Yaklaşık 3 dönüm arazi.
Turizm tesisi olarak kullanılıyor. Ama üzerinde 19 zeytin ağacı ekstra durum.
Bülent Abi şöyle anlatıyor: “Buraya geldiğimizde zeytin nedir bilmiyordum. Ağaçları öyle kendi başına bırakamazdım. Araştırdım ve toplama yöntemlerini öğrendim.”
Geçen yıl sadece 19 ağaçtan 100 kg zeytinyağı elde etmişler. Ayrıca 50 kg civarında da yemeklik zeytin almışlar. Ha! Bir de bunun yanında zeytinden reçel gibi birçok yan ürün daha müşterilerinin hizmetine sunuyor.
Çok basit hesap ile devam edelim.
Toptancıya satış fiyatından 100 kg zeytinyağı ve 50 kg yemeklik zeytin geliri 2 bin 500 lirayı geçiyor.
Geçen yıl 4,2 kg zeytinden 1lt yağ elde etmişler. Ama ağaç hasadını daha nazik yaptıkları ve bakımı artırdıkları için bu yıl en fazla 4 kg zeytinden 1lt yağ elde edeceklerini söylüyor Bülent Abi.
***
Bir dönem fındık fiyatı bugüne göre daha az reel değer ediyordu. Gerçi bugün de fındığın gerçek fiyatını bulduğunu söyleyemeyiz. Nerede ise tamamını ihraç ettiğimiz bu ürünün yurtiçi fiyatı TL üzerinden gidiyor. Kur artışı her nedense fındık üreticisine yansımıyor.
Gerçi diyeceksiniz ki, “İbrahim Bey daha birkaç hafta önce peş peşe tarım politikasını yazdınız. Orada da ana sorunun rafta artan fiyatların bir türlü tarlaya uğramadığını somut delillerle ortaya koydunuz. Daha biz kendi ülkemizde rafta artan tarım fiyatlarını çiftçiye vermiyorken, elin yabancısı neden artan kur fiyatını bizim çiftçiye versin?”
İnanın bu soru karşısında söyleyecek bir cümle bulamayız.
Bakın tam hasat zamanında bile İstanbul’da domates fiyatı 5,0 – 6,0 liranın altına düşmedi. Ama bu domates halen tarlada 1,0 liranın altında satılıyor. Bundan 8-10 sene önce de domates tarlada bu fiyata yakınken, marketlerde sadece 1,5 – 2,0 liraya satılabiliyordu.
Son 5-10 senede ne değişti? Tarla-Market fiyatları bu kadar arayı açtı.
O nedenle hep ısrarla ifade etmeye-yanlış algıyı düzeltmeye çalışıyorum: Türkiye’de tarımda temel sorun üretim değildir. Temel sorun üretilen ürünün karşılığının alınamamasıdır. İşte bu nedenle ithalat kararlarının çok ama çok titiz analiz edilmesi gerekiyor.
Şöyle bir örnek verdiğimi hatırlatayım:
Ülkede ortalama enflasyon yüzde 50
Tarım ürünlerinin raf satış fiyatı yüzde 80
Ama aynı ürünü üreten çiftçinin satış fiyatı yüzde 30 artışta kalıyor.
Bu temel açmazı çözmez isek havanda su döveriz.
Neyse, biz Karadeniz’deki fındığa yeniden bakalım. Fiyatın çok düştüğü o yıllarda bir öneri geldi. Rahmetli Adnan Kahveci ‘KİVİ’ yetiştiriciliğini önerdi.
Bugün Karadeniz’de işi bilenler açısından kivi önemli bir alternatif oldu.
***
Bugün EGE tarafında da alternatif sektörler birbirini tamamlıyor. Bir yanda turizm hizmeti, diğer yanda zeytin hasadı yapılıyor. Hiçbiri birbirinin alternatifi değil. Birbirini tamamlayan hizmetler bunlar.
Rusya turizm ambargosu uyguladığında, aynı yıllarda Avrupalı turistte kısmen ayağını çekmişti. Yüzde 40’a varan turist daralmasını yerel tesisler yerel ürünlerle karşılamak veya hafifletmek durumunda kalmışlardı.
Şimdi işler gayet iyi. Çift taraflı kazanç kapısı aralandı.
Bu yazdıklarım aslında ülkemiz açısından da bir yöntem olabilir. Yaşanan küresel sorunlar yerel değerlerin öne çıkması fırsatını yeniden bize sunmaktadır.
Ama en büyük yerel değerimizin bilim ve teknoloji olduğunu; bu yolda yetiştirdiğimiz bilim insanlarımız olduğunu hatırlıyoruz. Her sorunu fiyat ve para ile aşamayacağımızı görerek bilim ve bilime ayıracağımız irade ile asıl alternatifi oluşturmuş olacağız.