Açık konuşmak gerekirse, an itibarıyla iktidar ümitsiz vaka. Fakat muhalefet de yeterince ümit vermiyor topluma.
İktidar, sırf “şansını denemek için” bilgi yarışmasına katılan meraklı tv izleyicisi gibi, “Belki umulmadık bir şeyler olur, belki rüzgârın benden yana eseceği tutar” diye ucu açık bir beklenti içinde seçim sandığına doğru yol alıyor. Yani artık işi şansa kalmış durumda.
İşte muhalefet kendi odağını kaybederse bu şansı verebilir iktidara. Zaten bunu iktidara verebilecek başka hiçbir güç yok.
Siyaset üreten, gündem belirleyen, vizyon oluşturan bir yapı görmüyoruz altılı masaya baktığımızda bugün. Onun yerine küçük hesaplar, gereksiz çekişmeler, kararsızlıklar, belirsizlikler görüyoruz.
Ülkede işler kötü gidiyor, iktidar yönetemiyor, sorunlar çözülemeyip büyüyor diyerek seçim sandığının neticesini garantilemiş gibi davranmaya başlamak çok yanlış olur. Siyasetçi bunu bizden çok daha iyi bilir.
2018 seçiminin verdiği dersi akılda tutmalı muhalefet. Bugünkü kadar olmasa bile 2018’de de toplumun hemen her kesiminde iktidara yönelik yoğun bir hoşnutsuzluk ve tepki oluşmuş bulunuyordu. Ne var ki muhalefet bu tepkileri iktidar değişimi yoluna akıtacak bir kanal oluşturamadı.
Cumhurbaşkanlığı seçiminde muhalefet cephesi -AK Parti tabanından da oy alabilecek- bir ortak aday çıkarma teşebbüsünde başarılı olamadı. CHP, İYİ Parti ve Saadet neredeyse her konuda anlaştılar, bir tek burada anlaşamadılar. Çünkü seçenekler listesi çok geniş değildi ve her partinin kendi öncelikleri asıl hedefi görünmezleştirdi.
Elbette bugünkü tablo çok farklı. Her şeyden önce Millet İttifakı’nın altılı masaya dönüşme iradesi bir iktidar değişimi imkanını şimdiye kadarki en üst seviyeye çıkardı. Ne var ki masanın enerjisinin giderek düştüğü görülüyor. Siyaset üretme zaafı alarm zillerini çaldırıyor. Bunun farkında olmak lazım.
Aslında altılı masa iyi başlamıştı. Her şeyden önce, birbirinden farklı yapılarda altı ayrı partinin bir araya gelmesi büyük bir başarıydı. Altı lider çok önemli bir liderlik sınavı vermek suretiyle bu işbirliği platformunu kazasız belasız bugüne kadar getirdiler. Aslına bakarsanız, hiçbir şey yapmadan masayı ayakta tutmak bile tek başına önemli. Bunu inkâr edemeyiz. Ne var ki bugün itibarıyla artık masayı daha ileri bir noktaya taşımayı başaramazlarsa ayakta tutmayı başarmaları da güçleşebilir. Bunu da görmek lazım.
Unutulmamalı ki siyasette karşılıklı iş birliği karşılıklı fedakarlıkla olur. Gerekiyorsa tavizler vererek olur. Büyük hedefler uğruna küçük amaçlardan vaz geçebilmekle olur. Bu gerçeğin farkında değilmiş gibi davranmak işbirliği yapıyormuş gibi yapmak olur. Bunun da faydası olmaz.
Masanın enerjisi topluma ümit verecek bir seviyede değil. Enerjisi eksik, çünkü sinerjisi yetersiz. Herkes ayrı baş çekiyor. Liderler seviyesinde güzel bir uyum yakalandığı görülüyor. Ancak aşağılara doğru gidildiğinde bu uyumun partilerin teşkilatlarında ve hatta tabanlarında henüz yerleşmemiş olduğu da bariz bir gerçek. Yine de aşağıdaki uyumsuzluğu da besleyen kaynak, liderler düzeyindeki uyumun somut konular üzerinden kamuoyuna gösterilmesindeki zafiyet.
Cumhurbaşkanı adayının belirlenmesinin seçim öncesine bırakılması belki de uyumun tahkimi için gerekli bir tercihti. Mamafih şimdiki belirsizlik durumu altılı masanın aleyhine işleyen bir algıya yol açtı toplumda. CHP lideri konuşmalarıyla, davranışlarıyla ve çevresinin estirdiği rüzgarla muhalefetin adayı gibi görünüyor ama diğer beş partide bu “yarı resmi adaylık” ilanının ne onaylandığına ne de onaylanmadığına dair bir işaret görünmüyor. Bir onay varsa bu hususta şimdiden açıklanıp harekete geçilmesi gerekir oysa. Bir onay yoksa da yol yakınken yeni bir formülün bulunup üzerinde anlaşılması lazım gelir.
Erdoğan’ın akıllıca bir taktikle muhalefet olarak yalnızca CHP’yi muhatap alması diğer beş partiyi gündem oluşturma ve topluma bir iktidar vizyonu sunma avantajından bir ölçüde uzaklaştırıyor. Bu da var tabii. Ancak asıl mesele bu değil. Asıl mesele söz konusu partilerin siyasi iradelerini göstermekte çekingen görünmeleri. İktidar cenahının “Altılı masa toplanıyor toplanıyor, bir sonuç alamadan dağılıyor” şeklindeki eleştirisi toplumdaki algıya yönelik bir yaklaşım olmakla birlikte, belli bir noktadan sonra bu kesimdeki zaafın da tespiti anlamına geliyor. Özellikle CHP dışındaki partilerin sanki masada pek etkisi yokmuş gibi bir görüntüye yol açabilecek bu vaziyet hiç de sağlıklı olmayan birtakım sonuçlara yol açabilir. Böyle bir sonuç ise yalnızca şu veya bu partiyi değil bütün masayı, yani “aynı gemideki” herkesi etkiler.