İstanbul’da mayıs ayında fiyatlar yüzde 2,16 oranında artış gösterdi. Geçen yıl mayıs ayında ise bu artış yüzde 1,02 seviyesindeydi.
Bu sonuca göre İstanbul özelinde gerçekleşen yıllık fiyat artışı %11,79 oldu.
Benzer veriler Türkiye için de geçerli olacaktır. Nisan itibari ile ülke genelinde gerçekleşen enflasyon yüzde 10,94 oldu. Bir önceki yıl mayıs enflasyonu ise yüzde 0,95 olarak gerçekleşmişti. Yani ülke genelinde fiyat artışının aylık bazda 0,95’ten yüksek gelmesi halinde yıllık enflasyon artış gösterecektir. Böylece muhtemeldir ki yıllık enflasyon yeniden yüzde 11,0’in üzerine çıkacaktır.
***
Dün itibari ile kısa vadeli tahvil faizi %8,90
15 Mayıs haftası itibari ile bankaların TL mevduat faiz ortalaması %7,58
Merkez Bankasının haftalık ve gecelik olmak üzere bankalara verdiği paranın faiz ortalaması ise 29 Mayıs itibari ile %7,90.
Bu arada şu notu yeniden düşelim: Merkez Bankası bankalara verdiği parayı her geçen gün artırıyor. Ya da bankaların Merkez Bankasından aldıkları likidite ihtiyacı her geçen gün artıyor.
27 Ocak günü MB fonlama tutarı sadece 1 milyar 245 milyon liraydı. Nisan ayında 90 milyar liraya çıkan fonlama tutarı, 29 Mayıs itibari ile tam 197 milyar 933 milyon liraya yükseldi.
Kaynak bol ve oldukça da ucuz. Tabii enflasyona göre...
***
Merkez Bankasının bir başka parasal genişleme göstergesi ise emisyon hacmi (basılı kağıt para). Şubat ortasında emisyon hacmi 128 milyar liraymış. Burada da her gün yeni rekorlar geliyor.
22 Mayıs haftasında emisyon hacmi 231,6 milyar liraya yükselmiş.
Kısaca parasal duruşumuz epey sağlam görülüyor.
Nitekim Merkez Bankası Para Politikası Kurulu görüşme metnine göre her şey yolunda. Enflasyonda da öyle sorun vs görülmüyor.
Aslında verilen mesaj net. Vatandaşa tasarruf etme, tüket deniliyor. Tasarrufun getirisi epey negatif. Beklenen enflasyon bile yüzde 9,4 ila şu anki faiz oranlarının oldukça üzerinde.
Döviz veya altın gibi yatırım araçlarının komisyonları da yükseldi. Dolayısı ile ucuz TL tasarrufu tek adres bırakılıyor.
Burada sorun çıkarabilecek yabancılara ise zaten kapılar kapatılıyor. İçe kapanık yeni bir piyasa modeli tatbik edilmektedir. Bakalım sonu nereye varacak?
1993 VE 2000 YILI SENARYOLARI
Türkiye aslında baskılı faiz politikasında yakın tarihte benzer modeli iki kez uygulamaya kalkmıştı. 1993 yılında ve 2000 yılında bu modelin daha kısa çaplı uygulamalarını görmüştük.
Ekonomi Profesörü Sn. Tansu Çiller 1993 yılında bir bakıma piyasaları terbiye edeceğini sanmıştı. 2000 yılında ise İMF destekli bir politika uygulanmıştı.
Her iki politikanın sonucunu biliyorsunuz.
Aslında 2017 yılında da bugüne benzer bir adım atılmıştı. Krediye dayalı tüketim hamlesi ekonomide yüzde 7,4 büyüme getirmişti. Onun sonucunu da biliyorsunuz.
Arada tek fark olduğunu söyleyelim. Yani 1993 ve 2000 politikalarının olumsuz sonuçları gelmeye başladığında bir yabancı düşman bulup ilan etmek yoktu.
Şimdi gerekçemiz hazır.
Yanlışlarımızı hemen bir yabancı düşmana havale edip sıyrılabiliyoruz.
Matbaanın bize gelişi epey dert olmuştu. Yabancılar matbaada kitap basarak bilimi ilerletmişlerdi.
Biz ise matbaayı ekonomiyi ilerletmek için kullanıyoruz. Ama olmayan bir gelir yaratıp, sanal bir dünya kurmaya çalışıyoruz.
***
Mayıs ayı enflasyonunu hele bir görelim. Sonra yine görüşürüz.