Ekonomide o kadar çok sorun var ki... Hangisini dile getireceğimizi bilemiyoruz.
İyi ama sorunları dile getirmek sadece bizlerin işi mi? Bir bakıyorsunuz ki en fazla sorun yaşayan iş dünyasının alkıştan elleri kırılmış.
Ya da bir bakıyorsunuz ki çöpten yiyecek toplayan kişi hayatından ve liderinden gayet memnunmuş.
Ne yapacaksınız bu durumda? Toplumun yaşadığı ve asıl önemlisi ilerde yaşayacağı sorunları dile getirmeyecek misiniz?
Kilitlenme sadece sorunlar ve dile getirenler açısından yaşanmıyor...
***
Bir bakıyorsunuz ki yeniden Sümerbank hayali ile kamulaştırıcı bir ekonomi söylemi ayyuka çıkmış... Diğer tarafta ise kamusal malları bile Hazine Garantili müteahhitler vasıtası ile özelleştirmiş bir yönetim...
Bir uçtan diğer uca savrulup dururken kim neyi nasıl yapacak kimse bilmiyor... Adeta politik tercihler arasında da müthiş bir kilitlenmişlik yaşanıyor.
***
Ülkemiz tarihi büyük fırsatları adeta seyrederek ve de alkışlayarak kaçırdı.
Rahmetli Turgut Özal ile başlayan orta sınıf oluşumu, küresel açılım ve büyük eğitim hamlesi tam meyve verecekken adeta heba ettik gitti.
Artan eğitim ve küresel bilgilenme hızlı nüfus artışını durdurmuş, büyük kamu yatırımları tamamlanmış bir ülkeydik. (80’li yıllarda kamu yatırım oranının %20-25 aralığında olduğunu, bugünlerde ise yatırım oranının %8-9 aralığında kaldığını hatırlatalım)
Orta yaş yığılması birçok ülke için tarihi fırsat iken bizler bunu heba ettik.
90’larda başlayan ve bu yıllarda bitme yoluna giren orta yaş yığılma dönemini adeta erken emeklilik ile geçirdik. Sürekli ekonomik krizler ve sürekli yanlış politikalar bizi bugünlere getirdi.
***
Artık hızla yaşlanıyoruz.
Yaşlı ve fakir bir ülke olacağımız artık kesin.
Doğum oranlarımız hızla düştü. Boşanmalar hızla artıyor. Kriz toplumsal sorunları artırarak farklı şekillerde dışa vuruyor.
Sokaklardaki kavgalar dahi bunun bir yansıması.
Kimse gülmüyor, herkes bir tedirgin halde.
Korku ve umutsuzluk içinde adeta seçime kilitlenmiş bir bekleyiş hâkim oldu.
İyi ama ya sonrası?
Kilidi açabilecek bir büyük değişim ve dönüşüm umudu var mı? Ya eskiye döneceğiz ya da yakın eskiye...
Yarına giden bir tane somut aydınlanma göremiyorum... Günü kurtardık mı her şey güzel mi olacak?
Ne yapacağız? Hangi plan-programlar uygulanacak? Yol haritası ne?
Bunlar sadece kısa vadeli çözümler değil orta uzun vadeli değişimleri içeren bir perspektif gerekiyor.
Yakında yaşlı ve fakir olacağımızı yeniden hatırlatmak isterim.
Bize büyük değişim programları gerekiyor. Adeta bir devrim dönemi...
Uzak geçmişin ve yakın geçmişin özlemleri değil, büyük değişimci parlak bir gelecek...
***
Ya yönetim başta olmak üzere değişim olmazsa ne mi olur?
Kapatın kepenkleri ve dağ başına gidin... Ve evlatlarınıza ağlayın.