İlk turun üzerinden nerdeyse on gün geçti. Ama ikinci tur için muhalif cenahta hâlâ yeterli bir heyecanın olmadığını görüyoruz. Kılıçdaroğlu’nun ilk günlerde çıkıp kendilerine yöneltilen terör irtibatı suçlamasına verdiği sert cevaptan sonra atmosfere büyük ölçüde sessizlik ve hareketsizlik hâkim oldu.
Millet İttifakı seçmeninin yeniden sandığa motive olmasını sağlayacak adımlar halen atılabilmiş değil. Sokaklarda meydanlarda iktidar kanadının afişleri var, Cumhur İttifakının adayı ortalarda dolaşıyor, mitingler yapıyor. Muhalefet ise sanki olduğu yerde bir şeyi bekler gibi bir hal içinde görünüyor.
Muhalefet neyi bekliyor acaba? Dışarıdan bakanlar ilk turda küskün muhaliflerin oyunu almış olan Ata İttifakı bileşenlerinin desteğine bel bağlandığı şeklinde bir algıya kapıldılar.
Oysa muhalefetin ikna etmesi gereken kişi bizzat seçmendir. Muhalefetin ilk turda kendisine oy vermemiş olan seçmen kitlesine söylemesi gereken şudur:
Türkiye’nin önünde iki yol var. Ya otokratik zihniyetin keyfi yönetimine devam ya da demokratik hukuk devletine dönüş. Ya kötü yönetimle ülkedeki her alanda tahribatın sürmesi ya da kırılıp dökülenlerin iş bilir kadrolar tarafından bir an önce onarılmaya başlanması. Ya toplumun bölünüp insanların birbirine düşman edilmesi siyaseti ya da ülkenin huzurunu ve milletin ağız tadını geri getirecek bir siyasete dönülmesi. İki seçenek var önünüzde. Üçüncü bir seçenek yok artık. İlk turda üçüncü seçenek ikinci turdu. Şimdi nihai bir karar vermek durumundasınız.
***
Aslına bakarsanız, Millet İttifakı adayı böyle bir mesajı toplumun bütün kesimlerine ulaştıramasa bile seçmen kitlelerinin hiç değilse bir bölümünün ülkedeki durumun vahametini ve sandıktaki hassasiyeti görerek inisiyatif almaları beklenmelidir.
Bu insanların oy vermek için hiçbir adayın kara kaşına kara gözüne hayran olmaları gerekmediğinin bilinciyle hareket etmeleri gerekir.
Seçmen oy verdiği partinin veya adayın her şeyini onaylamak zorunda değildir. Bu mümkün de değildir zaten. Muhakkak ki oy verdiğiniz partide katılmadığınız görüşler, hoşlanmadığınız tutumlar da olacaktır. Yüzde yüz destek, yüzde yüz onay olmaz. Olursa bu pek sağlıklı bir yaklaşım da olmaz zaten. Beğendiğiniz, onayladığınız politikalar beğenmediklerinizden daha fazlaysa destek verirsiniz.
Ne var ki bizde destekleyeceği partide ya da adayda yüzde yüz uyum arayan bir kesim var. Sağlıksız bir yaklaşım bu. Çünkü rasyonel değil. “Gerçekçi ol imkansızı iste” lafı edebiyat olarak güzel ama aktüel hayatta karşılığı yok.
“İki adayda da beğenmediğim özellikler var” diye kenara çekilmek apolitik tutumdur. Ülkenin geleceğine ilişkin sorumluluk almaktan geri durmaktır. İkisi birden aynı derecede kötü olabilir mi? Herhalde birinden birini diğerine tercih etmeye yetecek bir değerlendirme yapabilirsiniz. Kişisel duygularınızda karşılığı olmasa da ülkenin geleceği için hangisinin gelmesinin daha faydalı veya hangisinin daha az zararlı sonuçlar verebileceğini akılla mantıkla belirleyebilirsiniz.
Her iki adayda da hoşunuza gitmeyen yönler olabilir. Ama vicdanınızın kuyumcu terazisinde ikisinin ağırlıkları eşit çıkmaz herhalde.
***
Adaylardan birini kerhen de olsa desteklediğiniz takdirde “daha az kötü” seçeneği “daha fazla kötü” seçeneğin önüne geçirmiş olacaksınız. Bunu niye yapmıyorsunuz ki?
Siyasete mi inanmıyorsunuz yoksa? Bu iş siyaset yoluyla olmaz mı diyorsunuz? Peki işlerin nasıl düzelmesini bekliyorsunuz? Siyaset dışında bir yolu varsa bunun, bize de söyleyin ki biz de bilelim.
Gelgelelim iki seçenek karşısında “bir politik değer adına” kenarda durmak da apolitik tutumun bir başka varyasyonudur aslında. Ülkenin nasıl yönetileceğine kayıtsız kalmak ne toplumculuktur ne dindarlıktır ne de vatanseverliktir. “Ne Erdoğan ne de Kılıçdaroğlu” diyen, seçimin ikinci turunda da kimseye oy vermeyeceğini veya geçersiz oy kullanacağını vs. söyleyen kişiler, kusura bakmasınlar, vatanseverce bir tavır değil bu. Şu ya da bu adaya küstüğünüzde aslında kime küsmüş oluyorsunuz?
İçinde yaşadığınız toplumun veya kendi çoluk çocuğunuzun geleceği söz konusu iken “Bana ne! Ne halleri arsa görsünler” tavrı göstermek ne toplumculuktur ne dindarlıktır ne de vatanseverliktir.
Bu arada, “Mevzubahis vatansa…” diye başlayan söylevlerin arkasından “Bana şunu verirsen seni desteklerim” diye ortaya çıkmak, “Demek ki mevzubahis vatan değilmiş” dedirtir insanlara.
Mevzubahis vatansa parti çıkarı veya kişisel ikbal uğruna vatanın mukadderatı üzerinde pazarlık yapmanın adı nedir?
Mevzubahis vatansa, “Hangi taraf bize daha çok şey verirse onu destekleriz” demek mi vatanseverlik?
Mevzubahis vatansa “Bana yar olmayan başkasına da yar olmasın” diye kenara çekilmek mi vatanseverlik?