Suriye iç savaşından sonra ortaya çıkıp başımıza bela olan IŞİD’in, bu sefer “yabancı hücreleri” marifetiyle gerçekleştirdiği İstanbul Havaalanı katliamı, yaşadığımız büyük acının yanında dış politikamızı revize etmekte geç kaldığımızı da gösterdi. Ama aynı zamanda bu konuda harekete geçmekte daha fazla gecikmenin problemin boyutunu çok daha fazla büyütebileceğine dair pahalı bir ikaz olarak da görülmeli bu terör eylemi. Dolayısıyla siyasi iktidarın “dostları çoğaltma, düşmanları azaltma” yolunda geç de olsa atmaya başladığı adımlar ne olursa olsun sürdürülmek zorunda. Çünkü maruz bulunduğumuz terör saldırıları büyük ölçüde bölgesel ve küresel yalnızlığımızın eseri. Bunun komplo teorileriyle bir ilgisi yok.
Türkiye bugün iki kanlı terör örgütünün saldırı hedefi. Bir yandan PKK, diğer yandan IŞİD toplumun direncini kırarak devleti zaafa uğratmaya çalışıyor. Ancak unutmayalım ki hem IŞİD’in hem de PKK’nın bölgesel ve küresel destekçileri olmasa bölgede bu kadar rahat at koşturmaları mümkün olmazdı. Doğrudan destek olmasa bile bu örgütlere yön gösteren veya bazı tutumlarıyla teşvik edici olan güçler de var.
Mesela PKK’nın “çözüm süreci” tamamen kendi lehine gelişirken durup dururken Türkiye’ye karşı “şehir savaşı” başlatma kararı alıp kazanma şansı olmadığını bile bile terör saldırılarını yeniden başlatması “bölgesel dengeler” hesaba katılmadan anlaşılamıyor. “PKK’ya verilen sözler” dersem komplo teorisi kapsamına girer, onun için PKK’nın başlıca iki “beklenti”si vardı diyorum: İlki, hemen herkesin bildiği ve gördüğü Rojava ümidi. Yani Suriye’nin kuzeyinde bağımsız bir Kürt devleti kurma ihtimali. Diğeri ise bu projenin gerçekleşmesine engel olabilecek yegâne güç olan Türkiye’de siyasi iktidarın tasfiyesine ilişkin beklenti… Bu iki beklenti olmasaydı PKK gül gibi çözüm sürecini terk edip kendisini hendeklere gömecek bir terör süreci başlatma riskini göze almazdı herhalde.
***
Daha önce hep sivil unsurları hedef alan ve önceki günkü havaalanı katliamıyla ilk defa bir devlet hedefine saldıran IŞİD’in ise Türkiye ile ne derdi olduğunu pek bilmiyoruz dolayısıyla hangi motivasyonun belirleyici olduğunu söyleyebilecek durumda değiliz. Ancak bütün terör eylemlerinin bir siyasi amacı olduğunu biliyoruz. İkincisi, önce ABD işgali altındaki Irak’ta filizlenip bilahare iç savaş ortamındaki Suriye’de “bölgesel bir güç” haline gelen IŞİD’in bölge dengeleriyle ilişkisi bilinmeyen bir alan değil. Dolayısıyla PKK hesabına varlığından söz ettiğim beklentilerin benzerlerinin IŞİD açısından da geçerliği olması gerekir gibi görünüyor. Ayrıntıya girmeksizin çok kabaca ifade edecek olursak Suriye’nin geleceğine ilişkin hesaplar… Ama artık 3 milyon Suriyeli nüfusa sahip olan Türkiye’nin de geleceği o hesaplara dâhil ediliyor…
Gömleğinin ilk düğmesini yanlış iliklersen gerisi de yanlış gider, demişler. Bizim yanlış iliklediğimiz düğme Suriye. Bunları beş yıldır yazıyorum, söylüyorum… Komşu ülkedeki siyasi otorite korunabilmiş olsaydı ne PYD ile uğraşma mecburiyetimiz olacaktı bugün ne de IŞİD’le. İran ve Rusya ile aramızın açılması veya ABD ile karşı karşıya gelmemiz de vaktiyle Suriye’deki sorunları siyasi düzeni muhafaza ederek çözme yolunu bulamamış olmamızdan.
Bu konuda Türkiye’deki siyasi iktidarı suçluyoruz haklı olarak ama Sezar’ın hakkını da Sezar’a vermek lazım: Suriye’de sokak olaylarının başladığı günlerden itibaren Ankara komşu ülkenin siyasi düzeninin korunarak bir çözüm bulunması için gayret göstermedi diyemeyiz. Yaklaşık altı ay böyle bir çözümün bulunması için çabalayarak geçti. Ama böyle bir çözüm bulunamadı. Diğer yandan ise hem içeriden hem dışarıdan yoğun bir baskı altındaydı hükümet. “Ne duruyorsun, girsene Suriye’ye” baskısı… Dış baskılar, benim kendi gözlemime göre, sanıldığının aksine Amerika kaynaklı olmaktan ziyade Körfez kökenliydi. İçeride bu konuda kampanya yürüten başlıca iki gruptan biri de sonradan Paralel Yapı adını alacak olan “the cemaat”, diğeri ise Körfez ülkeleriyle ve “küresel vahhabi” finansmanıyla irtibatı olduğu bilinen kişi ve gruplardı. Her neyse… Neticede Türkiye baskılara dayanamadı ve gömleğinin düğmesini neredeyse bile bile ters ilikledi. Şimdi yapılması gereken o düğmeleri teker teker çözüp sonra yeniden iliklemeye girişmek. Zor ama başka çare yok.