Taşeron işçi haberlerini tararken gözüme 2013 yılından bir haber ilişti. Dönemin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’in açıklamasına yer verilen haberde, Bakan “taşeron asli işi yapamayacak” diyordu.
Bakan Çelik yaptığı açıklamada, 10 yıl öncesine göre kamuda işçi sayısının 500 binden 200 bin kişiye düştüğünü söylüyor. Haberin altında ise grafikle taşeron işçi sayısı şu şekilde veriliyor:
Kamuda 567 bin 763
Özel sektörde 19 bin 466
***
Yani anlayacağınız ülkemizde taşeron işçi sayısının tespit edilmesi hayli zor. Çünkü taşeron işçi sayısının belirlenmesi için bir tanım gerekiyor. Hak-İş Başkanı Mahmut Aslan daha geçen hafta Hükümete seslenip, “2014 yılında yapmanız gereken tanımı neden geciktiriyorsunuz” diye sormuştu.
Ve bu sese cevap Başbakan Ahmet Davutoğlu’ndan geldi. Başbakan Davutoğlu Bakanlar Kurulunda alınan karar sonucu “asıl işlerde çalışanları kadroya almayı seçim vaadi olarak verdik, ayrıca adalet ve eşitlik gereği yardımcı işlerde çalışan kardeşlerimizi de kamuya almaya karar verdik” dedi. Yani yine Başbakan’ın açıklamasına göre dışarıda kalan tek bir taşeron işçi kalmamış olacak.
Tabii ki bu açıklama oldukça mutluluk getirdi ve kamuoyunda sevinçle karşılandı.
***
Ama beni takip edenler biliyor ki ben zaten 657’ye çok karşı olan biriyim. Ak Partinin iktidara geldiği 2002-03 yıllarında ilk reform programlarından biri de “çalışan” kavramıydı. O reform paketine göre 657 kalkacak ve asker gibi sadece çok az bir meslek grubu için memurluk tanımı kalacaktı. Geri kalan tüm ülke çalışanları tek bir çatı altında toplanacak ve adına “çalışan” denilecekti.
Bugün ülkemizde 657 sorununun ne kadar önemli olduğunu hâlâ anlamış değiliz. Kamusal verimlilik ile özel sektör verimsizliği üzerine oturan özelleştirme karşısında hızla kamulaştırma hamlesini yürütüyoruz. Zaten yeni neslin en büyük hayali KPSS’den öteye gitmez oldu.
Ama bugün ifade edeceğim bir başka sorun da şudur: Taşeron işçi tanımının belli olmadığı ülkemizde kadro tanımı acaba belli mi?
Veya taşeron işçi statüsünden çıkarak kadrolu işçi statüsüne geçildiğinde haklar korunmuş mu olacak; yoksa haklar artarken maaşlar mı azalacak? Emin olun henüz bilmiyoruz.
TC Personel Başkanlığı verilerine göre kamuda Aralık 2015 itibari ile 2 milyon 624 bini memur olmak üzere 3 milyon 339 bin kişi çalışıyor. Anlayacağınız kamuda memur harici 715 bin çalışan var.
Acaba bu çalışanların kaçı taşeron diye soracak olursanız, öyle bir veri yok. TC Personel Başkanlığı verilerine göre memur harici 715 bin kişinin 126 bini öğretim görevlisi, 339 bin kişisi de işçi statüsünde çalışıyor.
İşte asıl sorun da burada ortaya çıkıyor. Taşeron işçi tanımı kadar bir de hangi kadroya alınılacağı sorunu oluşuyor. İşçi statüsünde 4/c kadrosu mu gelecek, yoksa 4/b mi? Belki de 4/a...
Ama sonuçta 2003 yılında 657’yi kaldırmayı planlayan bir reform zihniyetinden, herkesi 657’ye taşımaya yönelen bir memur devletine evrilmeyi de dikkate almamız gerekiyor.
***
Sorunun bir başka ayağı da elbette özel sektör. Zaten son 15 yıla baktığımızda kamunun verdiği ücretler reel anlamda artış yaşarken özel sektörde çalışanların durumu ağırlaşıyor. Ve maaşlar orta medyanda maalesef azalıyor.
Esnek istihdam ve bağlı olarak yeni istihdam büroları elbette çok olumlu katkılar sunacaktır. Ama bu sistemi de kötü niyetle kullanmaya çalışacak büyük bir kesimin olacağı aşikardır.
İşte bu sorunları bir arada düşündüğümüzde kamuda taşeron sistemini azaltmaya giden bir yolda ilerlerken özel sektörde tam tersi yönde yol alamayız.
Hatırlamayanlar için tekrar belirtmem gerekiyor. Bireysel emeklilik sistemine kamu teşviki verildiğinde bunun fon yönetim şirketlerince su istimal edileceğini ele almıştım. BES’den kim BESlenecek diye sorduğum konu aradan 4 yıl geçince ancak anlaşıldı.
Şimdi de bir konuyu daha hatırlatmam gerekiyor. Memur devleti ile kamu-özel çalışanlarının bu derece ayrıştığı bir toplumun kaynaşma sorununu da düşünmeliyiz.
Veya bir başka ifade ile,
Galiba fabrika ayarlarına geri dönmemiz gerekiyor.
12 milyona dayanacak emekli sayısı ve 4 milyonu aşacak kamu çalışanı ile bu ülkenin kalkınma hamlesi nasıl gerçekleşir?
Ben konuyu Nomura Stratejisti Timothy Ash’ten bir cümle ile kapatayım: “Fırsatlar ülkesisiniz ama niye başaramıyorsunuz.”
Sahi neden!