Altılı masanın teşekkülü ve ardından Millet İttifakı çatısı altında kurulan ortaklık yalnızca siyasi açıdan değil, Türkiye’deki toplumsal kutuplaşma ikliminin zayıflatılması gereği bakımından da değerli bir fırsat. Her ne kadar öncelikle siyasi aritmetiğin ve konjonktürün gereği olarak bir araya gelmiş olsalar da farklı kültürel/ideolojik arka planlara sahip partilerin farklılıklarını bir yana bırakıp milletin selameti adına iş birliği masasına oturabilmiş olmaları önemli bir imkân.
Buna karşılık tam da kutuplaşma ikliminin etkisiyle bu iş birliği masasını kabullenmekte zorlanan, hatta dinamitlemeye uğraşan birileri de başından beri eksik olmadı.
Bu ittifak yalnızca iktidar cephesini rahatsız ediyor değil. Tuhaf ama CHP’yi destekler görünen kesimde de altı partiden beşine karşı gösterilen şiddetli düşmanlık bugünkü aşamada bile devam edebiliyor.
Sokaktaki adamdan söz etmiyoruz. Belirli bir camiada kanaat önderi konumunda görünen aydınlardan, yazarlardan söz ediyoruz.
Geçmiş dönemde de AK Parti iktidarlarına “Başbakanın eşi başörtülü” gibi gerekçelerle itiraz eden ve aslında dolaylı yoldan iktidar partisine en büyük desteği vermiş olan tuhaf zihniyetli bir kesim bu.
Şimdi, benzer şekilde, Muharrem İnce cephesine mühimmat temin edenler de bunlar. “Bugünkü iktidar gitmelidir ama yerine bunlar gelmemelidir” düşüncesinin savunucuları. Alternatifi beğenmez görünerek mevcut siyasi rejimin devamını sağlama mücadelesinin kahraman neferleri…
Millet İttifakını -sanki üçüncü bir seçenek varmış gibi- iktidar alternatifi olarak kabullenmek istemeyen bu kahramanların imdadına bir destek kuvveti yetişti: Ortak listedeki bazı adaylarla ilgili tartışma…
Malum, DEVA Partisi Genel Başkan Yardımcısı Sadullah Ergin CHP listesinden milletvekili adayı olunca ortalık toz duman oldu. Aslında genel manada ittifakın kendisini hedef alarak “CHP niye bunları meclise taşıyor” şeklinde bir itiraz duyulmuştu önce. Sonra, bu toplu hücum fazla destek görmeyince itiraz özelleştirildi, Sadullah Ergin’in Adalet Bakanı olarak görev yaptığı dönemde FETÖ yargısının organize ettiği Ergenekon ve Balyoz kumpaslarının sorumlusu olduğu ileri sürüldü. FETÖ’cü suçlaması yapıldı.
Böyle bir kişinin “Emekli generallerin oturduğu Çankaya semtinin dahil olduğu seçim bölgesinden aday yapılması” CHP’de yaşanan savrulmanın işareti olarak gösterildi.
At izinin it izine karıştığı bir yere geldik yeniden… Neresini düzeltelim dedirten katman katman bir yanlışlıklar komedyası…
Bir defa, söz konusu siyasetçi “CHP adayı” değil. İktidarın seçim sisteminde yaptığı değişiklikler sebebiyle mecburiyet tahtında razı olunan ortak liste formülünün gereği olarak CHP listesinden aday gösterilen ittifak ortağı siyasetçilerden biri.
İkincisi, Sadullah Ergin, AK Parti’nin FETÖ ile iş birliği günahında en az payı olanlardan biridir. O süreçleri yakından izleyen siyasetçiler de gazeteciler de bunu çok iyi bilir. Ama bunların bir kısmı bildiklerini bugün bilmezden gelmeyi tercih ediyor.
2011’de Adalet Bakanı olan Ergin’in, 2007’de başlatılan Ergenekon soruşturmalarından sorumlu tutulmasının haksızlığı bir yana, görev yaptığı dönemde FETÖ’nün yargıdaki gücünü zayıflatmaya yönelik en ciddi çalışmaları yürütmüş olduğu da ayrıntılı olarak biliniyor.
Peki, görev yaptığı dönemde hâlâ faal durumda olan “FETÖ yargısı”nın işlediği bütün hukuk cinayetlerine yüksek sesle itiraz etti mi, dahası bunları önleyebildi mi? Yürüttüğü görevin hassasiyeti ve siyasi dengelerin gerekleri Ergin’in Adalet Bakanı olarak bu konuda yapabileceklerini sınırlıyordu. Daha cesur davranabilirdi elbette. Partisini ve camiasını karşısına almak pahasına. Ancak “ordu içinde darbe hazırlığı içindeki birtakım gruplara karşı başlatıldığı söylenen” Ergenekon operasyonunun aslında başka amaçlara hizmet ettiğini kabullenmesi, çünkü Fetullahçıları karşısına almayı göze alması beklenemeyecek bir camiada bunu yapmanın faydası olur muydu, tartışılır.
Ülkenin yaşadığı en kritik dönemlerden birinde çok önemli bir makamda görev yapmış olan Sadullah Ergin’in hataları, yanlışları, kusurları var muhakkak. Ama yargıdaki FETÖ ağırlığını sona erdirmek için en önemli adımları atmış olan eski Adalet Bakanı “CHP FETÖ’cüyü aday yaptı” şeklinde bir kampanyaya maruz kalmayı hak etmiyor.