Türk milleti çok zorlu bir sınavdan alnının akıyla geçti. Siyaset kadrolarıyla, medyasıyla, iş dünyasıyla, elbette cesur polisiyle ve hepsinden önce kendi iradesine sahip çıkma iradesini gözünü kırpmadan göstermiş olan milletin ana gövdesinin temsilcisi sivil kahramanlarıyla…
Milletimizin ve devletimizin 15 Temmuz akşamı maruz kaldığı hain ve kalleş saldırı her şeyden önce Paralel Yapı ihanetinin korku verici boyutlarını bunu daha önce görmeyen veya görmek istemeyenlere de gösterdi.
Bu karanlık şer örgütünün 40 yıldan beri sinsi sinsi sürdürdüğü devlet kurumlarına sızma girişimlerinin sonucunda emniyet, maliye gibi devlet kurumlarının yanında Silahlı Kuvvetler’de de ciddi miktarda bir hıyanet grubu oluştu. Öyle ki albay ve daha alt rütbelerdeki Paralelci subayların oranının yüzde seksenlere ulaştığı bazı ordu birimleri olduğu söyleniyordu. Bazıları bunun mübalağa olduğu kanaatindeydi. Hükümetin Paralel Yapı tehlikesinin büyüklüğüne toplumun geri kalanını ikna etmek için bu tür iddialar ortaya attığını düşünüyorlardı.
Oysa siyasi iktidara bir başka kanattan yöneltilen eleştiri ise bütün devlet kurumlarında Paralel Yapı operasyonları yapılırken ordudaki hıyanet şebekesine yönelik yeterli bir girişimin bir türlü yapılmamış olmasıydı. Elbette bu gecikmenin anlaşılabilir gerekçeleri bulunuyordu. Hatta bu konuya ilişkin hazırladığımız bir haber geçen hafta KARAR’ın manşetinde yer almış; Paralel Yapı’nın elindeki şirketlerde bile kayyım operasyonları yapılırken ordu içindeki Paralel hücrelere yönelik niçin bir türlü harekete geçilmediği sorusuna cevap olarak dile getirilen gerekçeler bir araya getirilmişti.
Bugün itibarıyla milletin sivil itirazı sayesinde kıyısından dönmüş bulunduğumuz hain darbe girişimi de gösterdi ki ordu içindeki Paralel yuvalanma hakkında ifade edilen rakamlar hiç de abartılı değilmiş. Dolayısıyla ordu içinde bugüne kadar geciktirilmiş olan büyük temizliğin bugün artık tavizsiz şekilde uygulamaya sokulması gerekiyor. Tarihteki Haşhaşi dervişleri gibi bilincini ve zihnini birilerinin emrine verdiği için ordu içindeki vazgeçilmez emir-komuta sisteminde yeri olmayan Paralel virüsünün süratle temizlenmesinden başka yapılacak bir şey yok.
Paralel Yapı’nın TSK bünyesine sızmış veya yerleştirilmiş uzantılarının sahnelemeye kalkıştığı darbe girişimi her anlamda çılgınlıktı. Hem emir-komuta zinciri dışında darbe yapmanın yalnız bugün değil geçmiş dönemlerde bile neredeyse imkân dışı olduğu bilindiğinden hem de bu ülkede demokrasi kültürünün ve milli irade anlayışının geldiği yer itibarıyla… Ama yalnız darbenin fikir yanı değil, hiçbir stratejik zekâ izi taşımayan uygulama şekli de birtakım soru işaretlerine yol açacak nitelikte. Benim ilk geceden itibaren aklıma yatan izah şu: TSK içindeki Paralel yapılanma bu darbenin planını belki çok önceden hazırlamış, ancak bazı sebeplerden dolayı biraz apar topar uygulamaya koymuş olabilir. Bundan dolayı hem bazı bilgilerin güncellenmesi konusunda hem de harekete katılacak kişi ve grupların bu aşamada devre dışı kalmaları veya dışarıda kalmayı tercih etmeleri yüzünden bu hain girişimi önceden planladıkları gibi yapamadılar. Pennsylvania’nın talimatına da karşı gelmeleri söz konusu olmayacağından ister istemez bir intihar eylemi anlayışıyla bu çılgınlığa giriştikleri düşünülebilir.
Ne olursa olsun… Milletin silahını milletin üstüne sıkma haysiyetsizliğini, ahlaksızlığını, cibilliyetsizliğini göstermekten ar etmeyecek tıynette yaratıklar olduklarından 15 Temmuz ihanetine imza atan bu caniler ve bunlarla işbirliği yapmış olan hainler için özel bir yargılama ve ceza düzeni oluşturulsa yeridir. Bu milletin yüreğini soğutacak adımlar atılmalı bir an önce.
15 Temmuz’un olumlu yanı ise bir millet kendi iradesine sahip çıkarak darbecileri tanklarına, uçaklarına gömdü. Bundan dolayı gururluyuz. Ama millet düşmanı canilerin hiç acımadan üzerlerine ateş açıp katlettiği sivil kahramanlar arasında benim otuz yıllık arkadaşım Erol Olçak ve gencecik evladının da yer aldığı haberini aldım önce. Sonra tanıyan herkesin “melek insan” dediği sevgili dostum fotoğraf sanatçısı Mustafa Cambaz’ın acısı düştü yüreğimize. Erol’un ve Mustafa’nın arkadaşları olarak duyduğumuz acı milletimizi hedef alan saldırının efsanevi bir sivil direnişle püskürtülmesinin verdiği gururu da hissedilmez hale getirdi. Hepimizin geleceği adına namlulara karşı yürüyüp milli iradeye sahip çıkmak için can veren kardeşlerimiz Allah indinde zaten şehitlik makamındalar inşallah. Her iki arkadaşımın da sevgili eşlerine, çocuklarına ve diğer yakınlarına sabır diliyorum.