Hayatı, sanatı, eserleri

İbrahim Kiras

Bizdeki biyografi literatürü, en azından batı ülkeleriyle karşılaştırıldığında, pek zengin sayılmaz maalesef. Hatta Türkçedeki biyografi yayınlarının önemli bir bölümü tercüme eserlerden oluşuyor.

Bu serilerin hemen hepsi bilhassa üniversite muhitlerinin ürünü…

Bizim akademik dünyanın verimsizliğinden mi, yoksa çeviri kitap basmanın ticari kolaylığından mı bilinmez, biyografi alanındaki telif eserler çeviri eserlerden hem sayıca hem de ne yazık ki nitelik bakımından çok daha gerideler.

Öyle ki Türkçede yayınlanan en iyi Abdülhamid biyografisi Fransızcadan çevrildi. En iyi Atatürk biyografisi İngilizceden…

(Prof. Hikmet Özdemir’in epeydir üzerinde çalıştığını bildiğimiz “Atatürk’ün Entelektüel Biyografisi”nin bir an önce tamamlanıp yayınlanmasını bekliyoruz bu arada… Çünkü bu alandaki ciddi boşluğun behemehal doldurulması gerekiyor.)

***

Bardağın boş tarafı realite. Ama dolu tarafını da görmek lazım. Zira sayısı çok fazla olmasa da kalite anlamında çok iyi biyografiler de telif edildi Türkçede. Bu vadideki paha biçilemez değerde eserler arasında ilk aklıma gelenleri anmak istiyorum.

Mehmet Emin Erişirgil’in yakın tarihimizin en önemli fikir adamlarından ikisi, Gökalp ve Akif üzerine yazdığı iki eser Türkçe biyografi literatürü dendiğinde ilk aklıma gelen kitaplar: “Ziya Gökalp/Bir Fikir Adamının Romanı” (1951); “Mehmet Akif /İslâmcı Bir Şairin Romanı” (1956) …

Ama bunlar klasik biyografiler tarzında değil, anılarla da harmanlanarak kurgusal birer anlatı şeklinde kaleme alınmış eserler. Her iki kitabın başlığında yer alan “roman” adlandırması bunun ifadesi. Dolayısıyla konu ettiği kişilerin “hayatını ve eserlerini” eksiksiz anlatma iddiasında değil. Ama bana sorarsanız Akif ve Gökalp’i “anlamak” isteyenler için bu iki büyük karakteri gerçekten anlamış bir kafanın ürünü olan bu eserlerin alternatifi yok.

Erişirgil’in “roman”ları edebî anlamda roman değil ama edebî bir tür olarak roman formatı içinde yazılmış biyografi örnekleri hem dünyada hem de bizde çokça var. Mesela, büyük romancımız Oğuz Atay’ın “Bir Bilim Adamının Romanı” (1975) adlı eseri bu türün en iyi örneklerindendir. Özellikle son yıllardaki artan etki gücüyle Türk edebiyatının kanonik eserlerinden biri haline gelen Tutunamayanlar’ın yazarı bu iddiasız romanında üniversiteden hocası olan Mustafa İnan’ı merkez alarak bir dönemin idealist neslinin hayat anlayışını yansıtmıştır.

Roman demişken… “Üç İstanbul” müellifi Mithat Cemal Kuntay’ın üç büyük isimle ilgili üçü de ayrı ayrı tarzlarda yazılmış eserlerini de anmam lazım: “Mehmet Akif” (1939) “Sarıklı İhtilalci Ali Süavi” (1946) ve “Namık Kemal” (1956).

Sonuncusu vatan şairimiz -ve dönemi- üzerine yapılmış en kapsamlı çalışmadır ve ihtiva ettiği belgelerle de zengindir.

