Kurumsal sallantı

İbrahim Kahveci

Borsa Genel Müdürü Hakan Atilla istifa etti.  

Kendisi kamu bankalarında önemli görevlerde bulunmuş ama sonrasında ABD’de tutuklanıp yargılanmıştı. Geri yurda dönmesinin ardından ise BİST Genel Müdürlüğüne getirilmişti.  

EBRD (Avrupa Yatırım Bankası) bu görevlendirme ardından elindeki BİST hisselerini Varlık Fonuna satarak yatırımını sonlandırdı. İşte o hisseler sonradan Katar Fonuna satıldı.  

Burada sorun nedir derseniz, izah edelim.  

Hakan Atilla ülkesini ABD’de yargı karşısında temsil etmiş ve ardından ülkesine geri dönmüştür. Bu aslında bir duruş sergileyen tavırdır. 

Ardından yapılan görevlendirme şekli de bir duruş sergilemeyi gösterir. İşte burada ya bu görevlendirme yapılmayacaktı ya da yapıldı ise istifa düşünülmeyecekti.  

ABD’de Halkbank davası devam ediyor. Eğer bu dava ile bağlantılı bir istifa var ise, bu durum ülkemiz adına bugüne kadar süren duruşun zaafı demektir.  

Ya da S-400 konusu...  

Hatta Akdeniz’deki gaz arama gemisi Oruç Reis.  

***

Dün Petrol fiyatları 70 doların üzerine çıktı. ABD’de finansal piyasalarda çalkantı yaşandı ve bu dalgalanma diğer ülke para birimlerini de etkiledi. Brezilya Reali, Güney Afrika Randı, Meksika Pesosu yüzde 1,0 ve üzeri değer kaybetti. Ama emsal ülkeler arasında parası en fazla değer kaybeden ülke listesinin başında yine TL yer aldı.  

TL yüzde 2,0’nin üzerinde değer kaybetti.  

Dünya 1 sallanıyorsa biz 2 sallanıyoruz. Bu kadar sallantıda hangi reel sektör ayakta kalabilir?  

Fiyat seviyesi bir sıkıntı olsa da bir de fiyat oynaklığı sıkıntısı vardır. Beşik gibi sallanan piyasalarda kim nasıl iş yapacak?  

***

Ülkemizde maalesef kararlar kurumsal olmaktan çıktı. Artık Başkanlık var ve kararlar kişiselleşmiş durumda. 

Tıpkı piyasalarda yaşananlar gibi kararlarımızda da git-gel durumları arttı.  

Kurumsal duruş ve istikrar yerine artık günübirlik hızlı kararların döngüsünde boğuşan bir ülke olduk.  

Burada devlet ve kurumlar da çok ciddi yara alıyor. Yansıması piyasalarda olsa da asıl içten içe yıkılan düzenler söz konusu.  

***

Bakınız onca özelleştirmeye rağmen kamuda istihdam hızla artıyor. Her 100 kişiye düşen kadrolu kamu personel sayısı 2007 yılında 2,93 kişiden 2020 yılında 3,53 kişiye yükseldi. İşçi ve sözleşmeli personel sayısı da eklendiğinde 100 kişiye düşen kamu personel sayısı 4,18 kişiden 5,69 kişiye yükseldi.  

Kamuda istihdamın artması kamunun verimli olması anlamına gelmiyor. Burada tam tersi durum da yaşanmış olabilir.  

Nüfusun yüzde 18,5 arttığı 2007-2020 arasında kamu personeli yüzde 61,3 gibi bir şişkinlik yaşıyor.  

Çözmemiz gereken asıl mesele sayısal veriler değil. Asıl mesele işleyişteki bozukluktur. Kamu personeline ödenen maaş vergi gelirlerinin yüzde 31’inden yüzde 40’ına yükselmiştir. Ama maliyetin büyük boyutu verimsizlik olarak görülmelidir.  

***

Bugün bir fatura ödüyoruz ama asıl fatura uzun dönemde. Kurumsal çöküşün, devlet yapısının yıpranmasının faturasını çok daha ağır ödeyeceğiz.  

İşte burada bir durum daha ortaya çıkıyor.  

Devlet kendine ne kadar sahip çıkabilecek? Yarın devlet çalışsın dediğimizde kurumsal yapılar ne kadar ayakta kalmış görebileceğiz.  

Onca kamu personelinin ve onca kamu masrafının bari bir iyi tarafı olsun. En azından yarınlara bir kurumsal yapı temeli bırakabilelim. Belki de evlatlarımıza bırakacağımız en iyi miras bu olacaktır.  

Aksi halde işimizin çok daha zor olacağı bellidir.  

Yorum Yap
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Yorumlar (52)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.