Süper lig amansız bir kovalamacaya sahne oluyor bu sezon…
Ezeli rakipler Fenerbahçe ve Galatasaray birbirlerinin peşi sıra kazanarak ilerliyorlar.
En yakın takipçileriyle aralarında 25 puan olan bu iki İstanbul temsilcisi ligin iki takım arasında geçmesini öldürücü hücum hatlarına borçlular.
Özellikle bugün dün akşamki Alanyaspor maçı itibariyle ikincilikte kalan Fenerbahçe 65 golle ligin en çok gol atan takımı.
Galatasaray ise 52 gol atarak en çok gol atan ikinci takım durumunda.
Ancak Galatasaray’ı ligin zirvesine yerleştiren esas etken attığı gol değil yediği gol sayısında gizli.
Galatasaray 14 golle ligin en az gol yiyen takımı. Fenerbahçe ile aralarındaki en büyük fark belki de bu. 4 gollük bir fark ama işte böyle bir şampiyonluk yarşısında atamadığınız değil yemediğiniz goller farkı belirliyor.
Fenerbahçe sezon başından beri uzun süreli sakatlıklardan dolayı savunmada istikrarı bir türlü sağlayamadı.
Rodrigo Becao ve Djiku ile başlayan tandem, Becao’nun ve Djiku’nun hemen hemen aynı dönemde sakatlanmasıyla dağıldı ve bir çok alternatif aranmaya başlandı.
Hatta neredeyse gözden çıkarılan genç Hollandalı sol bek Oosterwolde’nin sol stopere evrilmesine neden olan bir süreçti bu süreç.
Ve yiğidi öldürüp hakkını yememe felsefesiyle ilerlersek Oosterwolde her geçen gün daha da iyi bir oyun ortaya koyuyordu.
Yanında bir dönem Serdar Aziz oynarken, iyileşen Djiku ile birlikte iyi bir ikili olmuşlardı.
Ancak Ocak ayı transfer döneminde dünyaca ünlü emektar stoper Leonardo Bonucci ile Avrupa’nın büyük takımlarında bizi temsil ederek göğsümüzü kabartan Çağlar Söyüncü transferleri savunmanın dengesini bir kez daha bozdu.
Yönetim iyi niyetle iki iyi oyuncu getirdi belki futbolda basit bir kural vardır. Eğer zorunda değilseniz defansla çok oynanmayacağını bilirsiniz.
İyi giden tandemi böyle kritik ve uyum sürecine tahammül olmayan bir şampiyonluk yarışında değiştirmek büyük bir risktir.
Keza Fenerbahçe son haftalarda bunun ceremesini çekiyor. Çağlar geldi gelmesine ama savunmada henüz güven vermiyor.
Çok uzun bir girizgah oldu farkındayım ama Alanyaspor maçında kaybedilen 2 puanı anlamak için Fenerbahçe’nin bu savunma dengesizliğine vurgu yapmam şarttı.
8’i isabetli 25 şut ve buna karşılık 2.47 gol beklentisi Fenerbahçe’nin üç puan almasına yetmedi. Bu rakamın 0.79’unun penaltıdan geldiğini de belirteyim.
Alanyaspor’un attığı 3 isabetli şutun 2’si gol oldu. Zaten toplamda 5 şutları vardı. 0.67 gol beklentisine karşılık 2 gol buldular. Çok verimli bir maç geçirdiklerini söylemek yanlış olmaz.
Rakip ceza sahası içinde 55 kez topla buluşan Fenerbahçe’nin rakibi Alanyaspor Fenerbahçe ceza sahasında sadece 7 kez topla buluşabildi.
Evet maça kağıt üzerinde istatistiklerle baktığımızda Fenerbahçe’nin Alanya’yı dağııtması gerekirdi. Ancak öyle olmadı.
Alanyaspor’da bu haftaya kadar 18 maçta 1 gol 1 asist yapan L. Augusto mükemmel bir oyun oynayarak 2 gol attı ve Fenerbahçe’nin şampiyonluk yolunda yara almasına neden oldu.
Oyunun genelinde yüklenen, atak yapan, golü isteyen Fenerbahçe’ydi. Ancak sahada etkisiz iki isim Tadic ve Szymanski’ye 97 dakika dayanan İsmail Hoca kilidi açamadı.
Aslında 0-1 geriye düştükten sonra çok doğru zamanda 2-1’e dönmüştü maç ama skoru rahatlatmak yerine koruma psikolojisine girilmesi Alanyaspor’un da cesaretlenmesine neden oldu.
Günün etkisiz ismi Szymanski sadece 50 kere topla buluştu. Tadic de ileri hattın Polonyalıyla birlikte en isabetsiz pas yüzdesine sahip oyuncusundan biriydi.
Maçın sonlarında Dzeko yerine Tadic çıkabilir Kent daha verimli kullanılabilirdi.
Nitekim bu takımda Lincoln’ün neden gönderildiği de büyük bir soru işareti olarak karşımızda duruyor.
Fenerbahçe kendi sahasında belki de en puan kaybetmeyeceği maçta puan kaybederek şampiyonluk yolunda büyük bir yara aldı.
Bu kayıp savunmayla çok oynayan ve doğru değişiklikler yapmayan İsmail Hoca’ya yazar.