Bugün 9 Eylül. Doğup büyüdüğüm şehrin tam 100 yıl önce kurtuluş günü. Hani kutlamayacakmışız ya! İşte o İzmir ve o İzmir’in kurtuluş günü.
Ordu “Akdeniz”e doğru “Şu kopan fırtına Türk Ordusudur ya Rabbi!” dedirten hızla ilerlemektedir ama o hız bile vahşeti, jenosidin âlâsını önlemekte yetersizdir.
Aşağıdaki alıntılarım Profesör Stanford Shaw’un From Empire to Republic (İmparatorluktan Cumhuriyete) adlı dev eserindendir. Türk Tarih Kurumu bu 5 büyük cildin İngilizcesini, 2020’de yayımladığı hâlde Türkçeye hâlâ kazandırılmadı. Shaw’un eseriyle karşılaştırabileceğimiz başka bir eser de yok. Bu vahim ve anlaşılmaz ihmalinin arkasında makul bir sebep varsa o sebebi öğrenmek hakkımızdır diye düşünüyorum.
MÜTTEFİKLERİN RAPORLARI
ABD Savaş Gemisi subaylarından Teğmen Barry’den dinleyelim:
“Menem [Menemen her halde.]hâriç bütün şehirler fiilen ya tahrip edilmiş veya hâlen yanmakta. Geri çekilen Yunan Ordusu’nun soygun, yağma, yıkıp yakması anlatılıyor. Araziden geçerken çok sayıda ölü ve yaralı Müslüman gördüm. Arazi mutlak anlamda ıssız; bütün barınma ve beslenme imkânları yok edilmiş. Manisa’nın yüzde 80’i tahrip edilmiş, Kasaba’nın yüzde 90’ı, Salihli’nin yüzde 60’ı. Demiryolu Alaşehir’e kadar sağlam. Gayrı Müslim nüfus İzmir’den tahliye edilmiş…” (USDS Decimal File 867.00/1558)
Ne zaman tahliye edilmiş? Az sonra yazacağım.
İstanbul’dan İngiliz Yüksek Komseri Rumbold, Curzon’a mektubunda, İzmir’den, Sir Harry Lamb’dan ve başkalarından, denize doğru panik içinde kaçan Yunanlıların vahşetini anlatan raporları naklediyor:
“Yunanlıların çekilişleri sırasındaki davranışları konusunda fikir birliği var. Sir Harry Lamb, ‘Yunanlıların yapıp ettikleri her bakımdan iğrenç. ‘ diyor. İki ırk arasında bir tercih yapmak mümkün değil. [Yüce Anglo- Sakson- Germen “aryan ırk”ından değil bunlar ya!] İngiliz malı olan İzmir-Aydın Demiryolu’nu tamamen tahrip ettiler. [Önemli olan bu!] Birçok yerde Türkleri camilere kapatıp sonra camileri ateşe verdiklerinden şüphe yok.”
Profesör Shaw devam ediyor: “Türk karargâhı orduyla birlikte ileri hareket hâlindeydi. 2 Eylül’de Uşak’ta kuruldu. Aynı gün, kaçan Yunanlılar iki şehri de yaktıktan sonra Eskişehir ve Aydın geri alındı. İki gün sonra İsmet Bey, ordusuna, Bursa ve İzmir’i, Yunanlıların bunları da tahrip etmelerini önlemek için bir an önce ele geçirmeye çalışmaları emrini verdi.”
BABAANNEMDEN DİNLEDİKLERİM
İzmir kurtuldu ama maalesef Bursa yandı. Şimdi Shaw’u bırakıp birinci elden bir rapora dönelim.
Babaannemden dinledim: Katliam, diri diri yakma, ırza geçme haberleri İzmir’e ulaşmaktadır. İkiçeşmelik’te, mahallenin iki ucunda silahlı gençler, gelecek vahşete direnmek için nöbettedir. Babaannem ve başka birkaç ailenin kadın ve çocukları, bahçesi demir kapılı, görece daha güvenli olduğunu düşündükleri bir eve sığınmışlardır. 9 Eylül sabahı karşı tepelerde, babaannemin tabiriyle “karınca gibi asker” görünür. “İşte!”, diye düşünür babaannem, “Bizi de kesmeye geliyorlar.” ve sessizce ağlamaya başlar. Onlu yaşlardaki babam merdivenlerden kaymakta ve başka yaramazlıklar yapmakta. “Bizi öldürmeye geliyorlar ve sen oynuyorsun!” diye azarlanır. O sırada … Efendi, evinden çıkar ve bağırmaya başlar. Babaannem ne söylediğini anlamaz ve ağlaması artar. O efendi kendi evine girer ve birkaç dakika sonra elinde bir Türk bayrağı ile çıkar ve bayrağı sallamaya başlar. O zaman gözyaşları sevince döner. Gelen Türk süvarisidir.
Gelen Tatar Şerafettin Bey’in müfrezesidir. Az önce Darağacı semtinde, düşmanla çatışan ve zayiat veren müfreze. 6 Eylül’de Yunan terk etmişti ya… Allah Allah!
Tatar Şerafettin Bey’i televizyonlarda defalarca görmüşsünüzdür. Hani bir asker, atından iner ve İzmir Hükûmet Konağı’nın merdivenlerini ikişer üçer koşarak çıkar, balkondaki direkte asılı Yunan bayrağını indirip yerine Türk bayrağını asar ya… Herhalde ta üç gün önce İzmir’i terk ederken bayrağı yanlarına almayı akıl etmemişler! İşte o Tatar Şerafettin Bey’in süvarileridir gelenler. Onun komutanı İşkodralı Fahreddin Paşa’nın süvarileri… Onun da komutanı Selanikli Mustafa Kemal Paşa’nın süvarileri… Ne kadar yalanlamaya, karalamaya çalışsanız da o kurtarıcı ordudur.
NE ZAMAN TERK ETTİLER?
Yine ABD raporları, sivil ve artık sivil kıyafete bürünmüş asker Yunanlının tahliyesinin 2 Ekim itibarıyla muhasebesini veriyor: 221.600 kişi bu tarihe kadar İzmir’den, Urla’dan ve Çeşme’den şehri terk etmiş.
Bir kısım süvari babaannemin sığındığı evin önünden geçer. Kadınlar, atlar içsin diye kovalarla su çıkarırlar. Ve onların hayretli bakışları altında, kovalardan önce süvariler içer…
Şu 6 Eylül’de Anadolu’yu terk eden Yunan kuvvetleri var ya… Biraz daha onlardan söz edeyim (Yine Shaw’dan):
“1922 Eylülünün sonuna kadar Türk Ordusu, aralarında 8 generalin bulunduğu 500 ila 728 Yunan subayını ve 52.000 Yunan askeriyle 42.000 sivili harp esiri olarak tutuyordu. Bunlar arasında Baş Komutan Trikopis ve 2. Ordu Komutanı Diyenis de vardı. İkisi de 2 Eylül gecesi teslim olmuştu. 22 Eylül’de de General Kledas bütün kuvvetleriyle teslim oldu.”
Hani 6 Eylül’de düşman alacağını alıp Türkiye’yi boşaltmıştı ya. Zavallı General Kledas’ın haberi olmamıştı demek.