14 Mayıs’taki seçimin sonucu birçok bakımdan sürpriz özellikler gösterdiği için rasyonel değerlendirmelerin yüzüne pek bakılmayan bir ortam oluştu. “Artık her şey bitti” yaklaşımı iki tarafta da yaygın bir kabul kazandı. Bir yanda iktidar destekçilerinin zafer sarhoşluğuna, öbür yanda muhalif kamuoyunun ümitsizliğe kapılması aslında eşit derecede iki büyük handikap.
Çünkü seçimi kazandıracak asıl faktör seçmenin duygu dünyasını ve ruh halini yönetebilme becerisidir.
İlk turdaki tablo nasıl olursa olsun, “İkinci turda kim başarılı olur?” sorusunun cevabı değişmez: Birinci turdaki sonucun nasıl oluştuğunu anlamaya çalışıp buna göre ikinci tura hazırlanan taraf başarılı olur.
İki hafta sonra farklı şartlarda yeni bir seçim yapılacağı gerçeğini anlayamayan veya anlamak istemeyen taraf başarısız olur.
Unutulmaması gereken husus her seçimin diğer seçimlerden ayrı şartlarda yapıldığı gerçeğidir. İki seçimin arasında altı ay veya on beş gün olması sonuçların aynı olmasını gerektirmez. Önemli olan şartların değişip değişmediğidir.
İktidar açısından bakarsak, rakibinden dört puan fazla oy aldığı için daha avantajlı görülen Erdoğan’ın 28 Mayıs’ta gireceği seçimin 14 Mayıs’taki seçim olmayacağını unutmamak lazım. Oyları yüzde 35’e gerilemiş, yani 2002’deki çekirdek seçmeninin oranına düşmüş olan AK Parti’nin, ilk turdaki sonuç sayesinde cumhurbaşkanlığı seçiminin ikinci turunu kazanmayı garantilediğini düşünmek için ülkedeki toplumsal ve siyasi realiteleri bütünüyle yok saymak gerekir. İki haftayı bırakın, 24 saatte bütün dengelerin değişebileceğini en iyi Erdoğan gibi tecrübeli politikacılar bilirler. Normal zamanlarda ve normal şartlarda elbette bir adayın toplumdaki desteği birdenbire dramatik ölçüde değişmez. Ancak 14 Mayıs’ta yüzde 49’u oluşturan tek bir eğilimin mevcut olmadığı, bu sonucun birçok faktöre dayandığı akıldan çıkarılmamalı.
***
14 Mayıs’tan sonra yaptığım ilk değerlendirmede iktidar kanadının erken zafer sarhoşluğu içine girmesinin yanıltıcı olduğuna dikkat çekmek üzere birkaç noktanın altını çizmeye çalışmıştım:
Bir. Erdoğan’ın “esas olarak milletvekili seçimindeki ittifak sayesinde aldığı” yüzde 49’un ikinci turda muhafaza edilmesi en başta MHP ve Yeniden Refah olmak üzere müttefik parti seçmenlerinin desteğini aynı kararlılıkla sürdürmesine bağlı. Bu da kolay değil.
İki. Zaten meclis çoğunluğunu elde etmiş olan AK Parti’nin bir de cumhurbaşkanlığını yeniden almasıyla oluşacak mutlak iktidar yapısını arzu etmeyecek ve bunun bilhassa son beş yılda ortaya çıkan sorunların çözülme şansını azaltacağını düşünenler de olacaktır.
Üç. İlk turda seçmen bölücü terör konusundaki hassasiyetine dair güçlü bir mesaj vermiş oldu. Ama ekonomideki tehlikeli gidişat başta olmak üzere kötü yönetimin doğurduğu sorunlar için ayrı bir mesaj verme fırsatı bulamadı. Bunu da ikinci turda yapabilir.
Özetle söylenecek olursa, Erdoğan seçimde kendisi için gerekli olan bütün pozitif şartları büyük bir ustalıkla oluşturdu. Ne var ki bu şartları iki hafta sonraki seçimde yeniden bir araya getirmesi çok zor. Başka şartlarda, seçmen davranışlarını başka saiklerin belirleyeceği başka bir ortamda başka bir seçim yapılacak çünkü.
***
Aynı durum muhalefet bloku açısından da geçerli. Aynı şartlarda seçime girmeyecek Kılıçdaroğlu da. Ama Kılıçdaroğlu’nun bu durumu avantaja dönüştürme şansı daha fazla.
Millet İttifakı adayının ilk turda beklenen seviyede destek alamayışındaki en önemli sebebin rakibi tarafından ileri sürülen “terör örgütlerinden destek alıyor” suçlamasını boşa çıkarmakta yeterli başarıyı gösteremeyişi olduğu çok belli. Son bir haftada verilmeye başlanan mesajların yeterli etkiyi sağlamakta geç kaldığı belli. Şimdi görünen o ki muhalefet karşı tarafın sistemli ve sürekli hücumları neticesinde kendisi için zayıf karına dönüşen bu konuda daha yüksek sesle ikna edici bir politika ortaya koymakla uğraşacak ikinci tura kadar. Bunun yanında iktidarın zayıf karnı olan kötü yönetim ve bunun özellikle ekonomideki tahripkâr sonuçları önümüzdeki on gün boyunca yeniden gündeme gelecek ve seçmen(in bir kısmı) bazı şeyleri yeniden düşünecek.
Burada muhalefetin avantajı Kılıçdaroğlu’nun asgari destek tabanından, Erdoğan’ın ise azami destek tavanından işe başlayacak olmaları. Erdoğan yüzde 49’u yerinde tutmak ve ayrıca üstüne bir puan daha ilave etmek zorunda. Kılıçdaroğlu ise esas olarak ilk turun küskünlerini yanına çekmeye uğraşacak. İlk turdaki fark yaklaşık 2,5 milyon oydu. Buna mukabil iktidarın devamından yana olmamakla birlikte muhalefeti bazı konularda yetersiz veya belki yanlış yolda gören çok geniş bir seçmen kesimi var ortada.
Sinan Oğan’a verilen, İnce’ye çıkan yaklaşık 3 milyon oyun yanında bilinçli olarak geçersiz şekilde kullanılan 1 milyon oy mevcut. İkinci turdaki eğilimi henüz belli olmayan bu 4 milyonluk geniş seçmen kitlesinin yanında bir de 14 Mayıs’ta hiç sandığa gitmeyenler de var ki bütün bu insanların 28 Mayıs’ta ellerine alacakları mühürle ilk turdaki sonucu tersine çevirmeleri pekâlâ mümkün.
Ancak her şeyden önce muhalefet kesiminin özellikle de “CHP kamuoyu”nun yeniden sandığa motive olmalarını sağlamak gerekiyor. Bu kesimin komplo teorileriyle, günah keçisi arayışlarıyla, parti yöneticilerini eleştirmekle meşgul olmayı en azından bir on gün için bırakmaya ikna edilmesi şart.