Konu hakkında herkesin söyleyecek bir sözü oldu. Hemen hemen herkes konuya bir yerinden değindi, yorumlamaya çalıştı. Ben birkaç gün sessiz kalmayı tercih ettim. Bu köşeden okuyucularla paylaşacağım cümleleri akıl ve vicdan süzgecinden tam anlamıyla geçirdikten sonra yazımı yazmayı doğru buldum. Dolayısıyla bu yazı uzun uzun bilgilerle sizi sıkacak bir yazı olmaktan ziyade genel bir tespit mahiyetinde olacak.
Öncelikle şunu söylemek gerekiyor. İslam coğrafyasında hiçbir zaman tam anlamıyla bir birlik beraberlik sağlanmadı. Bu coğrafyadaki devletler neredeyse hiçbir zaman belli olaylara ortak tepki verme akılını göstermedi. Ama buna rağmen Filistin her zaman birçok devlet için hassas bir mesele oldu. Nitekim 70'li yıllarda dünyadaki sol partilerin ve örgütlerin desteklediği mesele, belli bir zaman sonra daha din eksenli bir konuya evrildi. Ancak özünde konu nettir: İsrail sivilleri öldürüyor, topraklarını uluslararası hukuka aykırı şekilde genişletiyor.
Uzun yıllar boyunca biz de bunu savunduk, dile getirdik. Genel olarak da Filistin halkı için üzüldük. Devlet olarak uluslararası arenada destek sunduk. Bu süreçte İsrail Büyükelçiliği önüne kefenle giden popülistleri dikkate değer bile görmüyorum, onu da belirteyim. Bahsettiğim uluslararası destek de zaten bu şekilde olmaz.
Öyle ki Filistin yönetimi birçok uluslararası olayda Türkiye'nin yanında olmak yerine tam karşısında konumlansa da insani açıdan mazlumun yanında olmak Türkiye'ye yakışandı, öyle de oldu. Türkiye her şartta İsrail'in yaptıklarını lanetledi, Filistin'e destek açıklamaları yaptı. En son Azerbaycan-Ermenistan Dağlık Karabağ savaşında Filistin devleti Ermenistan'a destegini açıklamıştı mesela.
Dediğim gibi konunun devletler arasındaki ilişkilerle de bir alakası yok. Konu insani... Gazze'de insanlar abluka altında yaşıyor. Orada bir dram var. Netanyahu hükümeti her fırsatta sivilleri öldürüyor. En azından durum böyleydi. Ta ki geçtiğimiz Cumartesi günü Hamas İsrail'e yaptığı baskın ile festivaldeki gençleri öldürüp, kadınları kaçırıp, videolar çekip tekbir getirene kadar.
Siyasi kariyerinin en sıkıntılı günlerini geçiren Netanyahu'nun en çok ihtiyaç duyduğu şeyi Hamas verdi.
Netanyahu yani İsrail Hükümeti, "Bakın bu barbarların yaptıklarına. İntikam alacağız ve haklıyız" mesajını tüm dünyaya verdi ve söyleyecek hiçbir şey bulamadık. Maalesef bundan sonrası kan, bundan sonrası tufan olacak…
Hamas yaptığı bu baskınla haklı Filistin davasını gölgeledi.
Akabinde İsrail, tüm gücüyle Gazze'yi vurmaya başladı.
Ne yazık ki, Türkiye'de birçok siyasetçi tarafından bu saldırıdan sonra "Filistin'in yanındayız" mesajları verildi. Öncelikle Filistin Halkının yanında olmakla Hamas'ın yanında olmak aynı şey değil.
Bu korkunç saldırıyı Hamas yaptı. Hamas, Filistin halkı olarak görülemez. Paramiliter bir gruptur Hamas.
İkincisi bu sivil katliamını kınayanlara "İsrail de şunları şunları yaptı, hak ettiler" gibi bir tepki verenleri anlamıyor ve saygı duymuyorum.
İbrahim Kiras beyefendinin bugünkü yazısında hepimizin hafızasını tazelediği gibi ben de tazelemek istiyorum.
İzzetbegović'in muhteşem sözü tam da yukarıdaki karanlık düşünceyi aydınlatıcı cinsten: "Savaş ölünce değil, düşmana benzeyince kaybedilir."
Ancak tüm bunlara rağmen İsrail'in Haaretz gazetesinin manşetini de tebrik etmek gerekiyor. "Yaşanan bu felaketin sorumlusu Netanyahu'dur" yazdı gazete ve yayinlanan makalede çok yerinde tespitler var. Kisaca sürecin buraya kadar gelmesinin sebebi Netanyahu'nun Filistinlilere karşı yaptıklarıdır denilmiş.
Haaretz'in kendi ülkesine saldırılmasından kendi başbakanını sorumlu tutmasındaki hakkaniyet duygusu İslam dünyası'nda da Hamas'ın kadınları kaçırmasını kınayarak kendini göstermelidir. Nitekim savaşın da bir onuru vardır.
Ne yazık ki Ortadoğu'da çok daha fazla kan akacak.
Bu konuda Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın ve Dışişleri Bakanlığı'nın yaptığı açıklamalar çok yerindeydi. Soğukkanlı, itidalli olmak "Yurtta sulh, cihanda sulh" düsturuyla yoğrulan Türk Dış Politikasının AKP ile unutulan özelliklerinden biridir.
Uzun yıllar sonra Erdoğan'dan hamaset dışı bir açıklama gelmesini de olumlu karşılıyorum.