Son günlerin ana gündem maddesi devasa şirketlerin vergi vermemiş olması. Koca koca şirketler nasıl olur da kurumlar vergisi vermezler?
Normalde zarar eden şirketin kurumlar vergisi olmaz. Ama şu sıralar normali yaşamıyoruz. O nedenle anormal sorular ve gündemler işliyoruz.
Lakin muhasebe sistemimizde bir yanlışlık olacak ki, vergi vermeyen şirketlerin sahipleri delice lüks içinde yaşayabiliyorlar. İşte ana sorun burası.
Aslında benzer durum Türk siyaseti açısından da aynıdır. Ülke ekonomisi adeta varlık mücadelesi verirken siyasilerimiz acayip lüks içinde yaşayabiliyorlar.
Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek son açıklamasında bu duruma dikkat çekti: Vergi vermeyen şirketlerin hissedarlarının lüks harcamalarını inceleyeceklerini açıkladı. Gerçi Mehmet Şimşek daha önce de geliri düşük ama harcaması 5 milyon liranın üzerindeki kişileri inceleyeceklerini belirtmişti.
Acaba diyorum… Mehmet Şimşek kamu maaşı belli olan ama harcaması devasa olan siyasileri de inceleyebilir mi?
Hiç sanmıyorum.
Gelelim asıl meseleye.
Vergi mükellefleri için “kümesteki kazlar” tabiri kullanılır. Onlar kayıtlıdır ve sürekli onlar incelenip yolunmak istenir.
İyi mükellef istikralı şekilde vergi öder ve vergisini artırır. Aksi durumda müfettişler kapısındadır.
Aslında bu tür mükellefler hem istihdam açısından hem de ihracat açısından ülkenin en önemli değerleridir. Ama sürekli de bunlar yolunur.
Bir bakıma vergi bir kaynak kullanım tercihidir. O kaynağı kamu mu yoksa o özel sektör mü daha verimli kullanır?
Mesele kamusal hizmetler olunca asgari bir vergi kamu için zaruridir. Mesela savunma-askeriye için özel sektörün belirli bir pay ödemesi şarttır.
Ama diyelim ki siyasilerin refahı için, siyasilerin kendi ve parti varlıklarının sürmesi için vergi ne kadar değerlidir?
Bir örnek verelim: AK Parti kendi tabanını daha sağlam tutabilmek için mahalle teşkilatları vasıtası ile çok sayıda gece bekçiliği kadrosu oluşturarak işe aldı. Acaba bu bekçilerin maaşı için kümesteki kazları ne kadar yolmalıyız? Ya da liderimizin 13 uçağının bakımı için…
Yani yöneticilerin itibar harcamasına biz vatandaşlar ne kadar vergi ödemeliyiz? Evladının karnını doyurmakta zorlanan bir aile Reis’lerinin uçaklarına ne kadar katkı yapmalıdır?
Mehmet Şimşek çok vergi toplamayı hedefliyor ama bu vergilerin verimliliğini denetlemekte pek yetkisi yok. O nedenle kümesteki kazların soyulması aslında ülkemiz için büyük kayıp.
Bunu şu şekilde izah edeyim: Bir A ve bir de B-C kişileri var. A firması yatırım yapıyor ve 500 kişiye ek istihdam sağlayacak. Oysa B kişisi aynı sermaye ile 250 daire alıyor. C kişisi ise imara yakın bir yerden büyükçe bir tarla alıyor.
Burada normalde bizler A firmasını soyup duruyoruz. Oysa ranta ve kesin gelire dayalı B kişisine çok az dokunuyoruz. Ama asıl sorulması ve bakılması gereken C kişisi. Çünkü bu kişi siyasilerle el ele verip o tarlayı imara açtırıyor ve bir anda milyarlarca lira kazanıyor. Ve bunu hiç kimse görmüyor.
Her an iflasla karşı karşıya olan, yüzlerce çalışanı ile sorunları çözmeye çalışan A firması ve patronu, hem siyasetin hem de ideolojik tarafların ana hedefinde yer ederken B ve C kişiler mutlu-mesut yaşayıp giderler.
İşte Ali Babacan 2012-13’de tam da bunları hedefine almıştı… Ve bu onun sonu oldu.
Rant vergisi bu ülkede çok zordur; çünkü siyasetin varlığı da o rant kesiminin kayıt dışı bölüşümünden oluşur. O nedenledir ki, kamuda maaşı belli olan binlerle sayılacak kişiler devasa harcamalar yapabilmektedir. Adeta al gülüm ver gülüm misali.
Sizce Erdoğan’ın Belediyelerden olan 96 milyar lira alacağına bu kadar ısrar ederken neden bir Çinli firma olan Trendyol’a 1-2 yılda bu para kadar kıyak çekiliyor?
Neden 5 milyon liranın üzerinde harcama yapanların incelenmesi ertelendi? Ya da neden 500 bin liranın üzerinde harcama yapan herkesin vergi durumu incelenmiyor?
Neden???
Size yine vatan-millet-din-iman satılacak ve pastayı götürmesi gerekenlere ikramiyeleri verilecek… 2014’den beri böyle olmuyor mu?