Yedi yıl önce gerçekleşen, iki yıl önce ise bazı kişiler hakkında “organizatörü” oldukları suçlamasıyla dava açılan Gezi Parkı olayları bugün zihinlerde yaşandığı günkü şeklinden ziyade aradan geçen zamanda oluşan haliyle yer tutuyor. Bir mitoloji oluştu Gezi hakkında. Muhalif sol kesimde idealleştirilen “sivil direniş” eylemi olarak... AK Parti cenahında “dış güçlerin tezgahladığı bir darbe girişimi” olarak...
Bu kadar yakın bir zaman önce hepimizin gözü önünde olup bitmiş bir hadisenin bu kadar farklı değerlendirilmesi toplumdaki büyük ve tehlikeli yarılmanın marifeti... Gezi Parkı olayları sırasında boyutları şimdikinden daha küçük olan, yani son yedi yıl içinde bu olayların üzerinden daha da büyümüş olan bir yarılmanın...
Peki, neydi bunun sebebi? O günlere geri dönüp yaşananları bir hatırlayalım... AK Parti’nin kurulduğu ve kısa sürede iktidara geldiği sıralarda en yetkili ağızlardan topluma verilen mesaj “ideolojik gömleklerin çıkarılmış olduğu, kimsenin dışlanmayacağı, kimsenin ötekileştirilmeyeceği, vaktiyle mütedeyyin insanların başına gelenlerin başkalarına yaşatılmayacağı” şeklindeydi… Ancak 2007’de “eski Türkiye”nin temsilcilerinin hazımsızlıklarının yol açtığı 367 rezaleti ve e-muhtıra olayı toplumun geniş kesiminin öfke ve tepkisine yol açarak iktidar partisi açısından bir seçim başarısına dönüştükten sonra bu siyaset dili yavaş yavaş değişme yoluna girdi.
* * *
2010 referandumuyla birlikte siyasetteki karşıtlıkların toplumsal bir kutuplaşmaya evrilmesinin yolu açıldı. Bu süreçte yeni bir dil egemen oldu iktidar partisi yönetiminde. Kutuplaştırıcı bir dil. Kendi taraftar kitlesini birtakım iç ve dış tehditlere, hatta içeride “düşman” bir kitleye karşı konsolide etmeyi siyaset stratejisi olarak benimseyen bir anlayış.
Benimsenen yeni yönetim üslubunun habercisi de “konuşma üslubu” oldu. Söz gelimi “hiç kimseyi ötekileştirmeyeceğiz” retoriğinin yerini “çatlasanız da patlasanız da...” lafları, “80 milyonun kardeşliği” veya “Biz kavga için değil hizmet için varız” kalıplarının yerini “Bunlar...” retoriği aldı. Türk toplumu ilk defa ülkeyi yönetenlerin ağzından içki içenleri, mini etek giyenleri vs. alenen aşağılayan sözler duyuyordu.
Gezi Parkı olayları bir ölçüde buna tepki olarak doğmuştu. Tabii aynı zamanda AVM kavramının simgelediği bir zihniyete gösterilen tepki vardı. Parktaki ağaçların, burada “AVM yapılması için” kesildiğine dair haberler olayların başlamasından ancak üç gün sonra yalanlanabildi. Topçu Kışlası’nın yeniden inşası fikrinin başından beri bir “rant girişimi” olarak algılanmasının önüne ise geçilemedi. Kışla binası konusunda gösterilen ısrarın sebebi izah edilemedi. O yüzden olaylar bu noktaya geldi zaten.
* * *
Şunu da söylemek lazım ki gidişatın vahametini fark edenler eleştiri ve uyarılarını belirli kanallardan dile getiriyorlardı. Ben de bir gazete yazarı olarak olayların henüz çığırından çıkmamış olduğu ilk günlerde toplumsal barışın korunması için meselenin sebep-sonuç ilişkisi içinde değerlendirilmesi ve polisiye müdahaleyle değil, siyasi yaklaşımla oradaki kalabalığın evlerine gönderilmesi gerektiğini yazmıştım. Ama bu tür uyarılara kulak asılmadı. Sonuç olarak Taksim Meydanı’nda biriken kitlesel huzursuzluk marjinal örgütlerin işin içine zevkle karıştığı bir tür isyan hareketine dönüştü.
Böylece toplumdaki bir fay hattı yeniden harekete geçirildi… Muhafazakâr kesimin hatırı sayılır bir bölümünde Gezi Parkı eylemleri sempatiyle hatırlanmayan, marjinal sol militanların görüntüleriyle veya yakılıp yıkılan araçlar vs. ile zihinlere kazınan kötü bir hatıra olmakla kalmadı, dindar insanların varlığına tehdit oluşturan “düşman” bir gücün simgesine dönüştü… CHP ve “Bay Kemal” gibi…
Gerçi bu yolla tabanın konsolidasyonu sağlandı ve lider kültü güçlendi ama ülkenin yarısının huzursuzluğu da kemikleştirildi. Buradaki risk görülmek istenmedi nedense.
Şimdi yapılanlar da bugüne kadar “başarı” sağladığı görülen bu siyaset yönteminin -risklerinin görmezden gelinerek- sürdürülmeye çalışılması neticesinde toplumdaki huzursuz kitlenin her geçen gün daha da büyümesinden başka sonuç vermiyor ve veremez…