Para yerine kredi verin (Leasing Sistemi)

İbrahim Kahveci

BDDK (günlük) verilerine göre; bankaların vermiş olduğu toplam TL kredileri 2 trilyon 875 milyar liraya ulaştı. Buna 2 trilyon 097 milyar lira karşılığında verilen döviz kredilerini de eklediğimizde, bankacılık sektörünün toplam kredi büyüklüğü 4 trilyon 972 milyar liraya ulaşmaktadır.

Yeni Ekonomi Modeli-YEM; üretim-yatırım-istihdam ve ihracata dayalı olacaktı. Lakin dün açıklanan ocak ayı dış ticaret verisi gösterdi ki, ithalat resmen patladı.

Hatta bu modelin ilk günlerinde kur artışına ses çıkarılmazken, “rekabetçi kur işimize geliyor” diyorlardı. Merkez Bankası Başkanı Şahap Kavcıoğlu bile bir ara; “kur artacak ve böylece ithalat düşüp ihracat yükselecek; bu sayede de cari işlemler fazlası verip kurlar dengeye geldiğinde enflasyon da düşecek” diyordu.

Ama olmadı...

***

Şu anda ne cari işleme, ne de üretim için rekabetçi kura bakan yok. Varsa yoksa dövizi frenlemeye çalışıyorlar.

Hatta bu uğurda ilk başta söyledikleri “Yatırım-İstihdam” seçeneğini bile rafa kaldırmış durumdalar. Kredi alan şirketler-kişiler döviz alır korkusu ile bankalar kredi limitleri uygun olanlara dahi kredi vermekten imtina ediyorlar.

Bütün korku paranın dövize gitmesinden...

Diğer yandan da kredi vermek için çabalıyorlar. Ama bir türlü çıkış yolunu da bulmuş değiller.

***

Oysa bu işin çözümü var... Hem de eskiden kendi tıkadıkları yolu açmaktan başka bir şey değil...

AK Parti yıllar önce (2006’da) leasing sistemini aniden kilitledi. Sonradan düzeltme yapılsa da hâlâ arda kalan iki temel sorun devam ediyor.

Oysa Türkiye’de reel sektör yatırımlarının temel taşı bu sistemdi. Bir şekilde leasing sistemi kilitlendiğinde üretim sektörü de güç kaybetmeye başladı. Sanayi sektörünün GSYH payının azalması ile leasing sisteminin kilitlenmesi arasında bağı görebilirsiniz.

Nedir bu sistem?

Yatırım yapacak olan şirkete nakit para vermiyorsunuz, onun yerine makine-teçhizatı kiralama (leasing) şirketi alıyor ve firma o şirkete her ay kira bedeli ödüyor.

Kısaca nakit kredi yok; onun yerine ihtiyaç duyulan yatırım ekipmanları veriliyor.

***

2006 yılında 50’den fazla leasing firması varken, şimdi bu sayı sadece 22 ‘ye düşmüş durumda.
Sektörün toplam işlem hacmi ise 60 milyar lira seviyelerinde. Bu çok düşük bir rakam. Çünkü bankaların taksitli kredileri 700 milyar lirayı geçmiş durumda. Bu kredilerin tamamı leasing sisteminde olabilirdi ve olmalıydı.

Hatta şunu söyleyelim: BES Sistemine yüzde 30 Hazine katkısı yerine asıl üretim-yatırım demek olan leasing sistemine Hazine desteği verilebilirdi.

Bir adım daha ileri gidelim mi? Ticari kredilerin kademeli şekilde vergiden düşülmesi bile tartışmaya açılabilir. Bunun yerine yatırım-üretim kredilerine faiz desteği sağlanabilir. (Şimdilik bu konuyu kapatalım; çünkü bir yazıyı aşacak temel bir meselemiz de budur)

***

İyi ama neden bu sektör yeterince çalışmıyor? Neden önünde engeller çıkartılıyor?

İki temel sorun var:

1- Leasing şirketleri bankalardan kaynak alıp kredi (makine-teçhizat şeklinde) kullandırıyor. Ama bankalardan kaynak aldıklarında o kredi faizinin yüzde 5’i kadar BSMV ödüyorlar.

Düşünsenize, bir leasing şirketi bankadan yüzde 25 faizle kredi aldığında (100 milyon TL diyelim) o kredinin 25 milyon liralık faizine ek olarak yüzde 5 vergi ödüyor. Bu nedenle leasing maliyeti daha yüksek çıkıyor. Ama bankalar kendi aralarında para alış-verişlerinde hiçbir vergiye tabi değiller.

Desteklenmesi gereken sektör adeta kilitlenmiş durumda. Bu da ülke sanayisi için reel yatırımları kilitlemiş oluyor.

2- Sektörün ikinci temel sorunu ise yurtdışı kaynak temininde yaşanıyor. Yatırım demek makine-teçhizat demek ve genellikle bunlar yurtdışından ithal ediliyor.

İşte bu ithalat ve yabancı kaynak kullanımında sektöre adeta dur deniliyor. Eğer vade 4 yılın altında ise bu sefer de kredinin yüzde 3’üne varacak kadar KKDF kesintisi yapılıyor.

Dikkat ederseniz burada faizden değil, toplam krediden kesinti yapılıyor.

Sadece bankalarla aynı şartlarda işlem yapma fırsatı bile verilse, ülke sanayisine ve yatırımlarına ciddi katkı sunulabilecektir. Ama her nedense sektörün önü kesilerek adeta sanayi ve üretimin yolu yıllardır kapatılmış durumda...

***

Bugün ülkemizde yatırım ve istihdam en büyük ihtiyaç noktasıdır. Özellikle yatırımın finansmanında kaynak çeşitliliği adeta bankalar ile sınırlanmıştır. Alternatif çözüm modelleri kapımızda olmasına rağmen bir türlü sonuca gidemiyoruz.

Reel yatırım modellerinde leasing sistemi bize kapı açabilir. Fikri yatırım sisteminde de başka modeller geliştirmemiz gerekiyor. Özellikle risk sermayesi ortaklıkları burada kilit rol oynayabilir. Yeter ki çözüm isteyelim... Yeter ki çözüme odaklanalım. Sloganla bu işlerin olmadığını hepimiz gördük; değil mi?

Yorum Yap
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Yorumlar (34)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.