Sevdiğim bir söz kalıbıdır bu. Genellikle “o topa girme” şeklinde kullanılır, anlamı “kendine fayda sağlamayacak bir işe başlama” olarak açıklanabilir. Son yıllardaki Türkçe’deki olumsuz yöndeki değişimin sonucu dilimize girmiş, muhtemelen de popüler kültürden birilerinin kullanması sonucu benim de aklıma yer etmiş bir laftır. Acun’dan mı duymuştum ilk? Hatırlayamıyorum. Her neyse...
Bu kalıbı bugün CHP’nin duruşunu, siyaset yapma tarzını sevdiğim grup başkanvekili Ali Mahir Başarır’a atfen kullandım.
Mahir Bey iki gün önce Sözcü Televizyonu’ndan İpek Özbey’in programına katıldı. Program genel hatlarıyla bir çok meseleye değinse de en çok konuşulan konu ülke meselelerinden ziyade gelecekteki cumhurbaşkanlığı seçimi oldu. İpek Hanım Recep Tayyip Erdoğan’ın Ekrem İmamoğlu ya da Mansur Yavaş’tan ziyade Özgür Özel ile yarışmak istediğini, onun daha kolay bir rakip olduğu yorumlarına karşı düşüncesini sordu Mahir Bey’e.
Aslında Başarır cevabının tamamında anlam bütünlüğü olarak “Özgür Bey,Ekrem Bey, Mansur Bey de bir bütün, hepimiz bir bütünüz. Koltuk sevdamız yok” demiş olsa da cevabına girişi nedeniyle herkes tarafından çok eleştirildi.
“Ben olsam Özgür Bey ile yarışmaya girmek istemem” dedi. Özbey’in İmamoğlu ve Yavaş’ı kastederek “Diğer adaylardan daha mı güçlü görüyorsunuz” sorusuna karşılık “Bana göre öyle” dedi ve Özel’i kendi açısından anlatmaya başladı.
Aslında burada Ali Mahir Başarır’dan “Hayır öyle değil” şeklinde bir açıklama yapmasını kimse bekleyemez. Grup Başkanvekili olarak elbette genel başkanının alehine bir açıklama yapmayacaktır, kimsenin de kendisinden böyle bir isteği yok.
Özgür Özel CHP Genel Başkanı.
Bunu reddeden de yok. Ancak bana göre geçtiğimiz seçimi kaybettiren en büyük sebep cumhurbaşkanlığı seçimleri için yapılan anketlerde iki yıl boyunca önde olan isimlerin değil de Kemal Kılıçdaroğlu’nun adaylığını diretmesiydi.
Aynı kısır tartışmaya tekrar çekilmeye hiç lüzum yok. Hele ki birinci parti konumuna gelmişken, hele ki Özgür Özel’in kendisi “Şuan takımda iki forvet var. Biri Yavaş diğeri İmamoğlu. Teknik direktör çekilin penaltıyı ben atacağım demez. En formda oyuncusuna attırır. Günü geldiğinde bu arkadaşlarımızdan biri cumhurbaşkanı adayı olacak” şeklinde çok zekice bir açıklama yapmışken.
O yüzden daha stratejist olmak, açıklamalarda cımbızla çekilecek yerlere pek müsaade etmemek daha hayırlı olacak gibime geliyor.
1 YILLIK MEHMET ŞİMŞEK PERFORMANSI
Her zaman tüm gazetelerin manşetlerini hızlıca bir gözden geçiririm.
Cumhuriyet Gazetesi’nin bugünkü manşeti dikkatimi çekti.
“Ekonomik krize çare olamadılar” olarak çıkan manşet Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in bir yıllık performansını inceleme altına almış.
Göreve geldiği anki veriler ile şimdiki verileri değerlendirmişler. Ellerine sağlık. Güzel haber olmuş.
Mehmet Şimşek göreve geldiğinde açlık sınırı 10.362 Türk Lirası iken şuan 17.725 Türk Lirası. Artış oranı yüzde 71,05.
Yoksulluk sınırı 33.757 Türk Lirasından 57.736 Türk Lirasına yükselmiş. Artış oranı yüzde 71,03.
Dolar kuru 20.66 iken 32.38’e gelmiş. Yüzde 56,72 artış.
Bakan Şimşek enflasyon ile mücadele için göreve geldiği Mayıs 2023’te enflasyon yüzde 39’muş şuan yüzde 69.
En düşük emekli maaşı 7.500 Türk Lirasından 10.000 Türk Lirasına çıkmış. Artış sadece yüzde 33,33’te kalmış ve canım ülkemin emeklisi açlık sınırının da altında kalmış. Aç kalmış.
Sadece emeklilerimiz değil asgari ücretle çalışanlar da yüzde 71,05’lik bir artışa rağmen 10.362’den 17.725 Türk Lirasına yükselen maaşlarıyla açlık sınırının altında kalmışlar.
Mehmet Şimşek bu duruma “kemer sıkma, acı reçete” dese de halkın artık takati kalmadı.
Enflasyon yazdan itibaren düşmeye başlayacak diyen Şimşek haklı mı değil mi bir kaç ay içinde göreceğiz.
DAR AĞACINDA ÜÇ FİDAN
Bugün Türk siyasi tarihinin kara günlerinden birinin yıl dönümü.
1972 yılında yaşları 24 ile 25 arasında değişen üç solcu öğrenci Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan ve Yusuf Aslan idam edilerek, genç yaşta hayattan koparıldılar.
Onları Rodrigo’nun Gitar Konçertosu eşliğinde anıyorum.