Bir ülke düşünün ki “toplumda dinî radikalizmin yayılmasını önlemek için” başörtüsünü ve diğer “İslami sembolleri” yasaklıyor, ama bir yandan da İran ve Afganistan ile “kültürel bağlarını” güçlendirmeye çalışıyor. O ülke Tacikistan.
İran’da kamusal alanlarda başını örtmeyen kadınlara uygulanan baskılar herkesin malumu. Önceki yıl bu -İslami de insani de olmayan- politikalara karşı pasif direniş eylemleri başlatıldı. Genç kadınlar kamusal alanlarda başlarını açarak rejime meydan okudular.
Bu eylemler sırasında baş örtüsü takmadığı gerekçesiyle gözaltına alındıktan sonra hayatını kaybeden 22 yaşındaki Mahsa Amini isimli genç kadın İran’daki rejime karşı başkaldırının bayrağı oldu. Bu trajik olayın ardından sokaklara yayılan protestolar aylarca devam etti. İran’ın yönetimine egemen olan katı ve dar din yorumundan geriye dönülmesi yolunda bir irade bugün de ufukta görünmüyor.
Aynı şekilde Afganistan’da da Taliban yönetimi katı ve dar bir din yorumuyla ülkeyi yönetiyor. Taliban 2021’de iktidara gelmesinin ardından kadınların sadece gözlerini göstermelerini isteyen bir kararname yayınladı. Geçtiğimiz aylarda başkent Kabil’de bazı kadınların “başlarını düzgün örtmedikleri için” tutuklandıklarını Ahlak ve Fazilet Bakanlığı açıklamıştı.
***
Bu iki ülkenin komşusu olan Tacikistan’da ise durum tam aksi yönde. Bu eski Sovyet cumhuriyetinde -başka bazı Orta Asya ülkelerindeki gibi- başörtüsü dinî fanatizmin sembolü olarak kabul edilip yasaklanıyor.
Birkaç gün önce ajanslara düşen habere göre başörtüsünü yasaklayan yeni bir yasa Tacikistan Cumhurbaşkanı İmamali Rahman tarafından imzalanmasının ardından yürürlüğe girdi.
Söz konusu yasa, “milli değerlerin korunması amacıyla Tacik kültürüne uygun olmayan yabancı kültürlere ait kıyafetlerin giyilmesini, ithal edilmesini, satılmasını ve reklamının yapmasını” yasaklıyor. Aslında ülkede 2007’den beri fiilen uygulanmakta olan başörtüsü yasağı şimdi resmileşmiş oldu. Aynı yasal düzenlemeyle dini bayramlarda çocukların ev ev gezerek bayramlık isteme seremonisi olan “iyd gardak” adetinin de yasaklandığı duyuruldu.
Buna benzer bazı İslami sembollerin kullanımı “Tacik kültürüne yabancı olduğu” gerekçesiyle yasaklanmış durumda. Geçtiğimiz yıllarda binlerce sakallı erkeğin sakalları da polis tarafından zorla tıraş ettirilmişti.
***
Tacikistan otuz küsur sene önce Sovyetlerin dağılmasıyla bağımsızlığını kazanan bir Orta Asya ülkesi ama çoğumuzun sandığı gibi Türki cumhuriyetlerden biri değil. İran ve Afganistan toplumları gibi Aryan asıllı bir dil konuşuyorlar.
Sovyetler Birliğinin dağılmasının ardından bağımsızlığına kavuşan ülkenin başında 1992’den beri İmamali Rahman bulunuyor. 2016’da yapılan ve yüzde 94,5 oranında kabul oyu aldığı açıklanan bir referandumla ömür boyu ülkenin başında kalmasının yolu açıldı. Ayrıca mevcut lidere bir şey olursa 29 yaşındaki oğlu yerine geçebilsin diye cumhurbaşkanı adaylığında yaş sınırı 35’ten 30’a çekildi.
Tacikistan rejiminin dinî fanatizmle mücadele adı altında yürüttüğü politikaların dışarıdan bakanlara anlaşılabilir görünen gerekçesi bu ülkede 1992 ile 1997 yılları arasında 50 bin kişinin ölümüne yol açan bir iç savaşın yaşanmış olması. Bölge uzmanları bu savaşın esas olarak etnik ve bölgesel gruplar arasındaki çıkar çatışmalarının tezahürü olduğunu söyleseler de Tacik hükümeti bunun “radikal İslami grupların rejimi yıkma girişimi” olduğu iddiasını savunuyor.
İktidarın en büyük rakibi durumundaki “ılımlı muhafazakar” İslami Rönesans Partisi’nin iç savaş sırasında muhalif güçlerle iş birliği yapması bu iddiaya dayanak olarak kullanılıyor.
İç savaştan bu yana tam olarak istikrara kavuşamayan ve bazı kesimleri feodal savaş ağalarının kontrolünde olan ülkede özellikle IŞİD’in etkili olduğu bölgeler var. Ancak yine uzmanlara göre, oldukça seküler bir toplum olan Taciklerin ezici çoğunluğu aşırılıkçı dini hareketlere mesafeli. Dolayısıyla “terörizme karşı mücadele için” hem ABD’den hem de Rusya’dan askeri destek ve yardım alan İmamali Rahman yönetimi “radikal İslam tehlikesini” kendi iktidarını güvenceye almak için abartarak gündemde tutuyor.
***
Diğer yandan, bilhassa sosyal medyada sık sık gündeme getirilen bir konu Tacikistan’ın 1939’a kadar kullandığı Fars-Arap alfabesine dönme planları. İşin gerçeği, İmamali Rahman yönetimi böyle bir planları olduğunu ve bunu İran ve Afganistan gibi komşu ülkelerle kültürel bağlarını güçlendirmek için düşündüklerini açıkladı. “Şartlar uygun olduğunda” kaydıyla… Bu açıklama 2016 yılında yapılmıştı. O günden bu yana bu doğrultuda bir adım atılmadıysa da bu plandan vaz geçildiğine ilişkin bir işaret de yok.
Tahran bu plana, doğal olarak, coşkuyla destek verdi. Kimileri bunun İran’ın ideolojik yayılmasının önünü açacak tehlikeli bir girişim olarak gördüler. Oysa İran rejiminin Şii kimliği yüzde 99’u Sünni olan Tacikistan’da etkili olabilmesinin önünde en büyük engel.
İmamali Rahman yönetiminin ülkenin eski alfabesine dönüş konusunu gündeme getirmiş olmasının sebebi muhtemelen öncelikle bölgesel siyasetle ilgili bir manevraydı. Ancak kendisinin ömür boyu liderliğinin önünü açan referandumun yapıldığı yıl bunun açıklanmış olduğu da unutulamamalı.
Ancak yine de “İslami aşırılıkçılarla mücadele” adı altında başörtüsünü yasaklayan bir rejimin başlarını örmeyen kadınların cezalandırıldığı ülkelerle ortak kültür bağlarını güçlendirme politikasını gündeme getirmiş olması yapılan işlerin söylenen gerekçelerle yapılmadığını düşündürtüyor.