CUMARTESİ YAZILARI
Bayram kelimesinin kökeni tartışmalı. Bazılarına göre Farsça “bezram” kelimesinden geliyor. Bunun da “bezm-i râm” (neşe günü) sözünden bozma olduğu söyleniyor. Bazılarına göre ise eski Türkçede de mevcut olan bir kelime bu.
Kaşgarlı Mahmud, Türkçenin ilk sözlüğü olan “Divan-ı Lügatü’t-Türk”deki bayram (bazram) maddesinde “bu kelimenin aslını bilmiyorum; çünkü bu kelimeyi Farslardan dahi işittim” diyor ki İranlıların da kullanıyor olması Farsça kökenli olduğu tezini kuvvetlendiriyor.
Zaten bizim Türkçede kullandığımız dinî terimlerin hemen hepsi Farsça: Arapça’daki “salât” kelimesini kullanmıyoruz sözgelimi, onun yerine Farsçadaki “namaz” kelimesini kullanıyoruz. Aynı şekilde Arapça “savm” yerine Farsça “oruç”, “vudu’” yerine “abdest” diyoruz. Hatta peygamber kelimesi de Farsça.
Bu durum Türklerin İslamiyet’i İranlılar kanalıyla öğrenmiş olmasından kaynaklanıyor elbette. Bugünkü İran’ın İslam anlayışındaki farklılığa bakmayın. İran toprakları neredeyse bundan birkaç yüz yıl öncesine kadar “ehlisünnet” anlayışının kalesi durumundaydı. Unutmayın ki Türklerin büyük çoğunluğunun tâbi olduğu Hanefi mezhebinin önderi İmam-ı Azam Ebu Hanife de İranlıydı. Dolayısıyla Türkçedeki dinî terimlerin çoğunlukla Farsça kökenli olmasında şaşılacak bir durum yok.
(Sonra şu da var: Bugün Türk devleti diye bildiğimiz Selçuklular aslında bir İran devletiydi ve Anadolu Selçuklularının sarayında bile konuşulan dil Farsçaydı. Sadece sarayda konuşulan resmi dil değildi Farsça, kozmopolit Anadolu şehirlerinin sokaklarında, çarşılarında da Türkçe değil, Farsça konuşulurdu. Selçuklu döneminde sadece göçebe Türkmenlerin kendi aralarında konuştuğu dil olan Türkçe ancak Osmanlı döneminde resmi dil haline gelmiş ve yaygın olarak kullanılmaya başlanmıştır.)
***
Bizim Ramazan Bayramı dediğimiz günün Arapçadaki aslı “Iyd el-Fıtr”dır. Oruç açma (iftar) bayramı yani. Ramazan Bayramı adlandırması tamamen bizim ecdadın bir icadı. Tıpkı Şeker Bayramı adlandırması gibi…
Ne var ki bugün Şeker Bayramı ifadesini daha ziyade “seküler” kesim tercih ediyor. Ramazan kelimesini “fazla dinî” buldukları için herhalde!
Buna karşı muhafazakâr kesimde de Şeker Bayramı ifadesine karşı bir alerji oluşmuş bulunuyor. “Bu bayram Ramazan Bayramı, Şeker Bayramı değil!” tepkisini son zamanlarda sıkça işitiyoruz.
Oysa, dediğim gibi, Şeker Bayramı adlandırması da tıpkı Ramazan Bayramı adlandırması gibi bizim ecdadın icatlarından. Başka bir bayram yazısında da anlatmıştım bu konuyu: Osmanlı bu bayrama Şeker Bayramı diyordu, ama bugün Şeker Bayramı diyenlerin en azından bir kısmıyla aynı gerekçeyle değil. Şeker Bayramı adlandırmasını bu bayramda tatlı yemenin “sünnet” olmasına dayandırıyordu eskiler.
Benim çocukluğumun İstanbul’unda, yani bundan topu topu 30-40 yıl öncesine kadar şeker bayramı adlandırması toplumsal bir ihtilafa yol açmaksızın kullanılıyordu ama galiba bir zamanlar eski İstanbul’un zariflerince tercih edilen bu ifade artık çocuk lisanına ait “sevimli bir söz” olarak kabul edilir olmuştu. Bayramı dinî yönünden ziyade kültürel ve toplumsal bir gelenek olarak gören dar bir kesimin Şeker Bayramı adlandırmasını benimsemesi de bugünkü gibi öfkeyle değil ama şaşkınlıkla karşılanıyordu.
Yanlış hatırlamıyorsam sene 1978 veya 1979 olmalı; bir bayram günü zamanın başbakanı Bülent Ecevit televizyonda “Yurttaşlarımın Şeker Bayramı’nı kutlarım” gibi bir söz söyleyince, zaten Ecevit’in siyasi çizgisine karşı olan babam “Şuna bak, koskoca adam küçük çocuklar gibi ‘şeker bayramı’ diyor” diyerek başbakanı ayıplamıştı.
***
İlginç zamanlarda yaşıyoruz… Ne yazık ki ne dünya Müslümanları bayramın hangi gün başladığında hemfikir olabiliyorlar ne de aynı ülkede yaşayan ve aynı dili konuşan insanlar bayramın adında anlaşabiliyorlar.
Hepimiz için “ortak sevinç günü” olması dileğiyle… Şeker Bayramı diyenlerin Şeker Bayramlarını, Ramazan Bayramı diyenlerin Ramazan Bayramlarını ve bütün Müslümanların Fıtr Bayramlarını tebrik ederim.
(2013’ün Ramazan Bayramı’nda yazılmış bir yazı…)