Bugünlerde iktidarın hangi yanlışını dile getirseniz, hangi icraatını eleştirseniz, ne söyleseniz “Tamam ama 2023’e kadar seçim yok” cevabını alıyorsunuz. Tuhaf değil mi bu?
Siz hiç seçim falan demeseniz de -niyetiniz bilindiği için- hemen bu otomatik cevabı alıyorsunuz. Yapılan icraatın savunulması, eleştirinizin çürütülmesi vs. akla gelmiyor. Tuhaf değil mi bu da?
Bir de seçim kelimesini telaffuz etsin etmesin, muhalefet partilerinin liderleri alenen erken seçim istemekle suçlanıyor! “Erken seçim komplosu” lafları bile ediliyor. Hatta malum suç örgütü liderinin ortalığı kasıp kavuran ifşaatı da bu komplonun parçası sayılıyor. Türkiye'nin düşmanları bu ülkede bir erken seçim yapılsın da iktidar değişsin diye tezgahlıyormuş bu işleri.
(“Türkiye’nin düşmanı olsanız, bu ülkeye kötülük olsun diye mevcut iktidarın gitmesini mi yoksa kalmasını mı tercih ederdiniz?” diye de sormuyor kimse!)
Hasılıkelam, “leb” deseniz “seçim yok” diye cevap geliyor hemen. Zihinlerin seçime bu kadar odaklanmış olması sağlıklı bir durum değil.
İktidar sözcüleri arada bir erken seçim lafı ediyorlar ama ortada büyük bir kampanya falan yok. Belki de ön almak için bu kadar büyük tepki gösteriliyor. Şimdiden bu yolu kapatalım diye.
Herhalde mevcut düzenin sürdürülemez olduğu görüldüğü için “2023’e bir ulaşalım, gerisi Allah kerim…” siyaseti tek seçenek…
***
Artık sürdürülemez hale geldiğini kurucularının da gördüğü mevcut düzen esasen bir politik anomali: Devletin bütün kurumlarını tek bir odadan yönetmeye çalışırken aynı zamanda medyayı kontrol eden, yargıyı kontrol eden, sermayeyi kontrol eden bir iktidar yapısı... İçeriden ya da dışarıdan gelen her eleştiriyi bağırıp çağırarak susturmayı bilen, ama problemlere çare aramayı bilmeyen bir akıl... İşler daha da kötüye gittikçe kontrolün daha da sıkılaştırılması dışında çözüm geliştiremeyen bir siyaset anlayışı...
Bu anlayışla nereye gidilebilir? Mevcut durum böyle daha ne kadar sürdürülebilir?
“Kontrol edilen ama yönetilemeyen” koskoca bir devlet makinası yanlış ellerde her gün biraz daha yıpranıyor, her gün bir parçası daha arızalanıyor makinanın. Ekonominin durumu ortada… dış politikanın, tarımın, eğitimin vs. durumu ortada…
Bütün bunlar yetmezmiş gibi bir de illegal ve kriminal yapılarla yaşanan yasak ilişkilerin tatsız meyvaları çıktı ortaya… Yolsuzluklar artık örtülemez hale geldi.
***
Bu tablo “olur böyle şeyler” denilip geçilecek gibi bir tablo değil.
Denge ve denetlemeye yer vermeyen, kuvvetler ayrılığını ortadan kaldıran, devletin kurumlarını etkisiz ve işlevsiz bırakan “tırnak içinde Başkanlık rejimi” bu tablonun temel sebebi. Çünkü iktidarın “merkeziyetçi siyaset” anlayışı doğrultusunda -kurumsal geleneklere, tecrübeye, istişareye, liyakate vs. değil, kişiye bağlı olarak- kurgulanmış olan bir yönetim modeli bu. Buradan iyi yönetim çıkması eşyanın tabiatına aykırı zaten.
Bu tuhaf -ve tuhaflığını örtmek için Türk tipi denilen- yönetim modelini ortaya çıkaran sebep ise mevcut merkeziyetçi siyaseti de üreten zihniyet…
Taa göçebe kültür çağından kalma “Kervan yolda dizilir” anlayışıyla ve devleti ortak hukukumuzun çatısı olarak değil, ele geçirilecek bir menkul kıymet olarak gören kafa yapısıyla gelinen noktadan ad-artık geri dönemeyeceklerini görüyor olmalılar. Bu çaresizlik “Hiç değilse 2023’e kapağı atalım” siyasetinden fazlasını üretemiyor.