Bugün Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşunun 100. Yılını kutluyoruz.
Millet olarak yeniden doğuşumuzun 100. Yılını kutluyoruz.
Bizi modern dünya vatandaşlık sistemiyle tanıştıran, halkın egemen olduğu bir yönetime kavuşturan büyük önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün en büyük hediyesi olan Cumhuriyet'i kutluyoruz.
Ben şahsen böyle bir insanın, böyle bir liderin kurduğu ülkenin bir vatandaşı olmaktan gurur duyuyorum. Cümle içerisinde kullanınca kulağa kolay bir şeymiş gibi gelebiliyor…
"Türkiye Cumhuriyeti'ni kurdu."
Bu bir şirket kurmak gibi bir şey değildi. Bu cümlenin ne anlama geldiğini anlamak için siyasi görüşü ne olursa olsun herkesin Atatürk'ün Nutuk'unu okumalı diye düşünüyorum. Dünyanın en güçlü devleri tarafından işgal edilmiş, gerek fiziki olarak gerekse psikolojik anlamda bitik haldeki bir toplumu mücadelesine inandırıp, Kurtuluş Savaşı'nı kazanmış bu büyük liderin tüm bu süreci nasıl yaşadığını ve yönettiğini en iyi oradan okuyarak anlayabiliriz.
Cumhuriyeti kurduktan sonra da 15 yıl gibi kısa bir sürede hiçbir şeyi olmayan bir devlete öyle kurumlar, öyle fabrikalar kazandırdı ki, sayesinde yeni kurulmuş Türkiye Cumhuriyeti çağının ötesinde bir iktisadi başarı gösterdi. Ayakta alkışlamamak elde değil.
Ülkemize bu kısa süre içinde hangi fabrikaları mı kazandırdı? Aslında her yerde bulunabilecek bu bilgileri alt alta yazalım:
Ankara Fişek Fabrikası (1924)
Gölcük Tersanesi (1924)
Şakir Zümre Fabrikası (1925)
Eskişehir Hava Tamirhanesi (1925)
Alpullu Şeker Fabrikası (1926)
Uşak Şeker Fabrikası (1926)
Kırıkkale Mühimmat Fabrikası (1926)
Bünyan Dokuma Fabrikası (1927)
Eskişehir Kiremit Fabrikası (1927)
Kırıkkale Elektrik Santrali Ve Çelik Fabrikası (1928)
Ankara Çimento Fabrikası (1928)
Ankara Havagazı Fabrikası (1929)
İstanbul Otomobil Montaj Fabrikası (1929)
Kayaş Kapsül Fabrikası (1930)
Nuri Killigil Tabanca, Havan Ve Mühimmat Fabrikası (1930)
Kırıkkale Elektrik Santrali Ve Çelik Fabrikası (1931- Genişletildi)
Eskişehir Şeker Fabrikası (1934)
Turhal Şeker Fabrikaları (1934)
Konya Ereğli Bez Fabrikası (1934)
Bakırköy Bez Fabrikası (1934)
Bursa Süt Fabrikası (1934)
Paşabahçe Şişe Ve Cam Fabrikası (1934 Temel Atma)
Zonguldak Antrasit Fabrikası (1934 Temel Atma)
Zonguldak Kömür Yıkama Fabrikası (1934)
Keçiborlu Kükürt Fabrikası (1934)
Isparta Gülyağı Fabrikası (1934)
Ankara, Konya, Eskişehir Ve Sivas Buğday Siloları (1934)
Paşabahçe Şişe Ve Cam Fabrikası (1935 - Tamamlandı)
Kayseri Bez Fabrikası (1934 Temel Atma)
Nazilli Basma Fabrikası (1935- Temel Atma)
Bursa Merinos Fabrikası (1935 Temel Atma)
Gemlik Suni İpek Fabrikası (1935 Temel Atma)
Keçiborlu Kükürt Fabrikası (1935)
Ankara Çubuk Barajı (1936)
Zonguldak Taş Kömür Fabrikası (1935)
Barut, Tüfek Ve Top Fabrikası (1936)
Nuri Demirağ Uçak Fabrikası (1936- İlk Türk Uçağı Nud-36 Üretildi)
Malatya Sigara Fabrikası (1936)
Bitlis Sigara Fabrikası (1936)
Malatya Bez Fabrikası (1937 Temel Atma)
İzmit Kağıt Ve Karton Fabrikası (1934- Temel Atma)
Günümüz Türkiye'sinde döviz kurunun da etkisiyle satın alırken zorlandığımız birçok hammaddeyi üretmek için kurulmuştu bu fabrikalar. Amaç netti!
Kendi kendine yeten, her şeyi üreten bir Türkiye!
Elbette eksikler vardı, ancak Atatürk bir meşale tuttuğuna inanıyordu. Onun kısa ömrü sadece bunları kurmaya yetti. Meşaleyi devralanlar ne yaptıklarını sorgulamalılar. Tüm bunları da Cumhuriyet sayesinde gerçekleştirdi.
Bunun yanında konu sadece ekonomik reformlarla kısıtlanacak kadar dar bir çerçevede değil elbette.
Cumhuriyetin en büyük kazanımlarından biri kadınlara verdiği özgürlüklerdir. 1934 yılında Türkiye'de kadınlara seçme ve seçilme hakkı verildiğinde, İsviçre, Fransa ve Belçika gibi bazı Batı ülkelerinde kadınlar henüz bu haklara sahip değillerdi. İsviçreli kadınlar 1971'e kadar, Fransız kadınlar 1944'e kadar, Belçikalı kadınlar ise 1948 yılına kadar bu hakları beklemek zorunda kaldılar.
Bu, Türk kadınlarının siyasi katılımını artıran ve toplumda daha fazla seslerini duyurmalarına olanak tanıyan önemli bir adım oldu. Kadınların seçme ve seçilme hakkı elde etmeleri, toplumun demokratikleşmesine ve eşitlik ilkesinin güçlenmesine katkıda bulundu. Bu tür reformlar, kadın haklarına verilen önemi ve Türkiye'nin çağdaşlaşma sürecini yansıtan önemli gelişmelerdir.
Laiklik ile inanç özgürlüğünü güvence altına aldı.
Reformlara, kurduğu kurumlara, kısacası monarşi ile yönetilen bir toplumun içinden çıkıp demokratik bir hukuk devleti için gerekli olan tüm aşamaları nasıl kurguladığına ve bu sürecin tamamına değinmem imkansız.
Ama şunu vurgulamak istiyorum, Mustafa Kemal Atatürk Türk tarihinde sahneye çıkmasaydı ve Cumhuriyet'i ilan etmeseydi, günümüzde kandan, kaostan geçilmeyen Ortadoğu ülkelerinden bir farkımız kalmayacaktı.
Yaşasın Cumhuriyet!