Bende iz bırakan en iyi filmlerden biri de “Los Angeles Sırları”dır. Kim Basinger, Russell Crowe, Kevin Spacey, Danny DeVito, James Cromwell ve Guy Pearce’nin başrollerini paylaştığı filmi bir kaç yılda bir yeniden izlerim.
Film, 1950’lerin Los Angeles şehrini anlatıyor. Yükselen ve herkesin ilgisini çeken bu şehir, tam bir rüyalar şehri haline gelmiştir. Ama bu rüya veya servet doğal olarak yer altı dünyasının da ilgi alanındadır. Mafyalaşma ve polis ilişkisi içerisinde bir de gazeteci (Danny DeVito) vardır.
Şehrin mafya lideri göz altına alınır ve bir gece bu mafya liderinin örgütüne yapılan baskında öldürülenler arasında bir de polis vardır. Olayı soruşturulur ve çok kısa sürede çözüme bağlanır. Ama üç polis çok kısa sürede çözüldüğü ilan edilen bu olaydan şüphelenirler ve soruşturmaya devam ederler. İş ilerledikçe olayın içinden kimler çıkmaz ki...Şehrin en büyük hakiminden polis departmanının şefine kadar bir çok kişi aslında suç örgütleri ile işbirliğindedir.
Galiba filmde kendime ait şeyler buluyorum. Olayları tahmin eden ama delil için perde arkasını arayan tüm rollerden bir şeyler buluyorum kendimde.
***
Geçen hafta Ekonomiden Sorumlu Başbakan Yardımcısı Sayın Mehmet Şimşek Uludağ Ekonomi Zirvesinde bir konuşma yaptı. Konuşmasında Türkiye’nin kalkınma hamlesi için sermaye piyasalarının vazgeçilmez öneminden bahsetti. Hatta “eğer sermaye piyasalarımız derin olsaydı, faizler bile daha düşük olabilirdi” dedi.
Sayın Bakan Şimşek’in bu konuşması üzerine 28 Mart tarihli “Biraz Geç Kalmadık mı?” başlıklı yazımda sermaye piyasaları hakkında geçmişteki mücadelemden bahsettim. Her gün milyarlarca lot işlemin gerçekleştiği piyasada SPK’nın (Sermaye Piyasası Kurumu) hakkımda 15 günde sadece 11 lot işlemden piyasayı manipüle suçlamasından, davanın hakiminin değişmesi ile yargıda görülmedik şekilde haftada bir duruşma yapılmasından ve ardından gerekçesiz verilen 3 yıllık hapis cezamdan kısaca bahsettim.
Paralel yapının bile örgütlendiği, kendine has borsada internet haber siteleri kurduğu, bazı kişiler ile halka arzlar bile gerçekleştirdiği bir piyasa burası.
Veya kumarhane...
Yine geçen yazımda bahsettiğim projem olan “Halka Arz Seferberliği” ile halka arz edilen (görüntüde) ama gerçekte içi yeterince dolu olmayan şirketlerin 2-3 yıl içinde batışını da hep beraber izledik.
Bugün Sayın Bakan’ın dediği “kredi alacağınıza ortak alın” sözünü biz 2010 yılında “Halka Arz Seferberliği” ile hayata geçirmiştik. Lakin olmadı.
***
Aslında ben bunları çoktan geçmiştim. Sermaye Piyasaları için mücadeleyi de tamamen terk etmiştim, çünkü umudumu kaybetmiştim. Hatta bana “neden bu kadar uğraşıyorsun” dediklerinde “Sermaye Piyasası Kurumu bana Rahmetli amcam Adanan Kahveci’nin mirasıdır. Kendisi taa 1982’de Türkiye’nin geleceğini öngörerek Sermaye Piyasası Kurulunun oluşmasına öncülük etti” diyordum.
Önceki gün Sayın Bakan’ın Borsa İstanbul’da (ben ısrarla IMKB diyorum) bir konuşması olduğunu görünce sadece iki soru için oraya gittim. Son günlerde Sayın Bakan milyarlarca liranın biriktiği ve devletin (milletin vergilerinden topladığı para ile) yüzde 25 para vererek beslediği Bireysel Emeklilik Fonlarının kazandırmadığını söylüyordu. Şimdi yeni bir uygulama gelecek ve çalışan herkes zorunlu BES’li olacak. Yani kanunen zorla sermaye piyasalarına herkes para yatırmak durumunda kalacağız.
İyi ama zaten borsamız kumarhane gibi ve fonlar para kazandırmıyorken bu nasıl olacak? Sorunun temeli o kadar sırlarla dolu ki. Ve Bakan Şimşek’e sorumu sordum: “Sermaye Piyasası Kurulu şeffaflaşacak mı?” Yani SPK, kurul toplantılarında yaşanan görüşmeler tıpkı Merkez Bankası tutanakları gibi kamuoyuna açıklanacak mı? Sayın Bakan “şeffaf değil mi, buna bakacağız” dedi.
Konu çok önemli. Çünkü her halka arz ve dosya SPK’da kurula geliyor. O kurulda çarkları iyi bilenler ve ülkesini gerçekten sevenlere ihtiyaç büyük. İşte o kişilerin farklı görüşleri kamuoyuna açıklandığında inanın her şey öyle değişebilir ki.
Benim için ikinci önemli konu da borsanın da piyasada satılan menkul değerlerde sorumluluk üstlenmesiydi. Bildiğiniz gibi Belediyeler bile semt pazarlarında halka çürük mal sattırmamak için denetim yapıyor. O zaman Borsa yönetimi neden sorumluluk üstlenmesin?
Veya ters açıdan sorarsak: “Geçmişte bu kadar çürük mal halka nasıl satıldı?
Galiba Los Angeles Sırları filmindeki gibi sırlar açıklanmaya başlanacak. Umarım paralel yapıdan Merkez Bankası Denetleme dairesine kadar geniş bir yelpazede olay ele alınır ve milletin vergisi peşkeş çekilmekten kurtarılır ve piyasamız çetelerden temizlenir.