Ahlak tepesini kaybetmek

İskender Öksüz

Türkiye’deki siyaset hakkında tartışmaya, araştırmaya gerek var mı? Tartışma, araştırma üzerinde şüphe bulunan olaylar için yapılır. Olan biten o kadar açık ki. Neyini tartışacaksınız?

Adalet Bakanı sorumluluğun Turizm Bakanlığı’nda mı yoksa Bolu Belediyesinde mi olduğunun araştırılacağını ve on gün içinde sonuca ulaşılacağını söylemiş. On gün mevzuat araştırılacak! Öyle ya. Kolay mı o kadar kanun, o kadar yönetmelik, sonra dindar bir iktidar var belki kitap ve sünnet de araştırılır. Raşit Halifeler devrinde yangın çıkmış mı, çıktıysa ne yapılmış? Kolay mı girişindeki koskoca levhada, “Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın Denetimindedir” yazan oteli kimin denetlediğini bulmak.

DEM’in İmralı’ya gitmek için baş vurusunda da bize bekleme tavsiye etmiş sonra da vade vermişti. Bu düşünüp taşınma, hani eski dille “ihtiyat ve teenni” takdir edilmeli. Belki de Sayın Adalet Bakanı, birilerine danışıyor, istişare ediyor. Eh danışmak fazilettir. İstişare emrolunmuştur.

EN ÇOK KİME HAKARET EDİLDİ?

Zafer Partisi Genel Başkanı Sayın Ümit Özdağ, lokantada bir çalışma yemeğindeyken bulunduğu sokağı trafiğe kapatan bir polis ekibince göz altına alınıyor. Gerekçe: Cumhurbaşkanı’na hakaret!

Sahi merak ediyorum bizim bugüne kadar 12 cumhurbaşkanımız olmuş. Acaba açılan hakaret davalarının sayısına bakarak en çok hakaret edilen cumhurbaşkanımız hangisi? Belki birisi şampiyondur. Hatta kim bilir, diğer 11 cumhurbaşkanının toplamından daha çok hakarete uğramıştır. Mevyeli ağacı taşlarlar.

Özdağ cumhurbaşkanına hakaretten göz altına alındı. Galiba içtihada göre Cumhurbaşkanına hakaret davalarına İstanbul’da bakılıyor ki 190 kilometre saat hızla gece İstanbul’a götürüldü. Derken İstanbul’a varıldı ve 300 bin kilometre saniye hızla suçun değiştirildiği anlaşıldı. Halkın Bir Kısmını Diğer Bir Kısmına Karşı Tahrik’ten göz altına alındığı bildirildi-- mi yoksa malum mu oldu… (Not: Verdiğim bu son hız ışık hızıdır ve Ankara’dan İstanbul’a açılan bir telefon veya gönderilen bir mesaj bu hızla gider.) Tarafsız ve bağımsız bir mahkeme Özdağ’ı yargıladı ve “kaçacağına yönelik somut olgunun varlığı” gerekçesiyle tutuklanmasına karar verdi. Kaçacağına yönelik somut olgunun ne olduğu biz eziklere açıklanmadı. Zaten bağımsız ve tarafsız hâkim böyle bir açıklama yapmaya mecbur değil.

AMAN KONYA’DA YANLIŞ YAPMAYIN

Bir şey merak ediyorum. Tarafsız ve bağımsız mahkeme ve hâkim Özdağ’ın kaçağına dair- fakat bizim aklımızın ermediği- somut olgu muvacehesinde “Halkın Bir Kısmını…” diye tutuklama yaparken Ankara’da sokaklar kapatılarak, sekiz polisle tutuklanarak, 190 km/saat hızla İstanbul’a nakline sebep olan “Cumhurbaşkanına Hakaret” ne oldu?

Hikmeti hükumettir, bilinmez. Belki bir üst mahkeme “kaçacağına yönelik somut olgu” ve “Halkın bir kısmını…” için, “Daha neler.” derse çıkışta tekrar tutuklamak için hakaret yedekte mi bekletiliyor.

Ben bu satırları yazarken Konya’da dört katlı bir apartmanın çöktüğü ve bir cesedin çıkarıldığı, bir kişinin hâlâ kayıp olduğu haberi geldi. İlgililere bildireyim de bir yanlışlık olmasın: Konya belediye sınırları içinde çöken bu binadan ve ölümden asla ve kat’a Konya Belediyesi sorumlu değildir. Çünkü Konya Belediyesi Ak Partili’dir.

AHLAKIN YÜKSEK ARAZİSİ

Biraz ciddî biraz hafif yazdım. Kahredici olaylar. Düştüğümüz hâl olaylardan da kahredici. Devletin çatırdadığını hukukun guguk olduğunu hissediyorsunuz. Bir şey sormak istiyorum. Acaba bir anket yapılsa ve halkatan şu iki ifadeyi değerlendirmesi istense:

Türkiye’de hukuk tarafsız ve bağımsızdır.

Hukuk sistemimizde yargı yargılananın kimliğine değil, olayın tarafsız değerlendirilmesine göre verilmiştir.

Sonra seçin dense: Tamamen katılıyorum/ Kısmen katılıyorum/ Ne katılıyor ne katılmıyorum/ Pek katılmıyorum/ Hiç katılmıyorum.

Sonuç ne çıkar dersiniz? Bu halkın devletine güvenini ölçen ve şüphesiz çok önemli bir anket olurdu. Halkın devletine güvenini kaybetmesi çözülme demektir. Çözülme sürecindeyiz demektir. Cuma günkü Devlet Ulur başlıklı yazıma bir göz atın.

Sun Tzu gibi klasik askerlik kitapları, yüksek arazinin stratejik avantaj sağlayacağını yazar. Harp meydanında yüksek araziye, tepeye konumlanın derler. Ufka kadar çevreyi görürsünüz. Size saldıran yokuş yukarı koşmak zorundadır. Şimdilerde siyasette de bir “ahlak tepesi- ahlaki yüksek arazi- moral high ground” kavramı dolaşıyor. Dürüstlüklerinden şüphe edilmeye başlanan siyasetçiler için “Ahlak tepesini kaybetti” deniyor. Bizim iktidarımız da ahlak tepesini kaybetmiş görünüyor. Bu bir kanaat ifadesidir. Halkın kanaatinin ifadesidir. Hani güven indeksi gibi bir şey. Ahlak tepesinden inen iktidar ya iktidardan da iner veya yasaklarla, şiddete baş vurarak muhalefeti susturmayı seçer. Bu ikincisi hukuksuzluk sarmalına, dikta sarmalına giden yoldur.

Yorum Yap
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Yorumlar (23)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.