Yakın tarihte benzer kemer sıkma politikasını 2019 yılında gerçekleştirmiştik. O yıl mavi yaka dediğimiz işçi sınıfından 2 milyon 252 bin kişi işini kaybetmişti. Gerçi TÜİK o yıl bile ekonominin büyüdüğünü ilan etti… Nasıl oluyorsa…
Şimdi benzer bir kemer sıkma politikası var. Haziran ayında dezenflasyon dönemine girdik dedikleri tam da budur.
Henüz daha yolun çok ama çok başındayız. Mehmet Şimşek kademeli politika uyguladıklarını söylüyor. Yani çok acıtmadan kemer sıkılacakmış…
Cumhurbaşkanı Erdoğan’da benzer şekilde “hem enflasyonu düşüreceğiz hem de büyüyeceğiz” dedi.
Bu mümkün mü?
Önce temel varsayımı kullanalım: Eğer ülkemizde Nass.. politikası ile talep patlatıldığında o talebi karşılayacak üretim artışı olsaydı bu Nass şokunu bu kadar ağır yaşamazdık. Demek ki, temel argüman talep-üretim ilişkisi…
Hatta talep artışını üretim karşılamadığı için yıllık dış açık 122 milyar dolara, cari açık ise 60 milyar dolara kadar yükselmişti.
Şu belli… Üretim yapımız ile talep yapımız çok uygun değil. Hatta iç talep artışı bir dönem üretimin bile gerilemesine neden oldu.
2022-II. dönemde GSYH içinde imalat sanayinin payı %22,91’e kadar ulaştı. Ardından yaşadığımız yüksek talep şokları üretim payını %18,29’a kadar düşürdü. (2024-IIÇ)
Önceki gün açıklanan sanayi üretim endeksi yine daralmaya işaret ediyor. Yıllıklandırılmış imalat sanayi üretiminin son 2 aylık kaybı yüzde -1,05’e geldi. Aylık bazda üretim daralması ise yüzde -5,1…
Üretimi artıramıyorsak döneceğiz talep tarafına…
Bu yılın 2. çeyreğinde talep artışı yüzde 1,6 ile GSYH artışı olan yüzde 2,5 oranının gerisinde kalmıştır. Perakende ciro endeksi yıllıklandırılmış bazda 2024-II çeyrekte yüzde 4,6 artış göstermişti (cari fiyatlar) Oysa temmuz ayında bu artış oranı yüzde 4,0’e düşmüş durumda.
Bunun anlamı şudur: Talep azalıyor ama hala güçlü şekilde devam ediyor… Ya da şöyle diyelim: Üretim düşerken tüketim hala nominal artışını sürdürmektedir.
Altta iki grafik göreceksiniz. İmalat sanayi gerilerken ithal tüketim hala çok yüksek bir seviyede.
Yurtiçinde birileri ekonomik durgunluktan müthiş derecede etkilenirken, birileri de müthiş şekilde sefalarını sürdürmektedir… İthal tüketiciler açısından ekonomide henüz zerre bir sorun yok. Onlar sefalarına devam ediyor.
Ama ya üreticiler….
Hatta şu noktayı da ekleyelim: Üreticiler açısından mevcut faiz politikası iflasları peşpeşe getirme durumuna gelmiştir.
Zaten maliyet sorunu yaşayan üreticiler bu maliyetlere bir de yüksek faiz maliyeti eklemek durumda kalıyorlar ve her ay konkordato ilanları geliyor. Çok yakında ise iflas haberlerini daha çok duyacağız.
Bir de iflas ve küçülme kararları ile beraber işten çıkarmalar ve işsizlik konuşacağız.
Yani sanayici ve alt gelir grupları açısından çok ama çok acı bir dönem başladı…
Bu dönem muhtemeldir ki 2 yıla yakın sürecektir. En erken 2025 sonrası nefes alınabilir.
SORUN BELLİ
Yüksek maliyetler ve işsizlik kısa sürmeyecek. Çünkü çılgınca tüketim yapan kesimler ortada…
Ve biz bu kesimin talebine hiçbir şey yapamıyoruz.
Bunlar rantlardan besleniyor; bunlar havadan besleniyor… Ve vergi de vermiyorlar.
Bunlar ülkemizin temel tüm dengelerini alt-üst emiş durumdalar. Bunlara dokunamadığımız için hesabı fakirler ödüyor.
Sorun belli olduğu gibi çözüm de belli… Bütün mesele irade… Dilan-Engin Polat olayında gördük ki, bu irade oluşmadığı için faturayı fakirler ödemeye devam edecek…
2022-2023’lerde çok ama çok söylemiş ve uyarmıştık…. Şimdi afiyet olsun… Ödeyin başkasının yediği yemeklerin faturasını… Hani kuru soğan yer Reis’i yedirmezdiniz ya… İşte o fatura geldi önünüze…