Gerek ABD tarafıyla sağlanan Ankara Mutabakatı gerekse Ruslarla imzalanan Soçi Muhtırası son yıllarda Suriye sınırımızın güneyinde müstakil bir devlet sahibi olma planları yapacak kadar güçlenmiş bulunan bölücü terör tehdidi karşısında sağlanmış ciddi başarılar. Ancak 2011’den bu yana uygulanan “Suriye politikaları” açısından bakılırsa ortada bir başarı ve kazanım olduğunu söylemek kolay değil elbette. Güney komşumuzun demografik karakterini dahi bilmeksizin alelacele politika üretilirken buradaki Kürt nüfus ve PKK’nın etki gücü hiç hesaba katılmamıştı. Batı dünyasındaki islamofobiye hitap eden IŞİD tarzı yapıların oluşmasına yol açan dinamiklerin hesaba katılmadığı gibi…
Nihayetinde eli kanlı bir terör örgütü olan PKK’nın kendisini Batı dünyasında adeta “insaniyetperver centilmenler kulübü” olarak veya IŞİD’le arasındaki toprak paylaşım kavgasını “seküler yaşam” ve “Batılı değerler” adına bir mücadele gibi tanıtmasına engel olamayışımızın iki sebebi var. Biri, adı geçen örgütün hegemon güçlerle işbirliğinin yanısıra dünyadaki “sol propaganda ağı” çerçevesinde sahip olduğu imkanlar ve kabiliyetler. Diğeri ise, bilinen sebeplerle dünyanın her yerinde Türk tarafının ne dediğine kulak verme arzusunun azaldığı bir süreçte Türk tezlerinin dünyaya anlatılması işinin bürokrasinin nemelazımcılığına ve vatanseverliği partizanlıkla karıştıran birtakım amatör görünümlü profesyonellere emanet edilmesi…
Netice itibarıyla 2011 sonrasındaki ayrılıkçı terör tehdidinin boyutu 2011 öncesine nazaran can sıkıcı bir dereceye ulaşmış oldu. PKK’nın kurucu patronu olan Rusya ile birtakım süreçlerde “proje bazlı olarak” bu örgütün hamiliğini üstlenen ABD’nin doğrudan saha desteği verebildikleri bir ortam oluştu Suriye’de. PKK’nın geçmişte “silahlı unsurları” vardı, şimdi ordusu var.
***
Süreç içinde terör örgütünün Suriye toprakları üzerindeki avantajlı durumu o dereceye ulaştı ki oradaki kazanımlarını güvenceye almak uğruna -başka bir ifadeyle ortaklarının veya hamilerinin güvenini kazanmak için- Türkiye’deki bol kazançlı çözüm sürecini bitirip kaybedeceklerini bile bile hendek savaşlarını başlatmayı göze aldılar.
Türkiye’nin Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı operasyonları sınırın güneyindeki terör koridorunu kesintisiz olmaktan çıkarmış olsa da IŞİD’le mücadele adına kendilerine verilen ağır silahlar ve askeri eğitim sayesinde PKK/YPG Suriye’deki en büyük silahlı güç haline geldi.
Dolayısıyla bugün artık PKK/YPG güçlerinin egemenlik alanını sınırlarımızın 30 km. güneyine çekebilmek bizim için gerçek bir başarı durumunda.
Her ne kadar ABD’nin Suriye Özel Temsilcisi James Jeffrey “Türkiye çok fazla şey kazanmadı. YPG oyun dışı kalmadı” diyorsa da kayıpların bir bölümünün yeniden kazanılması da başarı sayılmak durumunda.
***
Diğer taraftan, başta Amerikalılar olmak üzere batılı müttefiklerimizin Türkiye’yi belirli hedeflere yöneltebilmek için PKK silahını kullanmanın hata olduğunu görmeye başladıkları ümidini uyandırıyor bu gelişmeler.
Türkiye’nin terörle mücadelesini PKK propagandasının filtresinden geçmiş haliyle gördükleri için hata yaptıklarını söyleyen Amerikalılar var. Açıkçası, PKK konusunu Erdoğan’ın şahsi meselesi gibi anlayıp birtakım yaptırımları gündeme getirerek Türkiye’nin operasyonunu durdurabileceklerini düşündüler Amerikalılar. Tam aksine bu operasyondan vaz geçmenin mevcut iktidar açısından siyasi intihar sayılabileceğini bilmiyorlardı çünkü.
Çünkü Türkiye’nin kırk yıldır maruz bulunduğu bölücü terör tehdidini de Kürt sorununun mahiyetini ve etnik kimliklerin Türk milli kimliği içindeki konumunu da anlamaktan uzak bir Batı dünyası var karşımızda.
Unutmamak gerekir ki Barış Pınarı Harekatı’na ara verilmesiyle sonuçlanacak olan Beştepe Zirvesi’nde Türkiye ve ABD yetkilileri masaya oturdukları zaman Türk tarafının en önemli kozu Türk halkının kahir çoğunluğunun harekata destek veriyor olmasıydı.
Geçen gün Hürriyet’te Abdülkadir Selvi yazdı. Beştepe’deki zirve sırasında ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı O’Brien’ın “Ateşkes gerçekleşmezse yaptırımlar arttırılarak uygulanacak” sözlerine Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu şu cevabı vermiş: “Yaptırımlar umurumda değil. Bu harekata Türkiye’den tam destek var. Bu yaptırımlarla bir yere varamazsınız.”