Türkiye’de tam anlamıyla işlevsel bir demokrasi olduğunu kim iddia edebilir?
Ben asla böyle bir şey iddia edemem. Söz konusu Ak Parti iktidarı ve zihniyetiyse Sayın Cumhurbaşkanı’nın yıllar önce dediği gibi “Demokrasi amaç değil araçtır”.
Hukuksuzluk, çifte standart o kadar bariz, o kadar göz göre göre yapılıyor ki artık bizim yazdığımız şeylerin, söylediğimiz cümlelerin de pek bir anlamı kalmıyor.
Neyi konuşalım? Neyi yumuşatarak, “aman başımız belaya girmesin” diye söylemekten imtina edelim.
Türkiye Cumhuriyeti demokratik bir hukuk devleti özelliğini kaybetti.
İnkar ederek sorun çözülmez.
Sorunu tespit etmemiz, adını koymamız lazım.
Ülke demokratik bir cumhuriyet gibi değil de ceberrut bir iktidarın yönettiği ülkelerdeki gibi yönetiliyor. Örnek görmek isteyenler 1940’ların Almanya’sına bakabilirler.
Ülkede çok basit bir çifte standartmetre var.
Bir eylemin ya da sözün suç olması yapan, söyleyen kişiye göre değişiyor.
Ve ilginçtir AK Parti iktidarı muhafeleti neyle suçluyorsa, bilin ki aslında o eylemi kendisi yapıyor. Bu arada Ak Parti iktidarı derken tek bir kişiyi kast ediyorum aslında. Çünkü kurumsallaşmış bir siyasi parti yok artık karşımızda.
Bir kişi ve onun yanındakiler var.
İsrail’e en çok laf eden, herkesi İsrail’e destek olmakla suçlayan da Ak Parti iktidarı, İsrail’le yapılan ticareti rekor seviyeye çıkaran da. Gazetemizde defalarca bununla ilgili haberler yapıldı.
Önüne gelen herkese terörist yaftası yapıştıran da Ak Parti iktidarı, Megri Megri eşliğinde ağıtlar yakan da.
Fetö konusu zaten malum. Kandırıldılar.
Onlar dışında herkes olağan şüpheli...
Dolayısıyla böyle bir siyasi iklim içerisinde Sayın Cumhurbaşkanı’nın çok büyük bir demokratik olduğunluğa sahip olmasını beklemek gerçekten anlamsız.
Kayyum atamaları bunun en net göstergesi.
Kayyum faşizmdir. Halk iradesinin gaspıdır. Demokrasiye yapılan darbedir.
Daha ne diyelim yahu?
Olan biten bu.
Esenyurt Belediyesi’ne kayyum atanması kararının açıklamasında Belediye Meclisi Kanunu’nun 45 ve 46. Maddeleri uyarınca bu kararın alındığı yazılıyor.
45. ve 46. Maddeler ne diyor?
Madde 45- Belediye başkanlığının herhangi bir nedenle boşalması durumunda, vali tarafından belediye meclisinin on gün içinde toplanması sağlanır. Meclis, birinci başkan vekilinin, onun bulunmaması durumunda ikinci başkan vekilinin, onun da bulunmaması durumunda en yaşlı üyenin başkanlığında toplanarak;
a) Belediye başkanlığının boşalması veya seçim dönemini aşacak biçimde kamu hizmetinden yasaklanma cezasının verilmiş olması durumunda bir başkan,
b) Başkanın görevden uzaklaştırılması, tutuklanması veya seçim dönemini aşmayacak biçimde kamu hizmetinden yasaklama cezası alması durumunda bir başkan vekili,
seçer.
Referans verdikleri maddenin gerekleri uygulanmamış. Nedenini birazdan anlatacağım. Madde 46’ya bakalım şimdi.
Madde 46- Belediye başkanlığının herhangi bir nedenle boşalması ve yeni belediye başkanı veya başkan vekili seçiminin yapılamaması durumunda, seçim yapılıncaya kadar belediye başkanlığına büyükşehir ve il belediyelerinde İçişleri Bakanı, diğer belediyelerde vali tarafından görevlendirme yapılır. Görevlendirilecek kişinin belediye başkanı seçilme yeterliğine sahip olması şarttır.
Şimdi bu iki maddenin temel noktası belediye başkanının herhangi bir şekilde suça karışması ve görevden alınması durumunda belediye meclisinin yeni bir başkan seçmesine vurgu yapmasıdır.
Ancak 2016’da çıkarılan bir KHK ile 45. Madde “belediye başkanı veya başkan vekili ya da meclis üyesinin terör veya terör örgütlerine yardım ve yataklık suçları sebebiyle görevden uzaklaştırılması veya tutuklanması ya da kamu hizmetinden yasaklanması veya başkanlık sıfatı veya meclis üyeliğinin sona ermesi hallerinde 46 ncı maddedeki makamlarca belediye başkanı veya başkan vekili ya da meclis üyesi görevlendirilir” şeklinde düzenlenmiş.
Yani iktidar istediği belediyenin belediye başkanını terörle suçlayarak demokratik olmayan bir yöntemle yönetme yetkisine sahip.
Daha dün Mardin ve Batman Büyükşehir Belediyeleri ile Halfeti Belediyesi’ne kayyum atandı.
Gerekçe hep aynı. Terör örgütü üyeliği...
Eğer kayyum meselesini kişiye indirgersek “Sarı Öküz” hikayesini tekrar tekrar yaşamaya devam ederiz.
Mesele kişiler değil. Mesele sistemin doğru düzgün çalışmaması. Halk iradesinin gasbına karşı ses çıkarmamak...
Dikkat ettiyseniz belediye başkanları ile ilgili bir yorum yapmıyorum. Zira konu kişilerin kim olduğu ve hangi suçla suçlandıları da değil aslında.
Esas problem antidemokratik bir şekilde atamalarla belediye yönetiminin el değiştirmesi. Ancak şunu söylemek de fayda var. Eğer bu iddialar doğruysa bir seneden kısa süre önce temiz kağıdı alıp aday olan başkanların terörle iltisaklı olduğunu seçim kaybedince fark eden istihbarat ve yargı da pek iyi çalışmıyor demektir.
Bununla birlikte KHK ile getirilen antidemokratik madde kaldırılmalı ve böyle bir durumda belediye meclisi tarafından yeni bir başkan seçilmelidir.
En kötü ihtimalle bölgede seçim yenilersiniz.
Bunların hiç birini yapmayan bir iktidar demokrasiye inanmıyor, monarşi hayali kuruyor demektir.
Eğip bükmeye gerek yok.
Artık bu ülkede halkın demokrasi ile otokrasi arasında bir seçim yapılması gerekiyor.
Ve bu seçim yumuşak muhalefetle olacak gibi durmuyor.
Cumhuriyet Halk Partisi bir an evvel cumhurbaşkanı adayını açıklayıp ülkenin gündemini kendi belirleyerek her fırsatta bu iktidarın neden gitmesi gerektiğini açıklayarak Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı erken seçime davet etmelidir.
Sarı Öküz çoktan verildi tamam da derdimiz öküz soyu tükenmesin...