Şehitlerimiz siyaset malzemesi olmasın

İbrahim Kiras

Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından Kuzey Irak’ta düzenlenen kurtarma operasyonu sırasında Gara Dağı’ndaki bir mağarada kalleşçe kurşuna dizilerek şehit edilen millet evlatları hepimizin acısı…

PKK’nın “Çözüm Süreci”ni tek yanlı olarak bitirdiği tarih olan 2015’ten bu yana çeşitli zamanlarda terör örgütünün ele geçirip -herhalde siyasi şantaj amacıyla- elinde tuttuğu askerlerimizi ve istihbaratçılarımızı kurtarmaya yönelik operasyondan bu acı haber vasıtasıyla haberdar olduk.

Milli Savunma Bakanı, olaydan sonra verdiği beyanatta geçtiğimiz hafta içinde Kuzey Irak’ta başlatılan Pençe-2 Harekatı’nın “daha önce güvenlik nedeniyle açıklanmayan” amacının “teröristler tarafından kaçırılan vatandaşlarımızla ilgili istihbaratı teyit edip gerekli müdahalede bulunmak” olduğunu söyledi. 

Operasyonun bu amacı güvenlik nedeniyle gizli tutulmuş olduğuna göre, “Çarşamba günü sizlere birçok güzellikleri takdim edeceğim” sözleriyle duyurulan ama sonra nedense verilmesinden vaz geçilen “müjde”nin bu operasyonla ilgili olduğu söylentisinin doğru olmaması gerekir. 

Böyle bir konunun “Ayasofya’yı açtık, doğalgaz bulduk, uzaya çıkıyoruz” dizisinde bir propaganda paketine dahil edilmesini sorumluluk duygusu olan hiçbir siyasetçiye yakıştıramam.

***

Belki de PKK’nın böylesine bir kalleşlik yapacağı düşünülemediği için bu şekilde sonuçlanması öngörülemeyen operasyonun ardından dile getirilmeye başlanan “siyasi suçlamalar” da yakışıksız.

Öncelikle böyle bir günde milletin bu ortak acısının siyaset malzemesi olarak kullanılmaya yeltenilmesi başka bir ıstırap kaynağı...

Bazı siyasetçilerin demeçlerine bakıyorsunuz, katliamdan dolayı Millet ittifakı suçlanıyor. Bazı gazetelerin manşetlerine bakıyorsunuz, muhalefet partilerinden hesap soruluyor.

Bunlar en hafif tabiriyle yakışıksız tutumlar. Milletin ortak acısını siyaset malzemesi yapmak her bakımdan çok tehlikeli. Sizin açınızdan da tehlikeli. Çünkü millet size şunu sorar: PKK’nın elindeki askerlerimizi kurtarmak için yapılan operasyonun teknik hazırlığı ve planlaması muhalefet partilerinin  sorumluluğunda mıdır?

Diğer yandan, Türkiye’nin yıllardır çözülemeyen bir terör problemi varsa bu muhalefetin suçu mudur? 

Üstelik bugünkü iktidar şimdiye kadar bu ülkede -Atatürk devri de dahil olmak üzere- hiçbir iktidarın sahip olamadığı güç ve imkanlara sahip. Bütün devlet kurumları, Meclis, asker, polis, yargı, medya, sermaye… kontrol altında. Cumhurbaşkanı’nın ağzından çıkan her laf kanun hükmünde. Şimdi böyle bir iktidarın ülkedeki olumsuzların faturasını muhalefete çıkarması kabul edilebilir mi?

***

Bir de 2015’ten sonra muhalefete geçmiş olan bugünkü iktidar partisinin eski “çözüm ortağı” HDP üzerinden diğer muhalefet partilerinin PKK’ya dolaylı destek vermekle suçlanması var. 

HDP’nin terör örgütüyle arasına anlamlı bir mesafe koyamayışı bu ülke için ciddi bir sorun elbette ama bu partiyi önce Millet İttifakının üyesi gibi gösterip, sonra bu “algı” üzerinden CHP ve İYİ Parti’ye “bölücü hareketin destekçisi” ithamı yöneltmek  aklı ve mantığı devreden çıkarmak demek.

İnsanın inanmak istediklerine inanmak gibi bir özelliği var  tabii. Vaktiyle İsmet İnönü’nün asker kaçağı olduğu propagandası bile tek parti devrinin sıkıntılarından bunalmış olan toplum kesimlerinde karşılık bulmuştu. Dolayısıyla ulusalcı CHP ile milliyetçi İYİ Parti’nin  “bölücü hareketin destekçisi” olduğu iddiasına kendi siyasi angajmanlarına sadakat adına hak verenler de olacaktır. Ama toplumun çoğunluğu açısından sağduyudan uzak eylemler ve içtenlik taşımayan tutarsız söylemler iktidar lehine sempati arttırıcı faktörler olmayacaktır. Kötü yönetimin ve yanlış işlerin yol açtığı erimeye bu şekilde engel olunması mümkün değil.

***

HDP 2015’ten bu yana AK Parti iktidarlarına muhalefet ediyor diye, bu iktidara muhalefet eden herkesin HDP ile ittifak ediyor sayılması mantığa hakaret. Son yerel seçim stratejisini  “Kürt illerinde kendi adaylarımızın kazanması, geri kalan yerlerde AKP adaylarının kaybetmesi”  diye açıklayan HDP’nin tabanı İstanbul’da Binali Yıldırım yerine Ekrem İmamoğlu’na oy verdi diye CHP ve İYİ Parti bu partiyle ittifak yapmış sayılacaksa aynı seçimde aynı tabanı ikna etmek için “devlet imkanlarıyla” Abdullah Öcalan’a mektup yazdırmak, Osman Öcalan’ı TRT’ye çıkarıp konuşturmak ne anlama gelecek?

Siyaset böyle yapılmaz. İktidar partisiyseniz hiç yapılmaz. Ülkeyi yönetenlerin yaşanan sıkıntılar için muhalefeti suçlamaları sürdürülebilir bir siyaset stratejisi olamaz. İstismar da yine sürdürülebilir bir siyaset yöntemi olamaz.

Daha önce de yazmıştım: Siyaset uğruna, sanki AK Parti ve MHP yönetimleriyle Perinçek grubu dışında bu ülkede bölücü teröre karşı duyarlı hiç kimse yokmuş, geri kalan herkes iktidarı devirmek için PKK ile işbirliği yapıyormuş gibi korkutucu ve gerçek dışı bir tablo çizilmesi hem yanlış hem haksız hem de tehlikeli… Bundan istisnasız herkes zarar görür. En başta millet. Eğer milletin göreceği zarar umurunuzda değilse kendi göreceğiniz zararı düşünün hiç değilse…

Yorum Yap
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Yorumlar (51)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.