İnternette arama motoruna parayla Türk vatandaşlığı yazarsanız pazarlarda müşteri çekmek için nara atan satıcıların yukarıdaki cümlelerine benzer reklamlar görebilirsiniz.
Şirketlerden biri “400 bin dolarlık ev alana Türk pasaportu hediye” deme densizliğinde bile bulunmuş.
İstanbul Havalimanı’nın açıldığı ilk gün uçaktan indiğimde bagaj bantlarının olduğu bölümde aynı bu cümle ile büyük bir billboard da gözüme çarpmış, sinirden küplere binmiştim.
Gerçi o zaman vatandaşlığımıza biçilen değer 250 bin dolardı. Şimdi bir gelişme var en azından (!)
Bir yandan kontrolsüz bir şekilde ülkeye alınan ve günümüzde ülke nüfusunun yüzde onunu oluşturan sığınmacılar, bir yandan zengin Arap ülkelerinden parayla vatandaşlık alanlar…
Bir ülkenin demografik yapısını bilinçli olarak bozmak isteseniz bu kadarını başaramazsınız…
Yanlış anlaşılmasın…
Yarın 10 Milyon İngiliz de gelse tepkim aynı olurdu.
Dünyanın hiçbir ülkesi çok kısa süre içerisinde bu denli yüksek sayıda yabancıyı ülkesine kabul etmez. Nitekim bunun sonucunun ekonomik ve sosyal felaket olacağını bilirler.
Göçün bir kuralı, bir şartı vardır. Örneğin, doktora öğrencisi olarak göç ettiğim Almanya benden onlarca sayfalık evrak istemişti. Bir sürü güvenlik soruşturmasından geçtim. Finansal güvence verdim.
Türk yurduna, Türkiye Cumhuriyeti topraklarına sorgusuz sualsiz sadece savaştan kaçtıkları bahanesiyle milyonlarca insanı (büyük çoğunluğu genç, sağlıklı erkek) almak demografik olarak ciddi problemlere gebe bir durumdur. .
İnsan hakları ve dini merhamet duygularını sömürerek kullanılan cümlelerin hepsi koca bir saçmalıktan ibarettir. Yanı başımızdaki bir çok Müslüman ülkenin göç konusunda belli kural ve sınırları vardır.
Düzensiz göç ve sığınmacı kabulünde bir başka sorun da kadın ve erkek sayısındaki orantısızlıktır. Göç raporlarına göre de erkek nüfusu kadın nüfusundan çok daha fazla. Böyle durumlarda öncelik yaşlı, çocuk ve kadınlardadır. Ancak görüyoruz ki bizim durumumuzda tam tersi bir uygulama var.
Göç İdaresi kendi sitesinde en son 2016 yılına ait raporu yayınlamış.
Nerede diğer yıllar?
Özellikle de 2021-2022 yıllarına ait raporlar nerede?
Bayramlarda ülkesine tatile giden bir sığınmacı olur mu denildiğinde hemen hemen herkesin cevabı “olmaz” olacaktır.
Bunun yanında genç, sağlıklı, kuvvetli Afgan erkeklerin sınırlarımızdan gruplar halinde geçişinin hiçbir açıklaması yoktur.
10 MİLYON insan…
Arap, Afgan, Pakistanlı, Bangladeşli…
Bir ülke nüfusu…
Hiçbir güvenlik taraması, şart olmadan Türkiye’de yaşıyorlar. Kayıtlara geçenler var, geçmeyenler var.
Ne yaptıkları, kim oldukları belli değil.
Örneğin geçen hafta ortaya çıkan habere göre ülkemizde 8 yıldır “sığınmacı” olarak yaşayan Fayez Naso’nun Suriye’de PKK-YPG saflarında sözde üst düzey komutan olduğu ortaya çıktı.
Geçenlerde İyi Parti Milletvekili Bursa Milletvekili Selçuk Türkoğlu Türkiye-İran sınırını kaçak olarak geçip, geri gelmişti. Ve kimsenin kendisini durdurmadığına dikkat çekmişti.
