Dün yazdığım yazı sonrası CHP’li dostlarımdan çok tepki aldım.
Bu adamla görüşmeyi nasıl normalleştirirsin diyenler de oldu bu adam gazeteci değil troll ve sen yaptıkları yanlarına kalsın diyorsun diyenler de.
Aslında ben ikisini de yapmadım.
Benim niyetim seçimler kazanılmasaydı bu görüşme taleplerinin hiç birinin gelmeyeceği belirtmekti.
Ancak sonra kendi özeleştirimi de yaptım. Nitekim bu şahsı yeteri kadar tanımadığımı fark ettim.
Onun “Bırak Ak-saray’ı Atatürk O.Ç.’ne bak” manşetiyle yaptığı haberi görmemiştim mesela. Kan beynime sıçradı, bu manşeti görünce.
Veya “İBB’de teröristler var” yalanını atanın aynı şahıs olduğunu gözden kaçırmışım.
Benim hatam.
Dolayısıyla beni eleştiren okuyucularımdan özür dilerim. Evet haklısınız! Dersime daha iyi çalışmalıydım.
Bu tarz kişilerle görüşülmez. Muhattap alınmaması daha doğru olurdu.
Özgür Bey üstüne üstlük bir de akşam saatlerinde katıldığı bir programda “birebirde bana ağabey” der dedi.
Ne diyeyim ki birebirde o zaman bu şahsın kulağını çekip “Yalan söyleme, iftira atma, Atatürk’e saygısızlık etme” falan demeniz gerekirdi. Madem ağabeysiniz ya.
Yumuşama ve normalleşmeye eyvallah ama Atatürk kırmızı çizgidir. CHP Genel Başkanı’nın Atatürk’e hakaret edenlerle ağabey kardeş olması kana dokunur. Seçmende ciddi bir hayal kırıklığı yaratır.
BAHADIR ERDEM CHP’DE
İyi Parti’nin en güçlü isimlerinden biriydi Bahadır Bey. Yakışıklı, demokrat ve hukukçu kimliğiyle İyi Parti’nin “Biz sadece ülkücülerden oluşmuyoruz” stratejisinin kilit isimlerindendi.
Meral Akşener’in masayı terketmesini de daha sonraki süreçte İmamoğlu ve Yavaş’a karşı sert ifadeler kullanmasını da eleştirmişti.
Şimdi CHP’ye katıldı. Belki de müktesebat gereği daha yakıştığı bir yere geldi.
Beklediğim bir şeydi. Daha önce de yazmıştım bunu.
Bilge Yılmaz’ın da böyle bir hamle yapacağını düşünüyorum.
Sıra Bilge Yılmaz’da.
KÖKLÜ BİR DEĞİLİKLİK ŞART
Öğretmene saygının kalmadığını yıllardır söylüyorduk. Artık bu durum maalesef boyut atlayarak, öğretmene saldırıların arttığı bir ortama evrildi.
En son ömrünü eğitime adamış okul müdürü İbrahim Oktugan okuldan atılmış yabancı uyruklu bir öğrenci tarafından acımasızca katledildi.
Ailesine ve sevdiklerine sabır dilerim. Allah rahmet eylesin.
Ancak ben bu durumu “yabancı uyruklu öğrenci” olarak kısıtlamak istemiyorum zira yurdun her yerinden bu tarz haberler geliyor. Eline silah alıp okulu basan kız öğrenci haberi de aynı saatlerde haber bültenlerine düşmüştü.
Burada temel olarak bir güvenlik sorunu var. Öğretmenlerin, doktorların hor görüldüğü bir ortam var. Gençlerin cahil ve öfkeli bir nesil olarak yetişme riski var.
Ve Milli Eğitim Bakanlığı bununla mücadele konusunda hiç bir şey yapmıyor.
Eğitim bilimden, felsefeden uzaklaştıkça kendini “kurtlar vadisi”nde hisseden boş genç beyinler üretmeye devam diyoruz.
Gerçekten köklü bir eğitim reformu gerekiyor ama bu reformu yapabilmek için Milli Eğitim Bakanlığı’ndaki yetkili kişilerin de kapasitesinin buna yeterli olması gerekiyor.
Ben kendilerini yeterli görmüyorum ve bu beni daha da karamsarlığa itiyor.
Kurumlara, hiyerarşiye, bireylere saygılı insanlar yetiştirmek kısa süreli bir iş değil. İşte 20 küsür yılda geldiğimiz noktaya bakın. Öğretmenin odasına girerken önünü ilikleyen gençlerdik biz. Şimdi ki durum ortada. Düzeltmesi de 20 küsür yıl alacak.
Ve bu sadece Milli Eğitim Bakanlığı ile de kısıtlı bir durum değil. Televizyonlarda o kadar iğrenç şeyler yayınlanıyor ki. Dikkat edin kötü karakterleri bile eğer yakışıklı veya güzel biri tarafından canlandırılıyorsa bir kaç bölüm sonra seyirciye sevdirilmeye çalıştırılıyor.
Değişim şart.
Ama eğer öğretmen aldığı maaşla kıt kanaat geçinirken kafasındaki milyon tane sorunla işine odaklanamazsa, öğrenci içi boş müfredatın içinde gelecek kaygısı çekerken, izlediği gördüğü saçma sapan dizilerden etkilenir de öğrenciyle çatışmaya girerse bu ülke bu sarmalın içinde kaybolur.
Bu bu ülkenin en milli ve yerli meselesidir.