Sorun sadece döviz ve faiz olsa keşke
Dün Sermaye piyasaları kongresi vardı. Yeni Borsa Başkanı Prof. Dr. Erişah Arıcan diyor ki, “Amaçlarımız arasında Hükümetimiz tarafından tasarlanan büyük altyapı projelerine gerekli finansman sağlanması da var.”
Dün yine İstanbul Sanayi Odası (İSO) Başkanı konuştu. KDV sorununa vurgu yaparak “KDV artık tüketicinden alınan bir vergi yerine üreticinin vergisi oldu” dedi.
İSO Başkanı Erdal Bahçıvan konuşmasında yüksek faizden dert yanarken, bir de çok oynak kurlardan şikayet etti.
Önce BİST Başkanının konuşmasına bir açıklama getirelim. Önceki dönem BİST Başkanı Himmet Karadağ da meşhur tarihi filmleri borsaya açmayı önermişti.
Oysa bugün ülke ekonomisinin en temel sorunlarından biri devlettir.
Aşırı devletçi bir ekonomik model oluşturduk. Devlet ne var ne yoksa silip süpürüp alıyor. Aklında sürekli almak almak almak olan bir siyasi devlet düzeni kurduk.
Alıyor da ne yapıyor?
Bir kere etrafa ulufe dağıtıyor.
Hem de çok fazla.
Kahve köşesinde aylak aylak oturanlara da dağıtıyor. Sabahtan akşama kadar hiç çalışmayanlara da koli koli dağıtıyor.
Bu devlet çalışmayı öldürdü.
Bu devlet okuma ve çok çalışma isteklerini de bitirdi.
Asgaride buluşan bir toplum yapısı oluşturuldu. Orta sınıfa yüklenildikçe yükleniliyor. Seçmen ve ülkeye yön veren zihniyet alt gelir gruplarının zihniyeti ne de olsa.
Bu devlet alıyor da ne yapıyor?
Verimsiz verimsiz işler yapıyor. Göze hoş gelen ama ekonomik olmayan işler yapıyor. Şov yatırımlar yapıyor.
Gerçek ihtiyaçları ise görmezden geliyor.
Bu devlet verimli alanlardan parayı topluyor ama verimsiz verimsiz alanlara yatırıyor. Kimsenin geçmediği köprüler yapıyor. Ya da uçak biletinden daha pahalı geçilecek köprüler yaptırıyor.
60-70 km ara ile havalimanları yaptırıyor. Devasa büyüklükte ama verimliliği kimsenin hesaplayamadığı küçüklükte şehir hastaneleri yaptırıyor.
“Yaptırıyor” diyorum, çünkü hepsini gelecek kuşakların gerilini Hazne üzerinden ipotekleyerek yaptırıyor.
“Devletin cebinden 1 kuruş” çıkmadan yaptırılan 1 köprüye sadece bir yıllık açık olarak 3,5 milyar ödemeyi planlıyoruz.
Ama devlet büyüklerimiz de haklı. 3,5 milyar TL çıkıyor, 1 kuruş çıkmıyor ki...
Şimdi çiçeği burnunda Borsa Başkanımıza sormak lazım: Hangi verimli kamu yatırımını sermaye piyasalarına açarak millete satacaksınız. Zaten güveni bitmiş olan sermaye piyasaları üzerinden verimsiz kamu yatırımlarını mı finanse edeceksiniz?
Borsa denilen kavram maalesef ülkemizde soygun kavramı ile yakın değerde görülüyor. Bir tane bağımsız dış dengeleyici kurum yok. Şirketlerin bilanço oyunları zaten yatırımcılara kan kusturuyor.
Yatırımcının hakkını gözeten, savunan veya bütün mesaisini buna ayıran bir kurum var mı? Hangi bilanço oyunu açığa çıkartıldı? Hangi şirket küçük ortaklarını soydu?
Devlet kurumlarının siyaset kurumu gibi çalışmaması gerektiğini elbet bir gün anlayacağız. Devlet kurumları ile siyaset kurumları verimsizlikte buluştuğunda ülke ekonomisinin ne hale geldiğini zaten şu sıralar kısmen yaşıyoruz.
Umarım bu acılar daha fazla artmaz.
Şimdi gelelim İSO Başkanı Erdal Beyin açıklamalarına.
Keşke biraz daha sorunları derinden açıklasaydı. Keşke sorunları sadece döviz-faiz eksenine sıkıştırıp bırakmasaydı.
Çalışma hayatının dağınıklığından, eğitimli kalifiye eleman ihtiyacının yetişmemesinden, siyasetin ekonomik aktörler üzerindeki belirleyiciliğinden vs de bahsetseydi.
Mesela bugün sanayicinin en büyük sorunlarından biri de taşımacılıktır. Sadece İstanbul’un bir ucundan diğer ucuna bile mal taşımak özel sektör yolları nedeniyle devasa maliyetlere ulaşmaktadır.
Ekonomik aktörlerin (firmaların) hayat varlığı hala siyasetin bir dudağı arasında yaşatılmaktadır. Hiç kimse şu veya bu verimli yatırım kavramı ile iş yapamıyor. Siyasetin sevimliliği ile verimliliği elde edebiliyorlar.
Keşke sorunlarımız sadece döviz ve faiz oranına bağlı olacak kadar basit olsaydı. Keşke sorunları bilenler biraz daha cesurca konuşabilseydi. Belki o zaman çözümlere de daha rahat ulaşabilirdik.