Türk savunma sanayi...
Mükemmel bir başarı örneğimiz olarak karşımızda duruyor.
Yüzde 80 ithalat bağımlılığı olan sektörü, şimdi yüzde 65 yerlilik oranına yükselttik. Veya ithalat oranımızı yüzde 80’den yüzde 35’e düşürdük diyebiliriz.
Mesele sadece para değil. Kendimize güvenimiz geldi.Gücümüz arttı ve siyasi etkimizi artırdı.
Hatırlar mısınız bilmem...İsrail, İHA görüntülerini vermedi diye kaç askerimiz şehit olmuştu. Şimdi silahlı İHA veya SİHA’larımız gökyüzünde. Projelerin biri bitmeden diğeri başlıyor. Her biri ayrı değerde. İnanın tek tek burada sayılamayacak kadar önemli projeler var.
***
Yıllar önce (2011) “Keşke savunma sanayindeki başarı modelimizi özel sektör sanayine de uygulasak” diyordum.
Kamu-Özel işbirliği ile nice projeler işliyor orada.
Karşılıklı sermaye-teknoloji destekleri sağlanıyor. Hazine garantileri asıl burada etkisini gösteriyor. AR-GE harcamaları asıl savunma sanayinde sonuç veriyor.
Sektörde “Savunma Sanayi Destekleme Fonu -SSDF” nerede ise mükemmel işliyor. (Elbette bazı aksaklıklar var ama ana gövde gayet iyi sonuç veriyor).
“Türkiye Varlık Fonu” kurulurken de aslında benzer amaçla oluşturulmuştu. Savunma Sanayi Destekleme Fonunun askeri sanayideki başarısı, Varlık Fonu ile özel sektöre uygulanacaktı. Teknolojik atılım ve ekonomik kalkınma sağlanacaktı.
Bakınız, Türkiye ekonomik büyüme sağlıyor ama ekonomik kalkınma sağlayamıyor. Teknolojik olarak - bilgi üretimi olarak içimiz eriyor. Kısaca ekonomik büyüme ile dışımız parlıyor ama sanayi dönüşümü olarak içten içe eriyoruz.
1998 yılında imalat sanayinin GSYH içindeki payı yüzde 22,3 seviyesindeydi (cari, fiyatlarla). 2016 yılında bu oran yüzde 16,6’ya indi. 2010 yılında imalat sanayinin payı yüzde 15,1’e kadar düşmüştü.
***
05 Ocak 2018 günü “Sattıkça fakirleşiyor ve yozlaşıyoruz” başlıklı yazımda ele almıştım. Türkiye İhracatçılar Meclisi-TİM kayıtlarına göre 2007 yılında ihracatımız içinde (gıda hariç) sanayinin payı yüzde 68,5 düzeyindeydi.
2017 ihracatında sanayinin payı yüzde 59,7’ye gerilemiş durumda. Nereden bakarsanız bakın Türkiye sanayicilikte irtifa kaybediyor. Gücümüz geriliyor...
Yüksek teknolojik ürün satışımız bir türlü yüzde 4,0 barajını aşamıyor. Yani bilgi ve kalkınma hamlesi özel sektöre uğrayamıyor. Arsa rantı ile bir çok fabrikamız kapandı. İpoteğe dayalı kredi sistemi teknolojik kalkınmayı nerede ise imkansız hale getirdi. Kur dalgalanmaları (artış veya düşüş yönünde) istikrarlı bir sanayi yapılanmasını ve ihracatını zora sokuyor.
***
Ya savunma sanayi?
Bakın 2017 yılı performans programında ne diyor?
“2016 yılında savunma sanayi ve havacılık sanayi 2 milyar dolar ihracat ve 8 milyar dolar ciro gerçekleştirecektir.”
Modern tank 1.8 milyar TL
Muharip gemi 2.3 milyar TL
Helikopter 0.7 milyar TL
Uçak 1,1 milyar TL
İHA 1,5 milyar TL
Güdümlü füze 0,6 milyar TL
Uydu 1,1 milyar TL
Radar 1,8 milyar TL
Dize ve motor 2,1 milyar TL
Toplam 13,5 milyar TL...
***
İki model karşımızda duruyor. Birinde kamu-özel işbirliği ile inanılmaz başarıları yakalıyoruz. Diğerinde yıldan yıla eriyoruz.
Birinde ithalatımız azalıyor-ihracatımız artıyor. Diğerinde yabancı bağımlılık oranımız bir türlü yeterli iyileşmeyi sağlamıyor.
Birinde teknolojik ve bilgi ekonomisi resmen destan yazıyor. Diğerinde bilgi bile beş para etmiyor.
Unutmayın ki savunma sanayi de devlet eliyle -KİT yapısı ile büyümüyor. O başarının ardında da özel sektör var. Ama aynı özel sektör özel mal üretiminde çökebiliyor.
Sorun nerde mi?
Onu da yarın yazalım....