***

Klasik biyografi alanındaki literatür büyük ölçüde Türkoloji kürsülerindeki akademisyenlerin gayretlerinin mahsulü. Mesela Beşir Fuat üzerine en önemli ve galiba bu çaptaki yegâne çalışmayı bir felsefeci değil edebiyatçı yaptı: Orhan Okay’ın “Beşir Fuad: İlk Türk Pozitivist ve Natüralisti” (1969) çalışması halihazırda aşılamamış bir eser. Tıpkı “Batı Medeniyeti Karşısında Ahmet Midhat Efendi” (1974) adlı diğer monografisi gibi…

Keza yakın tarihin dikkate değer figürlerinden Ali Suavi üzerine en kapsamlı çalışmayı bir tarihçi değil, edebiyatçı yaptı: Hüseyin Çelik, “Ali Suavi ve Dönemi” (1994).

Son zamanlarda epeyce zayıflamış olsa da bu üretim çoğunlukla İstanbul merkezli bir akademik zincirin halkalarından oluşuyor. En başta kendisi de üstadı Yahya Kemal üzerine en önemli monografilerden birini telif etmiş olan Tanpınar’ın yolunu izleyen Mehmet Kaplan ve talebelerinin eserleri bunlar hep…

Mehmet Kaplan’ın mükemmel çalışması “Namık Kemal Hayatı ve Eserleri” (1948) burada zikredilmese olmaz. Ne var ki “İstanbul Edebiyat” ekolünün bu sahada vermiş olduğu bütün ürünleri burada sayamayız tabii, hepsini temsilen içlerinden birini analım: Birol Emil’in 1967’de doktora tezi olarak tamamladığı “Mizancı Murad Bey, Hayatı ve Eserleri” (1979) bu janrın en iyi örnekleri arasında.

***

Akademik dünyanın dışında biyografik çalışmalara bakacak olursak ilk olarak Tahir Alangu’nun aşılmamış ve galiba aşılamaz çalışması “Ömer Seyfettin Ülkücü Bir Yazarın Romanı” (1968) geliyor aklıma. Sonra Beşir Ayvazoğlu’nun bilahare genişleterek ve mükemmelleştirerek yeniden yayımladığı “Yahya Kemal Eve Dönen Adam”ı (1985).

Ayvazoğlu Türk edebiyatının ve kültür dünyasının belli başlı isimlerinden çoğu hakkında kimi Yahya Kemal'i anlattığı “Bozgunda Fetih Rüyası” (2001) gibi biyografik roman, kimi Peyami Safa’yı anlattığı “Peyami” (1998) gibi araştırma formatında eserler yayımladı. Mevcut biyografi literatürümüze katkısı unutulamaz.

İktisat tarihçisi Ahmed Güner Sayar’ın başta kendi hocası Ülgener’e dair yetkin eseri “Bir İktisatçının Entellektüel Portresi Sabri F. Ülgener” (1998) olmak üzere bu sahada verdiği mahsulat akademik örnek değeri taşıyan çalışmalar.

Şevket Süreyya Aydemir’in eserleri fazlasıyla sübjektif. Yine de onca büyük bir emeğin ürünlerine bigâne kalınması caiz değil.

***

Her ne kadar Batıdaki kadar zengin olmadığını söylemiş olsam da Türkçe biyografi literatürü bahsettiğim kitaplardan ibaret değil elbette.

Şu anda aklıma gelmeyen eserler de vardır muhakkak. Aklıma gelenlerin tamamını sıralamama imkân da yok zaten. Bu bakımdan eksiklerim hoş görülsün. Çünkü amacım kitap raflarında yapacağımız bir gezinti yoluyla bahsettiğimiz literatüre ilişkin bir tablo çizmeye çalışmaktı, eksiksiz bir liste yapmak değil.

Umulur ki bunca değerli çalışma örnek alınarak hem kalite hem de kantite yönünden Avrupa ve Amerika’daki biyografi literatüründen aşağı kalmayacak eserler üretilsin.

İkide bir değerlerimizi tanımaktan ve tanıtmaktan söz ediyorsak, unutmayalım, bunun bir yolu da bu…

Yorum Yap
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Yorumlar (3)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.