Bazılarımız nedense sevemediler “Uğur Hoca”yı. Her fırsatta aşağılayıcı yorumlar yapıyorlar. Türkçesiyle alay edeni mi istersiniz, “İsrail’e verdiği aşıyı Türkiye’ye vermedi” diye tuhaf imalarda bulunanı mı istersiniz, hepsi var. Hatta, neden Türkiye’de değil de Almanya’da yapıyor bu çalışmaları diyen bile var.
Bu arada, Korona virüsüne karşı dünyadaki ilk başarılı aşı çalışmasını gerçekleştiren “Türk çift”in diğer üyesi Özlem Türeci’nin adı hiç geçmiyor bu tartışmalarda. Herhalde şirket CEO’su Uğur Şahin olduğu için. Ama kendi bulduğu aşıdan söz edilirken dahi Türeci’nin adının anılmayışında biraz da “kadının adı yok” yaklaşımının payı var galiba.
“Türk çift”in adı daha çok anılan üyesi hakkında ise bugünlerde yeni bir “suçlama” daha gündemde. Daha çok sosyal medya kazanında kaynatılan bu konu Uğur Şahin’in kendi buluşu olan aşıyı kendisine yaptırmamış olması. “Adamın kendisine yaptırmadığı aşıya biz nasıl güvenelim” diye tweetler atılıyor. “Evet ya, sahiden” diye yorumlar yapılıyor bu tweetlere. Bizim tercih ettiğimiz Çin aşısını kimin bulduğunu ve bu kişilerin kendilerine aşı yaptırıp yaptırmadıklarını çok iyi biliyormuşuz gibi…
***
İşin aslı şu: Deutche Welle’de yayınlanan bir röportajda Uğur Şahin’e “siz neden aşı olmadınız” diye sormuşlar. O da bunun yasal olarak mümkün olmadığını söylemiş. Yasal derken iki yönden kısıtlama olduğunu anlatmış. İlki aşı çalışmalarını yürüten kişilerin test aşamasında yer almaları yasak. İkincisi yaygın aşılama başladıktan sonra da belirli bir öncelikler listesinde yer almayanların aşı olmaları mümkün değil.
Zaten bu konudaki öncelikler listesi her ülkede var. Türkiye’de de var, Almanya’da da var. Sözgelimi bizde sağlık çalışanları, 65 yaş üstü, kronik rahatsızlığı olanlar vs. yer alıyor listede. Aşılama bu listedeki kişilerden başlanılacak. Almanya’da galiba doktorlar öncelikli kabul edilmemiş. Uğur Şahin’in anlattıklarından bu anlaşılıyor. Uğur Hoca, ben kendim için istemiyorum ama ekibim için bu hususta bir imtiyaz istiyorum demeye getirmiş. “Aşının geliştirilmesi ve üretimi kapsamındaki çalışmaların içinde yer alan arkadaşlarım 7/24 mesai veriyorlar ve bu alanda bir gecikmenin yaşanmaması isteniyorsa bu ekibin önümüzdeki süreçte virüs tehdidinden korunması gerekiyor. Bunun için yasal çözüm bulunmalı” demiş özetle.
***
Bize tuhaf geliyor ama dünyanın bazı bölgelerinde yasa veya kural denildiğinde akan sular bile durabiliyor. Avrupa’nın batısı da o bölgelerden biri. Aşıyı bulan bilim insanlarının -yaşları ve genel sağlık durumları itibarıyla- aşı yapılacaklar listesine girememesi oralarda pek anormal bir olay gibi görülmüyor. Almanlar zaten kurallara bağlılıklarıyla maruf bir millet. Ama bu aslında Batı Avrupa toplumlarının ortak bir özelliği. Hatırlanacağı üzere, İngiltere’de 94 yaşındaki Kraliçe 2. Elizabeth bile ancak yaşından dolayı öncelikli aşı olacaklar listesine girebildi. Ama birinci değil, ikinci öncelikli grupta yer bulabildi kendisine. (İlk grupta bakımevi sakinleri ve çalışanları vardı.) Veliaht Prens Charles 4’üncü, Başbakan Boris Johnson 9’uncu, İkinci Veliaht Prens William ise 11’inci gruptalar.
Avrupa’nın batı bölgelerinde hâkim olan bu kültür/zihniyet kıtanın doğusuna doğru gittikçe zayıflıyor. Nitekim Yunanistan’da öncelikle aşı olanlar içinde Başbakan Miçotakis ve diğer üst düzey hükümet yetkililerinin yer alması komşumuzda bazı tartışmalara ve eleştirilere yol açtı. Başbakan bunu halka örnek olmak için yaptığını söyleyerek kendisini savundu ve bilahare hükümet sözcüsü üst düzey devlet yetkililerinin aşılanmasının durdurulduğunu açıkladı. Bu da herhalde AB üyeliğinin olumlu sonuçlarından biri. Kendilerini kültür ve zihniyet olarak oradan ayırmamaya yönelik bir refleksin gereği.
Mamafih her ülkenin kurallarla ilişkisi siyasi ve sosyal düzeninin bir yansıması… Bizim tarihimizdeki siyasi ve sosyal düzen de bu anlamda “hukukun üstünlüğü” prensibine sıkı sıkıya bağlıydı. İşlerin yolunda gittiği asırlar sona erip her alanda dağılma başlayınca ise kuralsızlık kapıları da açıldı birer birer. Bunları hâlâ kapatamadık. Hatta son yıllarda biraz daha açıldılar. Çünkü toplumsal zihniyetimiz kuralsızlık kapılarının kapatılmasına hazır değil henüz. Nitekim “Adamın kendisine yaptırmadığı aşıya biz nasıl güvenelim” kuşkularının arkasında “Bal tutan parmağını yalar” atasözünün ifade ettiği zihniyetin izleri de yok değil.