İnek piyasasını örnek vermiştim... Hatırlamayanlar bir kaç haftalık eski yazılarımı okuyun. Hatta bir kaç haftalık yazılara bakacak olursanız piyasalardaki baskıları ve tezatları yazdığımı da görebilirsiniz.
İNEK piyasası hikayesi neydi, çok kısa hatırlatalım: Enflasyonla mücadele adı altında ineklerden elde edilen SÜT fiyatları kamu baskısı ile düşük tutulmuştu. Süt fiyatı düşük tutulunca, fabrikalar sütten ürettikleri yoğurt, peynir gibi ürünlerin fiyatını da görece düşük tutmuşlardı.
Ama bir şeyler ters gidiyordu.
Çiftçiler süt üretiminden zarar ettikleri için süt ineklerini kesime yollayıp elden çıkartıyordu. Kısa dönemde hem süt inekleri hem de et inekleri kesime gittiği için et fiyatları da görece düşük kalmıştı. Tabi et fiyatı dediğinizde et ve ete bağlı diğer ürün fiyatlarını da bu çerçeveye almak gerekir.
Ve ne oldu?
Bir anda ortada süt eksikliği çıktı. Hatta aynı anda et eksikliği de oluşmaya başladı. Birden et ve süt fiyatları sert bir yükseliş yaşamaya başladı. Adeta şok edici fiyat adımları gözlendi.
***
Piyasa dediğiniz kavram böyle bir şeydir. Öyle dışarıdan müdahaleler ile genel yönleri değiştiremezsiniz.
Kısa vadeli etkileri kendi gücünüz sanarak müdahale dozunu artırırsanız elinizde bir anda patlamaya hazır bir piyasa olur. Bunu İNEK piyasasında yaşadık ve gördük.
***
Yeni Ekonomi Model ile veya adına ne derseniz deyin Hükümet bir şeyler yapıyor. Bir taraftan Merkez Bankası, diğer taraftan BDDK finansal piyasalara müdahale üstüne müdahale ediyor.
TL kredisine erişmek için döviziniz olmamalıymış
Ya da ihracat kredisi kullanabilmeniz için ihracat gelirinizin yüzde 70’ini TL’ye çevirmek zorundasınız.
Bankalar kredi faizini MB faizinden yüksek verdikçe ya devlet tahvili ya da TL mevduatı almak zorunda kalıyor. Hatta bankalara “ya müşteri döviz hesaplarını bozdurun ya da TL bulun” bile deniliyor.
Piyasalar adeta merkezi bir yönlendirme disipline edilmek isteniyor.
Amacının üretim, yatırım, ihracat, istihdam vs vs dedikleri şeyde geldiğimiz nokta ne biliyor musunuz?
Aman döviz alılar diye kredi bile verilmiyor.
Olmayan şeyin fiyatının ucuz olması ne ifade eder ki?
Reel ekonomi için finansal dengeleri bozan ve önemsemeyen yönetim şimdi gelmiş finansal dengeler için reel ekonomiyi görmezden geliyor.
Bir taraftan TL’yi değersizleştirip, diğer taraftan “Türkiye Yüzyılı başlıyor, bu ülkenin tahvilini alın” demek ne kadar piyasa dilidir. Geçen gün grafiğini vermiştim. Kuru fasulyenin bile TL’den 10 kata fazla kazandırdığı bir yerde kim neden ve ne beklenti ile TL’ye yatırım yapsın ki?
Akıl var
Beyin var
Bilim var
Piyasalarda siyaset şovu ile yatırım yapılmıyor. Piyasaların kendine ait kuralları ve işleyişi var.
O zaman ne olacak?
Yani piyasalar bu dengesiz sopalı yönlendirme ile nereye kadar gidebilir?
Hatırlarsanız şöyle bir şeyler yazmıştım bir kaç hafta önce: Bu gidişle TL kredisi verecek ne TL kalacak ne de kredi verecek kurum....
Dün İş Bankası Genel Müdürü nazikçe, efendice bunu söylemiş.
“Hedeflenen sektörlere bile kredi veremiyoruz” demiş.
“Verilemeyen kredinin ucuzluğu ne ifade eder ki” demiş.
Anlayana çok şey ifade eden bir açıklama. Ya anlamayanlar çoksa... Halka verilen hayal dünyası piyasalarda işlemiyorsa...
Sizce ne olabilir?
Piyasalar bu kadar baskıyı ve suni yönlendirmeyi ne kadar taşıyabilir?
Acaba bizi bekleyen günlerde nasıl bir ekonomik tablo yaşayacağız?
Hadi bekleyip görelim...