Çorap söküğü gibi deriz… Çünkü el örgüsü çoraplar kolayca sökülüp gider; tek bir yerdeki düğümün açılması yeterlidir. Siyasetin ve bürokrasinin illegal örgüsündeki o düğüm açıldı. Anlaşıldığına göre ülkedeki mafya gruplarından birinin lehine gözden çıkarılmış olan bir diğerinin intikam gayesiyle birtakım kirli çamaşırları ortalığa dökme girişimi o düğümü koparttı. Çorap hızla sökülüyor.
Uzunca bir süre “içeride” yer alan ve dolayısıyla içeriden konuştuğu var sayılan söz konusu bilgi kaynağının ifşaatı vaktiyle yine “içeride” bulunan ama sonra nedense “dışarıda bırakılan” başka aktörleri de harekete geçirdi. Buna “tetikleme” diyoruz. Sismologların deprem sonrasının artçı sarsıntılarını sismolog olmayanlara anlatmak için kullandıkları tabir… Başka doğa olaylarında da gördüğümüz mekanizma… Ancak doğadaki tetiklemelerin sonuçları az çok kestirilebilir olmasına rağmen sosyal hadiseler bu konuda daima sürprizlere açıktır. Kimi zaman hiç önemsenmeyen bir olay hiç ummadığınız sonuçlara yol açar. Çoğu kişi bunu “Bardağı taşıran son damla” diye rasyonalize etmeye çalışsa bile son damlanın ne zaman, nereden ve nasıl geleceğini bilemediğimiz de bir hakikat.
Dolayısıyla bir “suç örgütü lideri” tarafından dile getirilen birtakım korkunç iddiaların eşi az görülebilecek boyutta bir siyasi skandalın kapısını aralamış olmasına da şaşmamak lazım. Bu konularda bugüne kadar dillendirilen benzer iddialara pek kulak vermemiş olan Türk kamuoyunun bugünkü iddialara gösterdiği ilgi bardağın nihayet taşmış olmasının neticesi olmalı.
***
Bu noktada çorap söküğünden daha uygun bir benzetme kullanmak gerekirse, tıkanmış bir kanalizasyon borusunun aniden açılması gibi kirlilikler akıp geldi ortalığa.
Ortaya dökülen iddialar o kadar korkunç ki insanın çoğu zaman inanası gelmiyor duyduklarına. Nitekim CHP lideri Kılıçdaroğlu “Muhalefet olarak neyin peşine düşeceğimizi şaşırdık. Her gün yeni bir skandal…” derken benzer bir haletiruhiyeyi yansıtıyor.
Her ülkede ve her devirde yolsuzluk, rüşvet, siyasi suistimal örneklerine rastlanır. Hukuk düzeni sağlam ülkelerde daha az, kanun hakimiyetinin ve kuvvetler ayrılığının olmadığı ülkelerde daha fazla. Bizim ülkemizde de geçmişte birçok yolsuzluk, rüşvet ve siyasi suistimal hadiselerine şahit olduk. Özellikle darbe dönemlerinde ve siyasi istikrarın zayıfladığı süreçlerde bunların iyice arttığını da gördük.
Ne var ki şimdiki kadarını hiçbir devirde görmemiştik… AK Parti hükümetlerinin ilk yıllarında da görmemiştik. Zaten mevcut iktidar “üç y ile mücadele” sözü vererek iş başına gelmişti. Eksiklere, yetersizliklere ve “aradan kaçanlara” rağmen ilk dönemde bu konuda bir çabanın olduğunu inkâr edemeyiz. Gelgelelim “üç y” diye ifade edilen “yolsuzluk, yoksulluk ve yasaklar” konusunda bugün ne halde olduğumuz maalesef ortada.
***
Son birkaç yıl içinde Türkiye’de yasama ve yürütme kuvvetleriyle birlikte yargı kuvveti de merkezî yönetime bağlandı. Devletteki denetleyici kurumlar da fiilen ortadan kaldırıldı. Böyle bir ortamda mafyatik yapılanmaların, yeraltındaki illegal faaliyetlerin ve yolsuzlukların üzerine gidebilecek bir güç yok. Ancak hükümet bunu yapabilir isterse. Ama zaten iddialar da hükümete yönelik. Ne olacak bu durumda? Bugün artık hükümet üzerinde Meclis’in denetimi yok, yargının denetimi yok, kamuoyunun (basının) denetimi yok… Bardak taşmayacak da ne yapacak?
Öte yandan, konuşulan iddiaların çerçevelediği kirliliği “sistemik” olmaktan ziyade “kişisel” görmek ve göstermek isteyenler komik duruma düşüyorlar. Meselenin özünde birtakım insanların kişisel para hırsı, çıkar arayışı, emanete hıyaneti.. yani son tahlilde ahlaki kalitesizliği ve kötü niyeti var tabii ama bu kötü niyetlerin gerçekleşmesini de siyasi zemin sağlıyor. Ehliyetsiz, liyakatsiz, kalitesiz insanlar siyasette, bürokraside, basında koltuk kapmak yolunda avantaj sahibi olan zümreyi oluşturuyorlar bugün. Bunların hepsi işin sanatını kapmışlar. Yüksek sesle “Vatan, millet, din, iman” diye diye kişisel çıkarları için mücadele veriyorlar. Ülkenin milli çıkarlarına zarar veren eylemlerini “vatana hizmet” diye savunabiliyorlar.
Çorabın sökülmesi, bardağın taşması, kanalizasyonun patlaması vs. diye tarif etmeye çalıştığımız olay işte bu duruma şimdiye kadar toplumda -nedense- gösterilen toleransın artık bittiğinin ifadesi galiba…