Erdoğan normalleşiyor mu?

İlker Yıldız

Recep Tayyip Erdoğan 18 yıl sonra Cumhuriyet Halk Partisi’ni ziyaret etti. Tarihi anlar yaşandı. Başbakanlığı ve Cumhurbaşkanlığı döneminde öfke ve nefret odağının ortasındaki CHP’yi ziyareti aslında normal bir demokrasimiz olsaydı bu kadar konuşulmazdı. “Tarihi anlar” diye de arşivlere yazılmazdı.

Çağdaş ülkelerde parti liderleri sık sık birbirlerini ziyaret ederler. Hele ki ana muhafalet partisi ile iktidar partisinin görüşmesi ülkenin iyiliği için önemlidir.

Ancak Recep Tayyip Erdoğan siyasi kariyerini Refah Partisi’nden beri CHP karşıtlığı hatta düşmanlığı üzerine kurduğu için CHP’yi konumlandırdığı noktada CHP’li birileriyle yanyana gelmek onun nezdinde geri adım atmaktı.

Özellikle Kemal Kılıçdaroğlu döneminde CHP’yi ekseriyetle PKK ile ilişkilendirerek açıklamalar yapması, “ama montaj ama şu ama bu” diye itiraf ettiği montaj videolarla zarar vermeye çalıştığı CHP imajına yapışmış kalmıştı. En azından AK Parti seçmenine verdiği mesaj açısından amacına ulaşmış görünüyordu.

Dikkat edilir ve arşiv araştırılırsa görülecektir ki Recep Tayyip Erdoğan siyasi kariyerinde bir tarafa suçlama yapıyorsa, muhtemelen bahsettiği konuyu suçladığı taraf değil kendi geçmişte bir şekilde yapmıştır.

2002’de göreve geldiğinde “0” noktasına gelmiş PKK’nın nasıl tekrar canlandığını görebilmek mümkün.

Her türlü milliyetçiliği ayaklar altına alan da kendisiydi, 2012’de Öcalan ile görüştüğünü televizyonlar da açıklayan da.

Fetö konusuna girmiyorum bile.

Neyse dağıtmayalım.

İşte tam da Recep Tayyip Erdoğan’ın siyasi kişiliği nedeniyle Türkiye’nin en büyük iki partisi arasında bu anormal durum 20 yıldır sürüyordu.

Kimseye faydası olmayan aksine toplumu bölen, kutuplaştıran bu düşmanca tavır AK Parti tarihinde ilk kez ikinci partiliğe düşünce değişmeye başladı.

Geçmişte de Ak Parti ülkeyi kötü yönetiyordu ama kritik zamanlarda rakiplerine terör imasıyla, algı oluşturmayla, ama montaj ama şu ama buyla yaptığı karalamalar kendi seçmenini konsolide etmesine fayda sağlıyordu.

Halk artık bu bölünmüşlükten, düşmanca açıklamalardan sıkıldı. Ve AK Parti’nin kötü yönetimini seçimde cezalandırdı. Aslında bu hesap 14 Mayıs’ta kesilmeliydi ama Kemal Kılıçdaroğlu’nun Ak Parti seçmeni gözünde artık toparlanamaz bir imajı oluşmuştu.

Türk siyasi tarihinin en pragmatik partilerinden biri olan, yeri geldiğinde liberal, yeri geldiğinde sosyal muhafazakar, işine geldiğinde de muhafazakar milliyetçi kimliklerine bürünebilen Ak Parti’deki bu yumuşama, normalleşme daha fazla oy kaybetmemek nedeniyle gerçekleşiyor.

Kimse pembe hayallere kapılmamalı. Cumhurbaşkanı Erdoğan artık kapsayıcı bir lider olmak istediği için yapmıyor tüm bunları.

Bunu iyi anlamamız gerekiyor.

Görüşmenin detayları, nelerin konuşulduğuna bu yazıda değinmeyeceğim ama önemli olan bir şey var, onu ifade etmem gerekiyor.

Özgür Özel’in ısrarla asgari ücretin arttırılması ve en düşük emekli maaşının asgari ücrete eşitlenmesi konusundaki baskısı Türkiye’nin en çok oy alan partisi olma sorumluluğu açısından çok önemli.

Muhafeletin iktidarı baskı altına alması tam da budur. Bir sürü başlık konuşuldu belki ama en hayati ve acil olan bu iki maddeyi görmezden gelmek artık Erdoğan için çok daha zor.

Daha fazla oy kaybetmemek için asgari ücret zammını ve emekli maaşlarını yeniden düşünmek zorunda.

Kim bilir belki de bir kaç uçağını satmak zorunda kalabilir....

Yorum Yap
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Yorumlar (8)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.