Olup bitenlerin gerekçesini kimsenin aklı mantığı almıyor ama yine de sormadan edemiyoruz: Neden?
Madem sonunda buraya gelinecekti, neden yapıldı onca tuhaf şey?
Pazar akşamı “Faizleri düşürüyormuşuz! Benden başka bir şey beklemeyin. Bir Müslüman olarak naslar neyi gerektiriyorsa onu yapmaya devam edeceğiz. Hüküm bu!” diye konuşan Erdoğan ertesi gün döviz kurunun beklendiği üzere yeniden fırlaması ve Merkez Bankasının dolar satarak yaptığı müdahalenin de işe yaramaması üzerine mi yaklaşımını değiştirdi?
Döviz kuruna ayarlı mevduat faizi çözümü birden bire o gün mü akıllara geldi?
Pazar akşamı söylenen sözlerin pazartesi sabahı döviz piyasasındaki sonucunun ne olacağı bilinmiyor muydu? Biliniyorsa bu açıklamaların bir süredir ısrarla sürdürülmesinin sebebi neydi?
Pazartesi akşamı yapılan konuşmada naslardan niye söz edilmedi?
Bundan sonra “nasların gerekleri” yapılmayacak mı?
Kurları kontrol edebilmek için bulunan çözüm “dövize endeksli mevduat faizi” olduğuna göre bunu naslarla nasıl açıklayacaksınız?
Yoksa artık “nas retoriği” tamamen terk edilecek mi?
(Faiz konusundaki nasların özellikle belirli bir anlayış doğrultusunda yorumlandığını da unutmamak lazım. İslam’ın yasakladığı tefeci faiziyle bugünkü kredi veya mevduat faizinin bambaşka olgular olduğunu ilahiyat alimlerinin çoğu söylüyor. Dini hükümlerin siyasi tartışmalara konu edilmesinin sakıncalarını ise söylemeye bile gerek yok.)
***
Yeni açıklanan sisteme göre bankada TL mevduatı olan kişilerin milli paramızın döviz karşısındaki değer kaybından kaynaklanan zararlarını Hazine karşılayacakmış. Peki, bankada parası olmayanların uğradıkları doğrudan veya dolaylı zararları kim karşılayacak?
Bankada parası olanlara gösterilen şefkat ve merhametin bankada parası olmayandan esirgenmesi dört kitabın hangisine sığar?
2002-2012 arasındaki 10 yıl boyunca -yani “Eski AK Parti” döneminde- hep 2 TL’nin altında olan dolar kurunun “Yeni AK Parti” döneminde 18 TL’ye kadar çıkıp Erdoğan’ın piyasalara teminat veren son açıklamasından sonra tekrar 12 liraya kadar düşmesi kırk gün kırk gece kutlanmayı hak eden büyük bir başarı mı?
Arada ne kazandık ne kaybettik? Kim ne kazandı, kim ne kaybetti? Ya da niye buraya geldik?
****
“Yeni AK Parti” döneminde -her nedense- ekonomi bilimiyle savaşarak, reel piyasayla inatlaşarak ve yatırımcıyı korkutarak uygulanan “düşük faiz yüksek kur” politikası Cumhurbaşkanı'nın damadı bakanlıktan ayrıldıktan sonra terkedilince kurlarda normalleşme görülmüş olduğuna göre daha sonra niye tekrar eski yanlış politikaya geri dönüldü?
Amaç gerçekten kuru kontrol etmek ise niçin işe yaramış olan yöntem terk edilip işe yaramamış olan eski yaklaşım yeniden ortaya sürüldü?
Kontrolsüz şekilde faiz indirmenin kurları patlatacağı uyarılarına karşı son zamanlarda “Biz zaten Türk lirasının değerini bilerek düşük tutuyoruz, çünkü ekonomide yeni bir şey deniyoruz” cevabı veriliyordu. O zaman Merkez niye dövize müdahale etmeyi sürdürdü? Bunun için -borçla toplanmış- rezervlerini sattı? Hem de bu yöntem bir işe yaramadığı halde?
Israrla devam ettirilen faiz indirimlerinin ne sonuç vereceğini artık mahalle bakkalının çırağı bile öğrenmiş olduğuna göre, bir yandan faiz indirip döviz kurunu patlatırken öbür yandan kuru düşürmek için döviz satmanın mantığı neydi?
Geçmişte 128 milyar dolar eritildiğinde bile sonuç vermeyen bu yöntemi niye ısrarla denemeye devam ettik?
Dostlar alışverişte görsün diye mi?
“Enflasyonun sebebi faizdir, faizi düşürürsek enflasyon da düşer” iddiasını kanıtlamak için tekrar pahalı bir deneme mi yapılmak istendi yoksa?
O zamandan itibaren faizler sürekli ve kademeli olarak düşürüldüğü halde söz konusu iddia neden bir türlü kanıtlanamadı? Bunun cevabı verilebildi mi?
Son olarak ortaya atılan kur ayarlı örtük faiz modeliyle yeniden “daha önce işe yaramış olan” yönteme geri dönülmüş olmuyor mu?
O halde bu millet niye çekti onca sıkıntıyı bir kere daha?
Madem sonunda tekrar buraya gelinecekti neden yapıldı onca tuhaf şey?
Yazık değil mi!