Bakın burası çok önemli: Düşük faiz ülke batırır.
Bunu aslında ben söylemiyorum, bunu Prof. Dr. Mike Tsionas Yunanistan’ın iflas sürecini anlatırken söylüyor.
Tsionas, Yunanistan’da üretim sürecinin nasıl çöktüğünü, tarımın nasıl bittiğini ve borçların nasıl devasa boyutlara ulaştığını anlatırken ana nedenin ucuz faiz olduğunu söylüyor.
Ucuz faiz ucuz hayat sunuyor.
Ucuza borçlan ve çalışmayı bırak.
Üretim çöksün, tarım bitsin ve ülke borç batağına saplansın.
***
Cumhurbaşkanı Erdoğan sürekli düşük faiz söylemini tekrarlıyor. Bu söylem aslında ülkemizin kötü yönetimini gizleyen ve suçlu olarak faizi göstermeye çalışan bir söylem.
Faiz aslında kötü yönetimin bir sonucu. Bunu kabullendiğimizde bazı sorunları da çözebiliriz. Teşhis doğru olmalı ki, tedavi de doğru olabilsin.
Soralım kendimize: Ucuz faizde üretim patlaması mı yaşadık? Yatırımlar zirveye mi çıktı?
Hayır...
Tüketim cenneti haline geldik ve yabancılara döviz bağımlılığımız arttı.
Ucuz faiz aslında ülkemizi çökertti.
Sadece döviz ihtiyacı bile bağımsız dış politika alanımızı bitirdi. Bakmayın görüntüde meydan okumalarımıza veya “eyyy ...” cümlelerimize.
Ucuz faiz ülke bağımsızlığımızı zedeledi.
***
Bugün ülkemizde temel sorun kötü yönetimdir. Hem kadro olarak hem de sistem olarak kötü yönetimin ekonomik sonuçlarını yaşıyoruz.
Asıl sorun buradadır.
Hem sistemin değişmesi zaruridir
Hem de kadroların değişmesi.
Çünkü -U- dönüşlerimiz bile artık kimseye güven vermiyor.
Sorunu faize bağlayıp, faizi de yeni MB Başkanı Naci Ağbal’a yükleyip sorumluluktan ve sorunlardan kimse kurtulamaz.
Sorun kötü yönetimdir...
ÜLKEMİZ ÇÖKÜYOR
Dünya Bankası listesine bakıyorum. Yıl 2002 ve kişi başına gelirimiz 3688$.
O tarihte bizim gerimizde olup şimdi bizim üzerimizde olan ülkelere bakalım (Parantez içindekiler 2019 değerleri):
Kazakistan 1.658$ (9.812$)
Bulgaristan 2.093$ (9.828$)
Çin 1.149$ (10.262$)
Romanya 2.120$ (12.920$)
Aslında liste epey daha fazla. İki dikkat çekici nokta için bu ülkeleri verdim: AB süreci ile zenginleşme yaşayanlar ki biz de bir dönem bu tadı aldık ve yaşadık. İkinci nokta ise Çin gibi çok çalışan ülkeler...
Bu listede bizim açımızdan bir farklılık daha var. Biz 270 milyar doları kağıt üzerinde revizyonlarla yazdık. Yani toplam gelirimizin 1/3’ü kalem kağıt üzerinde arttı.
İyi ama buna rağmen dünya sıralamasında neden hala 19. sıradayız. Hatta 20. sıraya düşmemiz de an meselesi.
2000 yılında 17. sıradaydık ama Arjantin bizim gerimize düştü. Demek ki 3 ülke bizi geriden gelip geçti. Bunlar bizi geçen ülkeler şunlar: Rusya, Endonezya ve Suudi Arabistan.
Ama eğer 2016 yılındaki 146 milyar dolarlık son kağıt üstü revizyon olmasaydı şu anda İsviçre ve Polonya’da bizden daha büyük bir ekonomik güç olacaklardı. Hatta Tayland, İsveç ve Belçika’da bizi geçme durumundaydı.
Kısaca işler hiç iyi gitmiyor.
Biz genç ve dinamik bir ülkeyiz. Bizim nüfusumuz ve dinamizmimiz bu ekonomik tabloyu hiç hakketmiyor.
Bu ülke bu fakirliği taşıyamaz.
Kan kaybeden ülke olarak dış politikada özellikle çıkarlarımızı korumakta çok zorlanırız.
***
Hem toplam gelirde
Hem de kişi başı gelirde hem de toplam ülke gelirinde dünya sıralamasında kan kaybeden ve gerileyen bir Türkiye var. O zaman nasıl oluyor da Cumhurbaşkanı Erdoğan “Son 18 yılda Cumhuriyet tarihinin en başarılı 18 yılını yaşattık” diyebiliyor?
Bu işte bir doğru aramak durumundayız. Durumumuz hiç iyi değil... Abartıyorsun derseniz, gidin listelere ve rakamlara bakın.