Erdoğan için en zor süreç

İbrahim Kiras

Cumhur İttifakı ortağı MHP lideri tarafından başlatılan “İmralı süreci” konusunda AK Parti liderinin tavrında netlik olduğu söylenebilir mi?

Erdoğan’ın daha ilk günden itibaren “Öcalan’ı serbest bırakalım, o da PKK’yı dağıtsın” yaklaşımına mesafe koyduğunu, ortağının bütün Türkiye’de gündemin ilk maddesi olarak tartışılan çağrısı hakkında uzun süre hiçbir yorum yapmadığını, aradan bir ay geçtikten sonra “Cumhur İttifakı ortağımızın öncülüğünde son dönemde ortaya konulan yaklaşımlar önyargısız değerlendirilmeli” gibi soyut bir ifadeyle yetindiğini hep birlikte izledik.

Diğer yandan, Bahçeli’nin bir gün aniden Öcalan’ı Mecliste konuşmaya çağırdıktan hemen sonra hükümet tarafından DEM Partili belediyelere kayyum atandığını unutmamak lazım. Kayyum hamlesine karşı MHP liderinin Ahmet Türk’e sahip çıkan açıklamalarını da hatırlamak lazım.

Öyle anlaşılıyor ki Erdoğan, öncelikle, PKK’nın bir anda kurucusundan gelen talimatla kendi varlığını sona erdirmesi beklentisinin gerçekçi bir yaklaşım olmadığı görüşüne hak veriyor. Böylesine ince bir ip üzerinde yürümeyi riskli görüyor. Hem içeride hem de dışarıda çok büyük sorunların yükü üzerine bu kadar hassas bir meselenin yükünü eklemeye sıcak bakmıyor. Ortağının ortaya attığı proje gerçekleştirilebilse dahi bunun siyasi sonuçlarını öngörmenin zorluğunun da farkında.

Bu yüzden İmralı projesine yönelik mesafesini korumaya çalışıyor Erdoğan. Baksanıza, İmralı heyetinin meclisteki partilerin genel başkanlarıyla görüşme programında bile AK Parti lideri yer almadı. İktidar partisinin grup başkanıyla bir araya geldi dün heyet. Oysa ortağı, DEM Parti heyetini Meclis’teki odasının kapısında karşıladı, yine kapıya kadar çıkıp uğurladı.

Cumhur ittifakında görüş ayrılığı yok diye açıklamalar yapılıyor sürekli ama bu açıklamalara niçin bu kadar fazla ihtiyaç duyulduğu da bir başka soru işareti oluşturuyor.

Ancak bir yandan da İmralı süreci yürümeye başladı artık. DEM’liler epeyce gecikerek de olsa adaya gittiler, döndüklerinde Meclis Başkanıyla ve MHP lideriyle görüştüler. Parti turlarına da devam ediyorlar. Üstelik müzakerelerin olumlu geçtiğine dair birtakım “kulis bilgileri” yayılıyor.

Erdoğan’ın dikkat çeken temkinli duruşuna rağmen ortağının ısrarıyla girilmiş olan yoldan geri dönüş pek muhtemel görünmüyor bu aşamada.

Bu bağlamda Erdoğan’ın vaktiyle “Ben görevimin başında olduğum sürece İmralı canisi hapisten çıkamaz” şeklindeki eski açıklamaları gündeme getiriliyor. “Hayır, Erdoğan böyle bir şey yapmaz” demek için değil. Yapabilir demek için. Çünkü o eski açıklamaları gündeme getirenler bir yandan da Erdoğan’ın vaktiyle rahip Brunson için “Bu can bu tende olduğu müddetçe o teröristi alamazsınız” dedikten sonra ne yaptığını hatırlatıyorlar.

Yani, “İmralı sakini için geçmişte söylediklerinin de tam tersini şimdi pekala yapabilir” diyorlar.

Evet, siyasette bazen böylesi keskin dönüşlere rastlamıyor değiliz. Bilhassa Erdoğan’ın uzun iktidar yılları içinde değişen şartlara göre farklı zamanlarda birbiriyle yüzde yüz çelişen tutumlar almaktan kaçınmadığını da biliyoruz. Ancak bu defaki durum yalnızca önceden söyledikleriyle çelişme kaygısıyla açıklanabilir bir mesele değil.

Şu var: “Öcalan’ı hapisten çıkaran kişi” olmayı Türkiye’de hiçbir siyasetçi kolayca göze alamaz.

Öcalan’ın çıkartılmasının ardından Meclisteki DEM parti oylarıyla cumhurbaşkanlığına aday olma yolunun açılması da Erdoğan’ın tercih edeceği “çözüm yolu” olamaz herhalde. Çünkü bu şekilde gireceği seçimde nelerle karşılaşabileceğini ülkedeki en tecrübeli siyasetçilerden biri olarak en iyi kendisi bilir.

Şu anda, ne olursa olsun, ortağının ortaya attığı projenin karşısında görünmesi mümkün değil. Ama bunu bütünüyle destekliyor görünmekten kaçındığı da belli.

Onun için “Terörün ortadan kaldırılması hedefinde hiçbir ayrılığımız yok” gibi ortadan şeyler söylüyor, ortağıyla arasında bir anlaşmazlık olmadığını ifade için. İmralı ile görüşme, Öcalan’ın umut hakkı, yeni süreç, Meclise gelip konuşsun çağrıları hakkında somut bir değerlendirme yapmıyor.

Gerçi ilk aşamada şimdikinden çok daha mesafeli duruyordu. Bahçeli’nin ısrarlı tutumu Erdoğan’ı da mecburen daha ortada bir noktaya getirdi ama anlaşılan o ki Cumhurbaşkanı bu işin ne getirip ne götüreceğinin hesabını yapmaya hâlâ devam ediyor. Hâlâ ölçüp tartıyor.

Peki, eğer “bu işin” kendi lehine bir siyasi sonuç getirmesinin mümkün olmadığına karar verirse nasıl bir tutum alabilir?

Bunu siyaset sahnesindeki herkesin düşünmesi lazım herhalde.

Yorum Yap
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Yorumlar (57)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.