İsrail’in Gazze halkına yönelik vahşi soykırım saldırıları altı aydır devam ederken Ankara’nın tutumu birçoğumuzu şaşırttı, bir çoğumuzu da öfkelendirdi.
Çünkü içerideki kamuoyuna “Katil İsrail, soykırımcı Netanyahu, mücahit Hamas” diye hamaset dolu nutuklar atıldığı halde soykırımcı devletle ne diplomatik ne de ticari ilişkiler kesildi.
Yalnızca alelacele bir boykot kampanyası kotarıldı, çoğunun İsrail ile ilişkileri bile kuşkulu olan bazı firmaların ürünlerinin tüketilmemesi istendi vatandaştan. Anlı şanlı hocalar, gazete yazarları, televizyon konuşmacıları “Gazzeliler için bizim yapabileceğimiz tek şeyin bu boykota iştirak etmek olduğunu” söylediler.
Ama öte yandan İsrail’e gıda, elektrik, çimento, demir-çelik, “av silahı”, barut, uçak yakıtı, hatta dikenli tel gibi ürünlerin satıldığı ortaya çıktı.
Tepkilere rağmen bu kirli ticaret ilk günden bu yana kesintisiz devam ettirildi. Benzer şekilde diplomatik ilişkilerimizi de kesmeyi düşünmedik. Öyle ki Gazze’deki soykırım hakkında Uluslararası Adalet Divanı nezdinde Güney Afrika dava açtı. Biz bu davaya müdahil olmaya bile yanaşmadık.
Çünkü hem ekonomide hem de dış politikada bugüne kadar sürdürülen hesapsız ve akıl dışı politikaların yol açtığı tahribat bizi İsrail ile ilişkilerimizi kesmemizi arzu etmeyen güçlerin eline bakar hale getirmişti.
Ne var ki siyasi analizlere göre iktidarın 31 Mart’taki yerel seçimde yaşadığı hezimetin sebeplerinden biri de İsrail ile ticaretin ısrarla sürdürülmesiydi.
“Satılan mallar aslında Filistinlilere gidiyor” veya “Silah satıyoruz ama onlar harp silahı değil, av silahı” diyerek aklımızla alay etmeleri işe yaramadı. Vatandaş yalanlara inanmadı. Siyasi iktidara “İsrail ile kirli ticarete son verin” çağrısı yapanlar hakkında ortaya atılan iftiralar da ters tepti. Mitinglerde bu doğrultuda pankartlar açan gençlerin yaka paça göz altına alınmaları da ancak kamuoyundaki tepkileri arttırmaya yaradı.
Bunun üzerine seçimden hemen sonra İsrail’e yapılan ihracatta kısıtlamaya gidilmesine karar verildiği açıklandı.
Bu sonuç duyarlı kamuoyunun konu hakkında gösterdiği ısrarlı duruşun semeresidir. Başta -tehditlere, baskılara, saldırılara rağmen- ısrarla konuyu gündemde tutan KARAR olmak üzere birkaç yayın organının, bir avuç gazetecinin ve çok az sayıdaki birkaç sivil topluluğun başarısıdır bu.
Gelgelelim iktidar kanadının bu meseleye ilişkin yeni bir kampanyası hiç gecikmeden başladı. Gördük ki bu hususta mağdur olan yine bizim hükümetmiş. Zira İsrail’e ihraç edilen ürünler arasında yer alan jet yakıtı işgal ordusunun Gazze’yi bombalayan savaş uçaklarında kullanılmıyormuş. Sivil uçaklara satılıyormuş yalnızca. Bunun da belgeleri varmış. (Konunun gündeme gelmesinden nedense aylar sonra ortaya çıkmış bu belgeler.)
Jet yakıtı sadece sivil İsrail uçaklarına satılmakta olduğu halde “Bu ülkeye satılan jet yakıtı belki de Gazze halkına ölüm yağdıran savaş uçaklarının uçmasını sağlıyor” diyenler olmuş. Bu çok adice bir iftiraymış, mevcut hükümetin ve sayın cumhurbaşkanımızın Gazze konusundaki hassasiyeti herkesçe bilinirken böyle bir suçlamada bulunmak büyük alçaklıkmış.
Milletvekillerinden köşe yazarlarına, hoca efendilerinden trol efendilerine tam kadro İktidarın uğradığı bu mağduriyeti anlatıyorlar harıl harıl. Görülen o ki bunlara hak veren bir kitle de var. “Nasıl böyle bir şey söylersiniz” diye -belki de samimi bir öfkeyle- ortalığı ayağa kaldırıyorlar.
Mamafih, her şart altında desteklemekten geri durmadıkları hükümete dönüp de
“Hani İsrail ile ticaretimizi çoktan sonlandırmıştık, hani oraya gönderilen mallar aslında Filistinlilere gidiyordu, hani İsrail’e ihracat dış güçlerin yalanıydı diye sormak” akıllarına gelmiyor.
Jet yakıtı -doğruysa- yalnızca sivil uçaklara veriliyormuş, bunun üstünde tepiniyorlar…
Mesela İsrail’e satılan dikenli tel de mi sivil amaçla kullanılıyor diye sormaya ihtiyaç duymuyorlar. Çünkü hükümetlerinin her hangi bir konuda herhangi bir yanlış iş yapmış olabileceğine inanmıyorlar.
Ama bu çekirdek kitlenin gösterdiği kör partizanlık ve ana akım medyanın iki yüzlülüğü iktidar partisinin geniş çeperindeki seçmen kitlesini partilerinden daha da uzaklaştırmaya, gönüllerini yeniden ısıtmayı daha da zorlaştırmaya yarar ancak.
“Bu işten de mağdur çıkmasaydınız be kardeşim!” derler adama…