Aşıyı siyaset konusu yapmayın diyorlar. Bu hepimizi ilgilendiren bir konu diyorlar… Aslında tam da bunun için, yani sonuçları hepimizi ilgilendirdiği için konuşmamız gerekiyor bu konuyu. Hükümetin aşı politikasının yanlışlarla, noksanlarla, çelişkilerle dolu olduğu ortada. İktidar ne yaparsa yapsın bunu doğru diye savunmak durumunda olanlar buradaki yanlışları da savunuyorlar çaresiz. Bunu da her kurdukları cümlenin bir önceki cümleyle çelişmesi pahasına yapıyorlar. İktidar kadrosu da aynı şeyi yapıyor zaten. Gelgelelim, mızrak çuvala sığmıyor.
Olay şundan ibaret: Aşı tedariki için vaktinde harekete geçilmedi. Gerisi lafügüzaf. Aşı tedariki derken, yeterli miktarda ve birbirinin alternatifi olabilecek çeşitlilikte aşı temininden bahsediyoruz. Bizim dışımızdaki neredeyse bütün ülkelerin yaptığından. Yoksa Çin aşısı için nispeten erken zamanda harekete geçildiği iddia edilebilir. Ama Çin’den alınması sözkonusu olan aşının Türkiye’ye yetecek miktarda olmadığı da meydanda. 50 milyon doz aşı en fazla 25 milyon kişiye yetiyor çünkü. (En az iki doz uygulanması gerekiyor.)
İkincisi, henüz üçüncü faz ara sonuçları açıklanmamış olan bu aşının elverişsiz olduğunun anlaşılması durumunda alternatifi olmayacak.
Bütün bunlara rağmen “Neden hükümetin aşı politikasını eleştiriyorsunuz, bu hepimizi ilgilendiren bir konu” diyerek tereyağı gibi üste çıkmak isteyenlere hak mı verelim?
Düşünün ki aşı geliştirme çalışmalarında Pekin’le ortaklık yapan Endonezya bile alternatifsiz bırakmadı vatandaşını. Keza bizim gibi Çin aşısı alan Şili, Meksika, Brezilya gibi ülkeler ayrıca batılı firmaların aşılarına da müşteri oldular. Çin’in kendisi bile AstraZeneca/Oxford aşısı için 200 milyon dozluk sipariş verdi. Dahası var mı?
***
Bizim hükümetin ise Çin aşısı konusundaki ısrarının sebebini bugüne kadar öğrenemedik, muhtemelen bundan sonra da öğrenemeyeceğiz. Üstelik hükümet yetkilileri bu konudaki tepkiler üzerine sanki böyle bir tutum içinde hiç olmamışlar gibi konuşmaya başladılar son günlerde. “Biz her türlü aşıyı almak isteriz ve alacağız” falan diyorlar artık. Ama bir dedikleri öbür dediklerini tutmuyor. Öncelikle Çin aşısının diğer aşılardan daha üstün özelliklere sahip olduğu için tercih edildiğini söylüyorlar. Bu aşı yüz küsur yıldır kullanılan bir teknikle üretilmiş, olumsuz yan etkisinin olma ihtimali bu yüzden azmış. Hatta “çocukluğumuzun aşısı” diyerek nostaljik bir tat kazandırılmaya çalışıldı olaya.
Ama şu sorunun cevabı yok: Aşının bilinen en eski usulde üretiliyor olması güvenirliği ve etki gücü açısından en önemli noktaysa dünyadaki yüzlerce ilaç firması ve üniversiteler niye başka başka usullerde aşı üretmeye uğraştılar, uğraşıyorlar? (İşin doğrusu, bu aşıların her birinin hem üretim safhasında hem de kullanımında görülen ayrı ayrı avantajları ve dezavantajları var. “Bu aşı daha güvenlidir, şu aşının etki gücü daha azdır” diyebilmek için uygulama sonuçlarına bakmak gerekir.)
İkinci soru da şu: Bilinen eski usulde üretildiği için bu aşının tercih edilmesi gerektiğini bizim hükümet biliyor da öbür ülkeleri yönetenler bundan niye habersizler?
***
Bu sorular cevaplanamayınca “Aslında biz diğer aşılardan da almak istiyoruz, alacağız” açıklamaları yapılmaya başlandı. Önceki laflarla çelişme pahasına… İnsan sormadan edemiyor: Çin aşısı en güvenilir olanıysa, o zaman ne diye başka aşıdan da almak istiyorsunuz? Hem de sipariş edilmemesinin sebebini “etkinliği düşük” diyerek açıkladığınız Oxford aşısını almaktan bahsetmek tuhaf değil mi? Çelişki değil mi? Eğer mesele Çin’den yeterli miktarda aşı gelmeyecek olması ise bunu yeni mi öğrendiniz? Zaten 50 milyon doz sipariş verilmiş. “Nasıl olsa bu kadarını veren fazlasını da verir” mi dediniz? Niye nüfusumuza yetecek miktarda sipariş vermediniz? 50 milyon dozun bile gelmesi garanti olmadığına göre bunun için niye bir tedbir almadınız?
Bir de Türk bilim insanları geliştirdiği için gurur duyduğumuz Biontech/Pfizer aşısı var. Gurur duyduk ama sipariş etmedik. Niye? Çin aşısı daha güvenilir diye… Başka açıklaması yok. Sonra ne oldu? Hem “tek bir aşıya mahkûm edildik” eleştirileri bunaltmaya başlayınca hem de -daha önemlisi- Çinlilerden bütün ülkeye yetecek miktarda aşı gelmeyeceği anlaşılınca ağız değiştirildi. Biontech/Pfizer aşısından da alacağız denmeye başlandı.
Daha önceleri “İki Türk bilim insanının geliştirdiği aşıyı niye almıyoruz” sorusuna verilen cevap “Bu aşı eksi 70 derecede muhafaza ve nakliye şartları gerektiriyor” şeklindeydi. Sonra Çin aşısının daha güvenli olduğu iddiası da bu gerekçeye eklendi. Yani biz istemiyorduk. Bu net…
Mamafih bir süre sonra aynı sorunun cevabı değişir oldu. “İsrail’e verdiler, bize vermediler” diye “haber”ler yayınlandı. Pfizer firmasının “İsrail’e aşı verip de Türkiye’ye vermemesi”ni başka anlamlara (Siyonist komplo vs.) çekerek birilerinin kusurlarını örtme arzusuyla yapılmış haberler… Oysa İsrail sipariş verip ödemesini yapmışken biz buna nedense yanaşmamıştık. “Çocukluğumuzun aşısı” daha güvenilir olduğu için belki…
Anlaşılan o ki şimdi yumurta kapıya dayanınca Biontech kurucusu Uğur Şahin “Madem Türk’sün, bize acilen bir kamyon aşı gönder oradan” diye aranmış. (Biontech geliştirici firma, üretici Pfizer.) Uğur Bey de sipariş kotaları dolduktan sonra gelen bu talebi geri çevirmiş olmamak için, ortağı Pfizer adına bu ay bir milyon doz, 2021’in aralığında da 25 milyon doz aşı gönderme sözü vermiş. Yani tamamen sembolik bir sipariş bu.
Umulur ki daha önce aşı siparişi vermekten kaçınmış olduğumuz firmalardan biri veya birkaçı üretim planlarını değiştirir de biz de ülke nüfusuna yetecek miktarda aşı tedarik edebiliriz. Benim şahsen bu aşamada Çin aşısına da itirazım olmaz. Yeterli miktarda bulunması en önemlisi artık…