Hangi ülke yatarak kalkınmıştır? Hangi ülke emeklilik sistemi ile büyüme sağlamıştır?
Arkadaşlar kendinize gelin... Kadın başına doğum oranı 1,70’e düştü. Nüfusun aynı seviyede kalması için kadın başına doğum oranının 2,10 olması gerekiyordu. Biz bunu 2015 sonrası ekonomideki karamsarlık ile darmadağın ettik.
Geriden genç nüfus gelmiyor... Bunu beyninizin içine iyice yerleştirin.
İthal nüfus ile ülkeyi yapamaz ama ülkeyi güzelce yıkarız... Bunu da aklınızdan hiç çıkartmayın.
Zenginleşmiş ve sistemlerini oturtmuş ülkeler ihtiyaçlarını ithal nüfusla karşılayabilir ama biz o sınıfa giremeden yaşlanıyor ve çöküyoruz.
2019-2021 arasında ülke nüfusumuz 1 milyon 525 bin kişi arttı ama 0-14 yaş grubu nüfus 236 bin kişi azaldı... Bunu iyi görün lütfen... (Aynı dönemde 65+ yaş nüfus ise 694 bin kişi artmıştır)
Evet, zenginleşmeden yaşlanıyoruz. Ülkemiz için en büyük tehlike budur.
O nedenle çalışmaya...
O nedenle üretmeye...
O nedenle kalkınmaya ihtiyacımız var.
O nedenle yan gelip yatarak bir gelecek kazanamayız. O nedenle aklımızı emekliliğe değil;ÇALIŞMAYA çalıştırmalıyız.
***
Sosyal güvenlik sistemlerini kurum yöneticileri batırmaz. Ne SSK’yı Kılıçdaroğlu batırmıştır ne de SGK’yı eski ve mevcut yöneticileri... Emeklilik sistemlerini ÜLKEYİ YÖNETENLER batırır ve batırmıştır.
İstihdamı yeterince artırmayıp emekliliği teşvik eden yöneticiler-liderler aslında ülkelerini batırmaktadırlar. Bunu da lütfen oy verirken evlatlarınız için düşünün.
***
Dün değindiğim mesele... Çalışırken maaşı düşürülen EYT sistemi. Felaket bir şey.
Dedim ya... Sadece geçen yıl emekli olsaydım emekli maaşımın bu yıl olacağı seviye ile ... EYT yüzünden bekleyip bu yıl emekli olsam SGK’nın belirlediği emekli maaşı arasında yüzde 20 civarı fark var.
Emekli olmadan beklemem ve çalışmaya devam etmem maaşımı artıracağı yerde düşürmüş. Böyle bir sistem olabilir mi?
Ben emekli olmak istemiyorum... Ben çalışmak istiyorum... Ben ülkeme hizmet etmek ve ödediğim vergi ve primlerin boş yerler yerine ülkemin geleceğine harcanmasını istiyorum.
Ama bunlar maalesef bu sistemde imkansız.
İktidar adeta yıkım için ne gerekiyorsa yapıyor. Yıkım için dış güçlere vs hiç ihtiyaç yok. Ayrıca hangi dış güç sizi yıktırır ki... Bizim onlara deli gibi borcumuz var.
***
Bakın bugün ülkemizde 13,8 milyon emekliye karşılık 22,6 milyon çalışan var ya... İşte o 22,6 milyon çalışanın da yaklaşık 5 milyonu kamuda çalışıyor.
Oysa kamuda istihdam 3 milyon civarında olmalıydı. Yaklaşık 2 milyon fazladan çalışan verimsiz kamu çalışanı söz konusu.
İşte bunlara da 17,6 milyon çalışan-esnaf vs bakıyor. (13,8 milyon emekli ve 5 milyon kamu çalışanı)
Bu kadar ağır yükü kim nasıl kaldırabilir; bu ülke bu dengesizliği nasıl sürdürebilir?
Şimdi buna 3-4 milyon EYT’li daha ekleyin... Hadi bakalım hep beraber çöküşe selam verelim...
ÇÖZÜM BASİT...
Bakınız emeklilik mi istiyorsunuz... Çözüm çok basit.
İsteyen 1 yıl çalışsın ve emekli olsun; isteyen de 50 yıl çalışsın ve emekli olsun.
Bir örnek verelim (Bunu 10 yıldır yazıyorum)
Bir kişi 20 yaşında işe başlasın ve 25 yaşında emekli olmak istesin. Diğer kişi de 25 yaşında işe başlasın ve 65 yaşında emekli olsun.
Ortalama ömür 80 yıl üzerinden ilk kişi 5 yıl çalışıp 55 yıl emekli maaşı alacak. Ödediği prime bakar ve 55 yıla bölersiniz; belki de aylık emekli maaşı 15 lira olacak... Evet, sadece 15 lira.
Diğer kişi ise 25 yaşından 65 yaşına kadar 40 yıl çalışmış ve çok prim ödemiş. Ve asıl nokta: Emekli maaşı olarak sadece (ortalama ömre göre) 15 yıl maaş alacak. Ödediği primi 15 yıla bölersiniz ve maaşını verirsiniz. Bu ikinci kişi muhtemelen çalışken aldığı maaştan daha yüksek bir emekli maaşı alacaktır.
(Sağlık primi düzenlemesi ayrıca yapılmalıdır)
Çalıştıkça maaşı düşüren düzen sanırım sadece Türkiye’ye özgü bir sistem. Oysa insanları daha çok çalışmaya ve daha yüksek gelir elde etmeye sevk etmek gerekir. Bu ise kanun zoru ile değil teşvik ve destekler ile sağlanır.
Son: İktidarı ve muhalefeti ile beraber şu anda ülkemizin en temel dayanağı olan çalışma hayatını yıkıyoruz.
Lütfen ülkemizi yıkmayalım ama lütfen....