Suriyeliler niye ülkelerine dönsün?

İbrahim Kiras

İnsan oğlu öyledir, bir manzaraya baktığında orada görmek istediğini görür. Suriye'de 13 yıl sonra gerçekleşen rejim değişikliği Türkiye'ye milli çıkarlarımız doğrultusunda bazı adımlar atma imkanı, bazı kayıplarımızı telafi etme, bazı riskleri azaltma imkanı sunabilir.

Rasyonel ve sonuç odaklı “milli” bir politika izlenmesi halinde bu imkan değerlendirilerek belirli hedeflere ulaşılabilir. Bunda şüphe yok. Ne var ki bugün önümüze gelen bu imkanı geçmiş 13 yıl boyunca işlenen hataların aslında hata olmadığının kanıtı saymak hiç rasyonel bir tutum değil.

Hatalardan ders çıkarmaya yanaşmayan bir siyaset yaklaşımından uzak durulamazsa bugün de doğru yerde durmayı, doğru adımlar atmayı başaramayız. Hasbelkader karşımıza çıkmış bulunan büyük bir imkanı heder etmek istemiyorsak ayaklarımızı sağlam zemine basmak zorundayız.

Milli çıkarların temini hedefine odaklanmış olması gereken dış politika konularını içeride iç politikanın propaganda malzemesi olarak kullanma alışkanlığı terk edilmezse imkan gibi görünen gelişmelerin riske dönüşmesi bile söz konusu olabilir.

Politikada elbette idealler ile gerçekler her zaman örtüşmeyebilir ama gerçekleri yok sayarak, asıl gerçeğin yerine alternatif bir gerçek kurgulayıp ona inanarak yol alınamaz.

HTŞ ve müttefikleri henüz Şam’a ayak bastıkları gün “Türkiye’deki sığınmacı Suriyeliler akın akın ülkelerine dönmeye başladı” haberleri çıkarmanın neresinde rasyonalite var?

Türk toplumunun -ve bu arada iktidar partilerinin seçmeninin-, büyük çoğunluğu ülkedeki sığınmacıların geri dönmelerini arzu ediyor diye, gerçeklere aykırı bir iddiayı piyasaya sürmenin siyasi rasyonalitesi var mı?

Bir yandan İçişleri’nin, öbür yandan Dışişleri’nin bu doğrultuda açıklamalar yapıp durması, iktidarı destekleyen medyanın bu haberleri sürekli gündemde tutması toplumdaki beklenti çıtasını aşağıya düşürmez mi?

Ele geçen kısa vadeli bir siyasi propaganda fırsatı değerlendirilmeye çalışılırken, bütün bunlar hesaplanmıyor mu?

Türkiye’de bulunan -ve tam sayıları bile belli olmayan- Suriyeli sığınmacıların savaş artık bitti diye apar topar ülkelerine döneceklerine kendileri gerçekten inanıyor mu bu açıklamaları yapan kişiler?

Böyle bir şey mümkün olabilir mi? Burada işi gücü olan, düzenini kurmuş bulunan insanlar gittikleri zaman başlarını sokacakları bir çatı yokken, karınlarını doyuracakları bir iş ve çalışma ortamı yokken ne diye ülkelerine geri dönmeyi istesinler?

13 yıl sürmüş bir iç savaştan söz ediyoruz. Bu 13 yılın sonunda artık ne Türkiye sığınmacılar için aynı Türkiye ne de Suriye bıraktıkları zamanki Suriye. Rejim değişir değişmez Türkiye’deki 5 milyon insan için Suriye’de çalışma, barınma, okuma imkanlarının ortaya çıktığını mı düşünüyorsunuz?

Türkiye’deki sığınmacıların işlerini güçlerini, evlerini barklarını, çocuklarının okulunu, buradaki sosyal düzenlerini bir anda terk edip bilinmeze doğru yola çıkmış olduklarını düşünmek için epeyce kuvvetli bir hayal gücü ve epeyce zayıf bir akıl yürütme yetisi olmalı insanda.

Diğer yandan, Suriye’de ekonomik ve sosyal düzenle ilgili bütün problemler birden bire çözülmüş olsa bile şimdiki siyasi istikrarın kalıcı olacağına güvenip Türkiye’deki mültecilerin bir an evvel ülkelerine geri döneceklerini varsaymak ne kadar gerçekçi? Komşu ülkede yönetimin, geçmişte el Kaide’den evrilmiş olan HTŞ gibi bir örgütün elinde kalacağı öngörülebilir mi mesela? Esad dışındaki aktörler arasında nihai hesaplaşma ve uzlaşı gerçekleşmeden kalıcı bir siyasi istikrarın tesis edilmesi beklenebilir mi?

Bu çerçevede, Türkiye açısından sığınmacılar sorunundan bile daha önemli olan bölücü terörün geleceği konusunda da ayağı yere basmayan bir propagandaya maruz durumdayız.

Esad rejiminin devrildiği hareketin paralelinde Suriye’de Fırat’ın batısındaki PKK/YPG unsurlarının nehrin doğusuna geçmeye zorlanması Türkiye için bir başarıdır. Kısmi de olsa, yetersiz de olsa başarıdır. Ancak bunu da siyasi propaganda malzemesi yaparak toplumdaki beklenti çıtasını düşürmenin rasyonalitesi var mı?

“PKK Suriye’den süpürülürken ABD paniğe kapıldı. Blinken apar topar Türkiye’ye geldi… Sıra ABD’nin teröristinde” diye manşet attı hükümet gazeteleri. Bu yoldaki propagandayı hâlâ sürdürüyorlar. PKK’nın Suriye kolu olan PYD’nin tamamen ortadan kaldırılması için harekete geçildiğini veya geçileceğini müjdeliyorlar. Biz de ümit içinde böyle bir neticenin gerçekleşmesini bekliyoruz.

Amma ve lakin… Türkiye’nin kontrolündeki grupların tazyiki sonucunda YPG unsurlarının Fırat’ın doğusuna çekilmesi ABD’den habersiz bir gelişme olabilir mi? Bu birinci soru.

Bunu yapmak tek başına Türkiye’nin kudretinde olan bir husus olsaydı şimdiye kadar yapmaz mıydık? Bu da ikinci soru.

Şu da var: Fırat’ın batısının terör unsurlarından arındırılmış olması önemli bir başarı. Ancak iç savaştan önce Fırat’ın ne doğusunda ne de batısında mevcut olmayan bir yapıyı ortaya çıkarmış olan yanlış politikaların günahını temizleyebilir mi bu başarı?

Esad’ın 13 yıl sonra devrilmiş olması 13 yıl boyunca izlenmiş olan politikaların doğruluğunu mu ispatlıyor?

Yorum Yap
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Yorumlar (75)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.