S&P geçen haftanın son günü sürpriz şekilde Türkiye’nin görünümünü negatiften durağana yükseltti. Yani kredi notunda bir iyileştirme yapmadı ama negatif bakışını iyileştirdi. Zor günlerde yinede iyi bir adım.
Cuma günü 3,174 liraya yükselen dolar, pazartesi sabah saatlerinde 3,145 liraya düştü.
Saatler ilerledikçe bölgemizde ve içerde yaşanan gelişmeler eşliğinde yeniden yükseliş yaşandı ve 3,174 sınırına geldi.
Galiba döviz piyasasında sıkıntılı süreç henüz yatışmadı. Ve de önemli adımlar atmadan da yatışmayacak gibi.
Peki bu sıkıntıları nasıl aşacağız?
15 Temmuz sonrası eğer bir dış irade var ise ikinci adım ekonomiden gelecektir diye korkumu belirtmiştim.
Herkesin muhteşem ekonomi diye övündüğü geçmiş dönemin aslında parlak tarafları olduğu gibi eksik taraflarının da olduğunu yıllardır dile getiriyorum.
Mesela büyüme oranından çok fazla artan dış borçlanma oranı gibi.
Veya büyüme oranının kat be kat üstünde artan kredi oranı gibi. Ekonominin bankacılık sektörüne çok yüksek oranda bağlanması gibi.
Ama bugün sorun söylemek değil, çözüm söyleme zamanı.
O zaman işe Ankara ile başlamak lazım.
Dün belirttiğim gibi Ankara’nın kafası galiba çok karışık. Neyi, ne zaman, nasıl yapacaklarını bilmiyorlar gibi bir hal var.
***
Öncelikle şu noktayı belirtelim. Bu ülkenin ucuzluğa ihtiyacı var. Ucuz girdiye muhtacız. Özellikle vücudumuzdaki kan gibi ekonomide işlev gören enerji fiyatlarını düşürmemiz gerekiyor.
TUIK Eylül 2016 dış ticaret verilerini yayınladı. Boru hatları üzerinden ithal edilen doğalgaz faturasını “Uluslararası Standart Ticaret Sınıflamasına (SITC,Rev.3) Göre İthalat” verisinden izleyebiliyoruz. Uluslararası anlaşma gereği “Gizli Veri” olarak yayınlanıyor. Peki ne ödemişiz 9 aylar itibari ile doğalgaz ithalatına:
2016 : 11.014 milyon dolar
2015: 18.257 milyon dolar
2014: 25.929 milyon dolar
2013: 26.392 milyon dolar
2013 yılından 2016 yılına doğalgaz faturası tam 15 milyar 379 milyon dolar azalarak 11 milyar 014 milyon dolar olmuş. Buna karşılık yurt içine fiyatlar sadece yüzde 10 indirimle yansıtıldı. O indirim de daha yeni yapıldı.
Hatırlatmak isterim ki; Moody’s kredi notunu düşürmeden önce “indirin şu doğalgaz fiyatını yüzde 25-35; indirin ki Mooody’s not indiremesin” diye defalarca dile getirdim. Maalesef Moody’s not indirdikten sonra doğalgazda indirim yaptık ve de sadece yüzde 10.
Bakınız yüzde 10 indirim bile sanayide hemen kıpırtılara yol açtı. ISO-PMI endeksi ve MUSIAD-SAMEX endeksi hemen hareketlendi. Sanayide kıpırtı yaşandı.
30 Ağustos günü “Ne Bekliyoruz?” başlıklı yazımda “1 gün bile beklemeye vaktimiz yok” dedim.
22 Eylül günü “Moody’s ne diyecek!” başlıklı yazımda “Bugün faiz düşsün denildiğinin belki de 10 katı 100 katı doğalgaz fiyatı düşsün dememiz gerekiyor” dedim.
Keşke uyarılara birazcık kulak verebilsek. Keşke güzel ülkemizde sorunlar çıkmadan çözümler üretebilsek; keşke sorunlar çıkınca çözmediğimiz meseleleri görmezden gelip dışarıda suçlu aramasak. Aslında çözümler içimizde.
Sayın Mehmet Şimşek 15 Temmuz sonrası “reformlar ile bunları aşabiliriz” dedi. Zaten S&P’de görünümü artırırken bu iradeye işaret etti.
***
Bugün Maliye Bakanlığı çok önemli adımlar atmaya başladı. Ben Naci Ağbal’ın kısa sürede bu dönüşümüne açıkçası hayran kaldım. Kamu yatırımları için bir ölçüde bütçe açığına izin vereceklerini belirtti. Ağbal “bütçede cari giderleri frenleyerek, yatırım harcamalarını artıracaklarını” da ilan etti.
Muhteşem ötesi hamleler.
Türkiye, “Orta Yaş Fırsat Ülkesidir”. Bu ülkede verimli kamu yatırımları daha büyük kalkınmayı destekleyecektir. Bu yolda ilerlememiz gerekiyor.
Hatırlayın; “Anakara’nın şişmanlığı arttıkça büyüme düşüyor” diyordum. Defalarca 07 Haziran ila 01 Kasım 2015 arası büyümenin nasıl rekor kırdığını sormuştum. Anakara zayıfladıkça büyüme artıyor dedim durdum. Nihayet işaret Maliye Bakanlığından geldi.
Ama bir şerh düşeceğim: Keşke akaryakıt mutat vergisi artırılmasaydı. Hatta keşke o muhteşem yollar ve köprüler bu kadar pahalı kullanıma sunulmasaydı. Keşke...
Dolardaki yükselişe değil, üretimdeki gücümüze bakmamız gerekiyor. Daha çok üretim, daha çok ihracat bizim çıkış yolumuz olacaktır. Kısa vadede maliyetleri düşürüp, uzun vadede “Bilgi Ekonomisine” geçmemiz gerektiğini hiç unutmayalım.