Önceki gün ilginç bir haber gördüm: Buca Belediyesi elli bin kişiye Nutuk dağıtmış. “Atatürk’ün tarihe ve geleceğe ışık tutan ölümsüz eseri Nutuk” diyordu ajans haberi. Geleceğe ışık tutan lafından bahsettiği kitabın kapağını hiç açmamış olduğu anlaşılan bir meslektaşımızın kaleminden çıkan haber metnine göre, “Görevliler Atatürk’ün eserini alıp okumak isteyen binlerce vatandaşın yoğun talebine yetişmekte” zorlanmış. “Atatürk’ün ölümsüz eserinden alabilmek için saatler öncesinden uzun kuyruklar oluştur”an vatandaşlar “Nutuk’u başlarının üzerinde taşıyıp ilginç görüntüler oluştur”muşlar.
Anladığım kadarıyla önümüzdeki anayasa referandumuna yönelik mesajlar da verilmiş Nutuk dağıtım töreninde. Buca’da yapılanın CHP’nin referandum stratejisine uygun bir faaliyet olduğundan kuşkuluyum gerçi ama bu türden sembolizm yüklü eylemlerin parti tabanında sempati ve hatta heyecan oluşturduğu bir gerçek.
Ne var ki sosyal medyada göze çarpan bazı yorumlar meselenin hiç akla gelmedik boyutlarını su yüzüne çıkaran türdendi. Mesela, söz konusu yorumlar arasında çokça tekrarlanan -ve bu kadar çok tekrarlandığı için de üzerinde durulması gereken- bir görüş “Anadolu’da her evin duvarında asılı bir Kur’an-ı Kerim olduğu gibi her evde bir Nutuk da bulunmalı” şeklinde. Bana sorarsanız CHP’nin geniş tabanının hissiyatını ve fikriyatını temsilden uzak olan bu görüş aslında ana muhalefet partisinin siyasetini rehin almış dar bir zümrenin ve bunların destekçisi olan yine dar bir toplum kesiminin marazi yaklaşımının ifadesi.
Atatürk öncelikle tarihi bir şahsiyet olarak, yani milli mücadelenin lideri ve cumhuriyetin kurucusu olarak hem toplumun genelinde hem de toplumdaki ortalamanın epey üzerinde bir oranda CHP tabanında sevgi ve saygıyla benimsenen bir değerdir. Toplumun dindar kesimindeki bazı rezervler ile tarihçilerin ve siyaset bilimcilerin eleştirel değerlendirmeleri bir yana, konunun sosyal boyutu budur. Ancak diğer milli sembollerle beraber Atatürk figürünü de sahiplenmiş bulunan toplum çoğunluğunun bir “alternatif kutsal kitap” arayışı içinde olduğunu varsaymak için aklınızı peynir ekmekle yemiş olmanız gerekir.
***
Konunun çok daha masum boyutu ise şu: cehaletten cehalet çıkar. Magazin sayfası röportajlarında sorulan “En son hangi kitabı okudunuz?” veya “Sizi en çok etkileyen eser hangisi?” sorularına karşı hiç düşünmeden “Atatürk’ün Nutuk’u” cevabını verenlerin yüzde doksan dokuzunun o kitabın kapağını bile açmamış olduklarını varsaymak için kâhin olmak gerekmez. Hepimiz bu toplumda yaşıyoruz neticede.
Nutuk, esas itibarıyla, Atatürk’ün kendi bakış açısıyla Kurtuluş Savaşı sırasında ve cumhuriyetin ilk döneminde yaşanan siyasi tartışmaların değerlendirildiği bir metindir. 1927’de CHP yöneticilerine hitaben yapılan bu konuşmada Mustafa Kemal o günlerde siyasi rakip olarak karşısına çıkmış olan eski silah arkadaşlarına çok sert bir dille ve ağır suçlamalarla yüklenir. Nutuk’u baştan sona okuma zahmetine girmiş olan çok az sayıdaki Atatürkçü tarih meraklısı bilir ki o metinde Rauf Orbay, Ali Fuat Cebesoy, Refet Bele, Kazım Karabekir gibi isimlerden vatana ihanet eden kişiler olarak söz edilir.
Daha önce de başka bir vesileyle yazmıştım, bu eleştiri ve suçlamalar tamamen o günün siyasi şartlarından kaynaklanıyordu. Çünkü bu isimlerden Bele ve Cebesoy’la birkaç yıl sonra barışacak ve hatta kendilerini milletvekili seçtirecektir. Orbay ve Karabekir ile de barışma girişimleri olduğunu ama bunun gerçekleşemediğini biliyoruz. Bu iki milli mücadele komutanının da bilahare İnönü devrinde tekrar milletvekili seçilip devlet yönetimine döndüklerini göreceğiz.
***
Nutuk bugünkü parti liderlerinin haftalık grup toplantılarında yaptıkları konuşmalardan çok da farklı değildir. Atatürk CHP lideri olarak yapmıştır o konuşmayı ve yukarıda adı geçen kişiler de rakip partinin lider kadrosudur. Elbette sadece bu konuda değil daha birçok konuda söyledikleri de konjonktüreldir ve kişisel yaklaşımını ifade eden sübjektif yargı ve değerlendirmelerdir.
Elli bin Bucalının “kutsal kitap” niyetiyle okumaları beklenen bu konuşma metni elbette bahse konu dönemin tarihini araştıracaklar için belli başlı kaynaklardan biridir ama elli bin kişinin okuması gereken bir kitap değildir. Büyük ihtimalle sevgili Bucalılar da “saatlerce sırada bekleyerek” aldıkları o kitabı açıp okumaya giriştiklerinde bunu fark edeceklerdir.
Şimdiden o elli bin kişiden kaçının hayal kırıklığı içinde “Nutuk dedikleri de bu muymuş” diye tepki göstereceklerini kestirmek zor ama “okumaktan zarar gelmez” demek lazım son tahlilde.
“Nutuk’u başlarının üzerinde taşıyıp ilginç görüntüler oluşturan”lar için bir şey diyemem tabii…