Halka sorsaydınız başınız ağrımazdı

İbrahim Kiras

En son Üsküdar’daki Şemsipaşa Camii meselesi tartışılırken yazmıştık, “bu tür konularda halkın görüşüne başvurmayı kural haline getirmek gerekiyor” diye… Şunu da ilave etmiştik: “Bütün bu işlerin siyasi karşılığının da olduğu görülerek AK Parti’nin şehir, kültür, mimari konularındaki yaklaşımını adamakıllı gözden geçirmesi ve bu cümleden olmak üzere AK Partili belediyelerin hem iş yapma tarzlarını hem de toplumla iletişim kurma yollarını komple değiştirmeleri gerekiyor.”

Hatırlayın, Mimar Sinan mirası Şemsipaşa Camii’nin 500 yıllık duvarlarını çatlatan kazıklı sahil yolu projesine karşı Üsküdar halkının itirazlarına o halkın seçtiği belediyeci “siz bilmezsiniz, bu işi biz biliriz” demeye getiren cevaplar vermişti. Mimar Sinan’ın eşsiz eserinin duvarlarında ortaya çıkan çatlaklar kamuoyunun infialine yol açmasa projeden vaz geçilmesi de söz konusu olmayacaktı muhtemelen.

Buradaki mesele belediyecilerimizin estetik algılarının, şehircilik anlayışlarının vs. ötesinde ülkemizdeki yönetim ve demokrasi anlayışıyla ilgili.

Bir belediyeci ne bir mimara ne de bir sanat tarihçisine danışma gereği duymadan bir semtin tarihi ve tabii dokusunu değiştirecek kararlar alabiliyor. Konuyu o semtin sakinlerine sormak zaten kimsenin aklına gelmiyor.

Oysa Gezi Parkı olayları patlak verdiğinde bundan sonra bu tür projelerin bölge halkının onayı alınmaksızın hayata geçirilmeyeceği açıklanmıştı. O günden bu yana İstanbul’daki herhangi bir proje için halktan onay istendiğini hatırlamıyorum ben. Ne Yedikule Bostanları için ne Acıbadem Parkı için ne de Küçükçamlıca Tepesi için…

***

Bir de şu var tabii: Özellikle şehrin merkezî -veya tarihi- bölgelerinde yaşanan bu tür hadiseler kamuoyuna aksediyor ama uygulama her yerde aynı. Merkezde ne varsa periferide de o var. Diğer yandan, AK Parti iktidarda olduğu için bu partiye mensup belediyelerin şehircilik anlayışını merkezi yönetimin şehircilik ve kültür anlayışıyla bir arada değerlendirip eleştiriyoruz. Ama işin içinde imar rantı da söz konusu ise belediyelerin parti mensubiyetinin pek anlamının kalmadığı vakıa. CHP’li Büyükçekmece Belediyesinin ağaçlık Albatros arazisini satışa çıkarmasından tutun, Küçükçekmece Gölü’nün görünümünü ve hatta doğal yapısını değiştiren devasa yapı bloğuna, Ataşehir’de olup bitenlere kadar her şey göz önünde. İstanbul dışındaki durumun da bundan farklı olmadığını sanıyorum.

Konunun belki de en üzücü tarafı şu: Bugüne kadar şehir halkının onayının alınma gereği akla gelmeden başlanmış projelerin ancak çok küçük bir bölümü kamuoyunun itirazları üzerine durduruldu.

***

Şimdi de nur topu gibi bir Aşiyan Parkı meselemiz var. Konu yine “belediye ağaç kesiyor” iddiasıyla gündeme geldi. İBB tarafından yürütülen projeye göre Hisarüstü’nden Hisar’a yani Aşiyan Parkı’nın bulunduğu alana füniküler adı verilen raylı vagon sitemi inşa ediliyor. Galata ile Karaköy arasındaki “Tünel” gibi… Dolayısıyla Aşiyan Parkı içindeki belirli bir alanın ağaçlardan arındırılması icap ediyor. Belediye açıklama yaptı, “ağaçları kesmeyeceğiz, yerlerinden sökeceğiz, sonra başka yere dikeceğiz” diye… Bazıları rahatladı bu açıklama üzerine, bazılarının endişeleri devam ediyor.

Ancak, bana sorarsanız, buradaki asıl mesele tartışılan projenin lüzumsuzluğu. Ulaşım konusunda bir ihtiyacın karşılanması mevzubahis olsa belediyenin Aşiyan Parkı’ndaki ağaçları yerlerinden söküp başka yere dikme kararı, bırakın eleştirilmeyi, çağdaş belediyecilik yaklaşımı olarak takdir edilmelidir. Ama öyle bir durum yok. Bölgeyi bilenler bilir. Hisarüstü semtini yalnızca birkaç yüz metre uzaklıktaki Hisar’a veya Bebek’e raylı sistemle bağlamak “fazla lüks” bir proje.

Hisarlılar, Bebekliler aslında Hisarüstü’ndeki metro istasyonuna ulaşmak için fünikülere ihtiyaç duyuyorlar belki de. Çünkü dar bir yokuşu tırmanmaları lazım ne de olsa… Gerçi İstanbullular mesela Taksim’de, Zincirlikuyu’da ve pek çok diğer istasyonda turnikelerden geçtikten sonra metro vagonlarına ulaşmak için yürüyorlar neredeyse o kadar yolu ama yanılan ben olabilirim tabii. İstanbul’da yaşayan 20 milyon vatandaştan yalnızca birinin fikri bu. Buradaki mesele hangi fikrin doğru veya yanlış olduğundan ziyade halkın onayının istenmesi konusunda bir alışkanlığın yönetim anlayışımıza bir türlü yerleşmemesi.

Projenin lüzumsuzluğu ve yatırımın rantabl olmayışı konusunda benim şahsi görüşüm bir yana, bu işe girişilirken halkın fikri sorulsaydı fena mı olurdu? Vatandaş onaylasaydı projenizi, o zaman her türlü itirazı göğüsleme şansınız da olurdu. Başınız ağrımazdı.

Yorum Yap
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Yorumlar (16)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.