röportajı özetlemiştim. Rûdaw, hani bir zamanlar Mısır’ın “yarı resmi” El Ahram gazetesi gibi Irak Özerk Kürt Bölgesi’nin yarı resmi yayın organı; kendi tarifleriyle “Medya Ağı”. Naklettiğim, 24 Ekim tarihli röportajdı (https://bit.ly/Rudaw-Semavi ). Semavi, Irak Kürdistanı’nın Serokê Navenda Lêkolînên Stratejik û Şêwirmendiyê, yani Temel Strateji Araştırma Merkezi Başkanı. Semavi bize gizli, dünyanın geri kalanına aşikâr olan programı anlatıyordu. Bir buçuk yıldır hazırlanan ve halkı alıştırmak için beş yıl gerektiği hesaplanan programı. Sayın başkan, 29 Aralık’ta aynı kanalda bir röportaja daha çıktı (https://bit.ly/semavi-2 ). İki ay önceki beyanlarına bir güncelleme yaptı. Başlık şöyleydi: “Öcalan Kandil’i de PYD’yi de ikna etmiş durumda”
DÖRT AŞAMADA ALIŞACAKSINIZ
Müthiş “devlet aklı”mızın sırlarını Rûdaw’den öğrenmek insanın içini bir tuhaf ediyor. Neyse, Semavi’ye dönelim…
Bir buçuk yıldır- tabii bizim haberimiz olmadan- hazırlanan ve beş yıl boyunca uygulanacak “alıştırma” planı dört aşamalıymış. Aşamaları şöyle anlatıyor Semavi:
“Birinci kısım bu meselenin konuşulması dile getirilmesidir. İkinci adımda ise garantörlüğü gündeme getirecekler. Üçüncü adım ise akil insanlardan bir meclis oluşturulacak, bu meclise yaklaşık 300 kişi yer alacak. “
Bütün bunlar dördüncü adım için:
“Söz konusu mecliste yer alacak olan kişiler Ortadoğu'da yaşayan bütün Kürtleri temsilen seçilecek. Araştırmalar yapacaklar ve daha sonra Türkiye hükümeti ile görüşmeler yürütecekler. Kürtlerin ne istediğini Türk devletine aktaracaklar ve Türk devleti de ne düşündüğünü söyleyecek ve daha sonra anayasa üzerinde konuşulacak. Bütün bu sürecin sonunda Kürtler hukuk sahibi olacak, statü sahibi olacak. Yani idari meseleler de kanuni meseleler de anayasa meselesi de… Bunların hepsi gündeme gelecek. İdari meseleler de federasyon da tartışılacak.”
DEVLET AKLI VE PARADİGMA
Demek ki biz şu anda birinci adımdayız. Yani “meselenin konuşulması, dile getirilmesi” adımında. Bu yüzden içeriğin önemi yok. Konuşuluyor mu? Dile getiriliyor mu? Ne? “Kürt sorunu”. Kürt sorunu ne? Bu da gizli noktalardan. Onu herhâlde anca “devlet aklı” bilir. Biz ezikler bilemeyiz. Ambalajsız “gizli”, “söylemeyiz” dememek için bu kavramı servis ettik: “Devlet aklı”. Ne yani? Yapay zekâ veya doğal aptallık diyecek hâlimiz yoktu ya. Demek akıl ve zekâ çeşit çeşit: Doğal akıl, yapay akıl, doğal aptallık ve devlet aklı. Devlet aklı, “biliyoruz ama- henüz- siz eziklere söyleyemeyiz” demenin diplomatik yolu.
“Biz biliyoruz ama size söylemeyiz”in ikinci servis ediliş tarzı da “paradigma”. Nedir paradigma? Söylenmez. Gizlidir. Dördüncü adıma geldiğimizde anlarsınız paradigmanın ne olduğunu.
Peki, birinci adım “meselenin konuşulması, dile getirilmesi” ise Sayın Bölücü Başı Bebek Katili ile konuşuluyor mu? Bu da bir cins konuşulma, dile getirilme. Konuşuluyor. Kim konuşuyor? DEM aracılığıyla MHP’den başlayarak cümle partilerimiz. İyi Parti ve Zafer Partisi hâriç. O hâlde maksat hâsıl olmuştur. Birinci adım tamamlanmıştır. Hem de Öcalan’ın DEM grubuna gelip konuşmasından daha ileri bir aşamadır bu. DEM’de konuşması bir monolog olurdu. Şimdi diyalog var. “Mesele (her ne ise) konuşuluyor ve dile getiriliyor.”
Semavi, DEM heyetinin İmralı seferinin ertesi günü, yani 29 Aralık’ta, 10 veya 12 Ocak’ta İmralı’ya bir sefer daha yapılacağını söyledi.. O tarihte biz eziklerin ikinci seferden haberi yoktu. Bu yazım 10 Ocak’ta yayımlanacak. Okuyucularım, hangi tarihin gerçekleştiğini o zaman bilecekler. İkinci adıma, yani “garantörlüğün gündeme getirilmesi”ne gelinip gelinmediğini de o zaman öğreniriz.
Şüphesiz bu ikinci adımda halkın tepkisi başlayacaktır. Hele üçüncü adım denilen 300 kişilik “meclis” aşamasında! Türkiye’de Gazi Meclis’e paralel ikinci bir meclis! O zamana kadar alıştırma öyle bir noktaya varmalıdır ki bunlara karşı ağzını açana, “Sen barışa karşı mısın?” diye posta konulabilmeli. İnsanları şimdiden bu postadan çekinir hâle getirmek gerek!