Şu anda Türkiye gündeminde iki konu çok konuşuluyor: Dilan&Engin Polat çiftinin kara para olayı ve Seçil Erzan'ın Fatih 'Terim Fonu' ile kurduğu saadet zinciri...
Ülkemdeki bu gündemlere baktığımda hemen aklıma 28 Şubat süreci geliyor. O zor günlerde toplumun özgürlükler adına temel sorunları ayyuka çıkarken TV'lerde magazin programları reyting rekorları kırıyordu.
İnsanlara adeta "özgürlüğünüze bakmayın, onun yerine şu meşhur artist neresini açtı, şu artist kiminle geceledi" gibi absürt şeyler sunuluyordu.
Bugün de gündemde bunun bir başka senaryosunu yaşıyoruz.
***
Dilan&Engin Polat 1,2 milyar lira (40-45 milyon dolar) kara para aklamış diye ekranlar dolup taşarken, benim için kara paranın ana güzergahı "Ödemeler Dengesindeki" 16 milyar dolar çok daha önemli.
Ödemeler Dengesi verilerine göre seçimlerden önceki üç ayda (Mart-Nisan-Mayıs) 'Net Hata Noksan' kaleminden tam 15 milyar 905 milyon dolar ülkeden çıkış yapıyor. Ve seçimlerden sonraki aylarda ise bu sefer tam 15 milyar 575 milyon dolar yine 'Net Hata Noksan' kaleminden ülkeye döviz olarak geri dönüyor.
Seçim riskini alamayıp giden bu 16 milyar dolar seçimden sonra iktidar yerinde kaldığında geri geliyor. Acaba bu 16 milyar dolar kimindir, neyin nesidir?
Sizce magazinci Polat'ların 40 milyon dolarlık o para aklama işi mi önemli, yoksa 16 milyar dolarlık Türkiye'nin belirsiz para trafiği mi?
Şimdi anlatabildim mi? 28 Şubat sürecinin magazin programları ile ne kadar uyumlu bir başka versiyon yaşadığımızı? Aslında değişen bir şey yokmuş.... Yine ülke suni gündemlerle uyutuluyor.
***
Gelelim Seçil Erzan'ın Fatih Terim Fonu üzerinden kurduğu saadet zinciri meselesine... Efendim şu futbolcu bu kadar para kaptırmış, geriye hiç parası kalmamış vs vs...
Herkesin dilinde onların 10-15 milyon doları dolaşıyor. Ben size bir başka saadet zincirinden bahsedeyim mi?
2021-II & 2023-II dönem arası "Ortada Nass.. var, sana bana ne oluyor" politikası uygulandı. Yani negatif faiz politikası.
Ne oldu son iki yıllık bu dönemde?
GSYH yüzde 12,4 artarken üretim (bu artış geçmişten geliyor) sadece yüzde 6,5 arttı. Oysa tüketim artışı yüzde 37,7 arttı. İyi ama üretim yüzde 6,5 artarken tüketim nasıl yüzde 37,7 arttı? Tabii ki krediyle... Çünkü bu dönemde finans büyümesi de yüzde 24,9 oldu.
Olmayan gelirler harcandı ve ekonomide saadet zincirinin bir başka versiyonu olan sanal bir zenginlik yaratıldı... Bir bakıma Seçil Erzan'ın Fatih Terim Fonu gibi.
Bu sanal zenginliği değişik şekilde şöyle izah edelim: Bir insan normal hayatına devam ederken ona aşırı doping maddeleri verdik ve normal ötesi canlanma yaşadı. Şimdi o normal ötesi canlanmanın faturası ödenecek. O kişi bırakın normal hayatına devam etmeyi, belki de yataklara düşüp dinlenmek zorunda kalacak. Biz buna makro ekonomide "Kemer Sıkma" politikası diyoruz.
Hatırlarsanız 2018 seçimlerinden önce de benzer sanal zenginlik yaşamış ve sonrasında da kemer sıkma politika uygulamak zorunda kalmıştık. 2017 KGF ve kur artışları bizi 2018 seçim sonrası kemer sıkmaya mecbur etmişti. Ve o kemer sıkma politikasında 2 milyon 252 bin lise ve altı eğitimlilerin işini kaybetmişti.
Arda'nın Emre'nin paralarını kaybetmesi mi daha önemliymiş yoksa en az 2,5 milyon dar gelirlinin işini kaybetmesi mi?
Bunu şu nedenle yazıyorum: Şimdi ne olacak? Muhtemelen 3-4 milyon kişi önümüzdeki iki yılda işini kaybetmek durumuna gelecek.
Bakın Seçil Erzan'a para verip kaybedenler ile Türkiye'nin sanal ekonomisine oy verip kaybedenler aynı durumda değil mi? Hatta Seçil Erzan işi daha yeni ve ilk oldu ama sanal ekonomi ile oy kazanmak ve fatura ödemek 2018 yılında da olmuştu. Bu seçimde ikici kez sanal zenginliğe oy verildi.
Yani aynı yöntemle ikinci kez ekonomide saadet zinciri kurulup seçim vurgunu yapılmış oldu. Ve buna en fazla kananlar da yine aynı kesim oldu.
***
İşin ciddiyetini size iki önemli kişinin açıklamasından izah edeyim. İlki Cumhurbaşkanı Erdoğan : "Bakın otomobilden sonra konut fiyatlarında da dengelenme başladı" dedi. Bu ne anlama geliyor derseniz hemen söyleyeyim: TALEP KISILIYOR ve fiyatlar düşüyor.
İkincisi Mehmet Şimşek tarafından söylendi: "Yabancı sermaye yerel seçimden sonra gelecek" dedi. Bunun anlamı şu: Asıl finansal getiri yerel seçimden sonra oluşturulacak. Yani faizler o zaman realiteye gelecek ve ondan sonra kurlar duracak. Bunun bir başka anlamı şu: Reel sektörde işler duracak.
Konu aslında o kadar basit ki... Seçimden önce defalarca ama defalarca yazmıştım bunları. Ödeyeceğimiz fatura o kadar net ve açık ki, hem Erdoğan hem de Şimşek cümle aralarında bunu net şekilde söylüyorlar... Sadece Erdoğan bunu dini motifle süsleyerek açıklıyor: FAZİLETLİ DÖNEM diyor.
Siz işinizi kaybederken ülke dengeye gelecek. Kurlar duracak, enflasyon düşecek ve sanal tüketim sönerek dış açık ve döviz ihtiyacı kalmayacak... Ama o süre zarfında sizler de işinizi kaybedeceksiniz... Buna da "FAZİLET diyeceğiz.
Burada hiç kimse şunu sormayacak: Bu ülkeyi bu duruma kim, niye getirdi? Dün düşük faize NASS derken bugün yüksek faize nasıl FAZİLET diyoruz. Bu faturanın bir sorumlusu olmayacak mı?
Veya şu şekilde bitirelim: Seçil Erzan'ın saadet zincirinde 3-5 futbolcu para kaybetti diye ülke gündemini boğarken, önümüzdeki dönemde kemer sıkma politikasına mecbur kalıp 3-5 milyon kişi işini kaybedecek ve kimse buna bakmayacak...
Afiyet olsun, geçmiş olsun.... Tıpkı 28 Şubat sürecinin magazincileri gibiyiz...