Her gelen kafasına göre dükkan açabiliyor. Ev kiralıyor. Aramıza karışıyor.
Adam akıllı bir kural, kaide yok. Var olanlar da göstermelik konulan kurallar. Esnetiliyor…
Hangi ülkeye bu şekilde gidebilirsiniz?
Bu zihniyetle dünyada göç tehditi altında olan yaklaşık 40 milyon insanın hepsini ülkeye kabul edelim, dünyanın en merhametli ülkesi seçilelim.
Nasıl fikir?
Başka bir soru sorayım…
Bu insanların eğitim durumu, meslekleri, geçmişteki iş bilgileri gibi bilgileri devletin elinde var mı? Kim bu insanlar? Kendi ülkelerindeki sosyoekonomik, kültürel statüleri neydi?
Aslında ileride felakete dönüşebilecek bu sorunun çözüm yolları var. Kaçaklardan başlamak…
Eskiden nüfus sayımları yapılırdı ve sokağa çıkma yasağı uygulanırdı.
İki gün sokağa çıkma yasağı olsa ve görevliler tek tek tüm evleri nüfus sayımında yapıldığı gibi gezseler…
Evrağı olmayan, oturum kartının süresi geçmiş ne kadar kişi varsa kolluk kuvvetleriyle alınıp Geri Gönderme Merkezi’ne götürülse…
Daha sonra da hangi ülkenin vatandaşıysalar o ülkeye gönderilseler…
Tamamen hakkımızdır. Yapabiliriz…
Aksini söyleyen Schengen Bölgesine vizesiz girmeyi yada vizesi bittikten sonra kalıp polise benim vizem bitti demeyi deneyebilir.
Gönüllü olarak mı dönmeye ikna edecekler yoksa kolluk kuvveti eşliğinde mi bakabilir…
Vatandaşlık Yasası için Öneriler
Herhangi bir ülkeye yerleşme kararı alındığında karşınıza bir sürü prosedür çıkar. Devletimiz doğru düzgün vize uygulaması yapmadığı gibi vatandaşlığı da bu insanlara neye göre verdiğini vatandaşlarına açıklamamaktadır.
Türkçe konuşamayan ve bir buçuk yıl içinde Türk vatandaşlığı alan kişileri bizzat tanıyorum. Bu kişiler o bahsedilen 450 bin dolarlık yatırıma da sahip değiller.
Para ile vatandaşlık verme konusunda ise…
Para ile vatandaşlık veren ülkeler ile biz ne tarihsel olarak ne de kültürel olarak aynı ligde değiliz.
Bu millet istiklal marşını yazacak badireler atlatmış, bağımsızlığını kanla kazanmış bir millettir.
Türk milletinin bir mensubu olmak bu kadar kolay olamaz.
Göçmenlik bir haktır ama kontrolsüz göç bir felakettir.
Parayla vatandaşlık kesinlikle kaldırılmalıdır.
Sonradan vatandaşlık alınabilir. Herkes her ülke için bu hakkı talep edebilir. Ama ulus bilinci olan her ülkede bunun kuralları vardır.
Biz de olmayan kurallar.
Ben de buradan yetkililere Türk vatandaşlığı alınmasında uygulanabilecek aşağıdaki kriterleri öneriyorum.
1) En az 8 yıl Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nde yaşıyor olmak.
2) 8 Yılın en az 5 yılında yasal olarak çalışıyor, Türkiye Cumhuriyeti’ne vergi veriyor olmak.
3) Devletin yapacağı dil sınavında en az B2 seviyesinde Türkçe dil yeterliliğine sahip olmak.
4) Türk Tarihi, Cumhuriyet Tarihi, Atatürk Ilke ve İnkılapları, vatandaşlık temel bilgileri ve Yakın Tarih konularının olduğu bir genel sınavdan geçerli not almak.
Bu şartları yerine getiren bir kişinin Türk vatandaşı olmasında benim açımdan bir problem yok.
Bu ülke kabile devletleri gibi haritayla çizilip, sağdan soldan insan toplayarak kurulmadı. Elini kolunu sallayan girip sosyal soruna sebep olamaz. Olmamalı!