Kıymetli okuyucularım,
Son romanım Kendin Arayan Adam 10 Kasım 2020’de okuyucuyla buluştu ve belkide edebiyat tarihinin en düşük satışlarından birine imza attı.
Kitap o kadar az satıldı ki hiç çıkmasa, kitap çıkacak dedikodusu yayılsa daha çok insan konuya vakıf olabilirdi.
Neyse bu tarihi başarısızlık beni yazmaktan alıkoydu mu, yıldırdı mı diye sorarsanız, cevabım hayır olur.
E 4 yıldır yeni kitap yazmamışsın? Yıldırmış ya işte diyenler de kendi bakış açılarından haklılar.
Ancak ben yılmadım dostlar.
Bunun belki de tek bir nedeni var.
Ben kendimi yazarak tamamlıyorum. Hani klasik bir laf vardır ya “işte git biraz hava al, deşarj olursun” diye. Muhtemelen bu deşarj kelimesi de halk tarafından yanlış kullanılıyor ama neyse konumuz bu değil.
Yazmak bana huzur hissi veriyor. İşte o yüzden yazıyorum. Yazmaya da devam edeceğim.
Muhtemelen beğenen de olacak, “bu nasıl kitap böyle?” diyen de olacak.
Ama eminim ki Kendini Arayan Adam’ın başına gelenler hiç bir kitabımın başına gelmeyecek.
Öyle az satıldı ki “Bu nasıl kitap böyle” bile diyecek kadar kişi okumadı kitabı..
Halbuki kitap şöyle aforizmalarla doluydu:
“Gittiğinde beni öldü say demişti. Bu şekilde unutmamın daha kolay olacağını düşünüyor ve bana kendince yol gösteriyordu. Acımın azalacağını söylüyor, beni düşündüğünü vurguluyordu. Birini vurduktan sonra ambulans çağırmaya benziyordu tüm söyledikleri. Bunu uzun süre düşündüm. Öldü saymak acıyı dindiren bir şey değildi. Özlemeyi engelleyen bir şey hiç değil aksine çaresiz bir özleme takılı kalıyordu insan. . . Peki neden böyle demişti?”
“Geçmişin gölgesinde sürülen bir hayat geleceğin kapılarını görmeyi zorlaştırır. O gölge bazen öyle karanlık olur ki kaybolursun!”
Ağlak bir dramın içinde kaybolmuşum gibi görünebilir ama okusanız seversiniz. Eminim.
Bu arada işin şakası bir yana bir kitap satışına göre değerlendirilemez. X platformunda 1 milyon takipçisi olan birisi hiç bir niteliği olmayan bir kitap yazsa ve 50 bin satış gerçekleştirse bu onun iyi bir kitap olduğunu göstermez.
Maalesef bu işler biraz da popülerite ile doğru orantılı olabiliyor.
Neyse gelelim neden bu yazıyı yazdığıma.
Yıllar sonra elim, ayağım, zihnim tekrar kımıl kımıl oluyor. Geceleri yatağın içinde düşünceler beni uyutmuyor. Yaz beni diye bağıran cümleler uykuya dalsam da beni uykudan uyandırıyor.
İlk başlarda zihnime “sus da uyuyayım ulan” diye çıkışsam da bu sabah öyle olmadı.
Bu sabah sonunda çocukları dinleyip bir kaç cümle yazarak belki de yeni kitaba bir başlangıç yaptım. Bu sefer aldığım genel eleştirileri de göz önünde bulundurarak diğer üç kitabımda söylendiği gibi ağlak bir dram olmamasına özen göstereceğim. Daha eğlenceli, daha komik bir şeyler yazmak istiyorum.
Uzun lafın kısası bu yazıyı kendi içimdeki ufak bir mutluluğu paylaşmak için yazdım.
Eğer bir lafın kısası varsa neden uzun uzun anlatılır, o da ayrı bir yazının konusu belki de.
Kısadan direkt “Yeni kitaba başladım” deseydim de eminim hepiniz anlardınız.
Siyaset gündemi ziyadesiyle sıkıcılaşmaya başladığı için biraz kişisel bir yazı yazarak vaktinizi çaldıysam affola!